Arap devriminin dar geçitleri
Arap ülkelerindeki devrimlerin her biri son dönemde önemli güçlüklerle karşı karşıya kalmış durumda. Arap devriminin bugünkü sorunları devrimci bir önderliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Sudan
Sudan’da silahlı kuvvetlerin bir bileşeni olan istihbarat ve güvenlik örgütü (genellikle adının İngilizce kısaltması olan NISS olarak biliniyor) çalışanları yeni yılın başlarında bir isyan örgütledi. Gerçek okurları, NISS’in güçlü başkanı General Kuş’u (Gosh) bu sayfalardan tanırlar; Kuş’un sertlik yanlısı bir iktidar adayı olduğunu hatırlayacaklardır. Ama bu seferki isyan, anlaşılan Kuş’tan bile bağımsız olarak NISS çalışanlarının tasfiye edilirken kendilerine vadedilen özlük haklarından memnun olmamalarından çıkmış bulunuyor. Yine de Sudan silahlı kuvvetleri içinde farklı yönelişler bulunduğunu, asker-sivil ortak egemenlik konseyinin bile tehditlerle karşılaşabileceğini hatırlatmış oluyor bu isyan. Sudan’da sivil bir rejimin kurulma çalışması kağnı hızıyla ilerlediği için 30 Ocak günü, başkent Hartum’un yanı sıra, Wad Medeni, Gedaref, Kassala, Port Sudan, Atbara ve bir dizi başka kentte kitlesel protestolar düzenlendi. Ama hareket şimdiden bölünmeye başladı bile. Bazı direniş komiteleri eyleme katılmadı. Bu, geleceğe ilişkin çok kötü bir işaret.
Cezayir
Sudan’da sivil rejime geçiş yavaş yürüyor, Cezayir’de hiç yürümüyor. Ordunun adayı Tebbun, büyük ölçüde boykot edilen bir cumhurbaşkanı seçimiyle başa geçtikten sonra hiçbir konuda doğru dürüst bir adım atmış değil. Hirak (kitle hareketinin kendine verdiği ad) 31 Ocak Cuma günü “jübile”sini yaptı, yani 50. kez meydana çıktı. Üç hafta sonra, 21 Şubat’ta birinci yıl dolacak. Kitleler hâlâ canlı ama önderlik yokluğu dolayısıyla hiçbir ciddi strateji uygulanamıyor. “Jübile” yürüyüşünde en çok atılan sloganlar “Devle medeniyye, mâşi askeriyye!” (“Sivil devlet, askeri değil!”) ve “Kulna el-isabe truh!” (“Bütün çeteler defolsun!”) idi. Bunlar Hirak’ın nihai hedefi. 50 hafta sonra bunlarda ısrarcı olmak elbette güzel, ama oraya nasıl gidileceği konusunda hiçbir anlaşma yok. Hirak kendini örgütlemedikçe de olmayacak. Halk “Yüzyılın Planı” rezaletine karşı Filistin’e sahip çıktı. En çok atılan üçüncü slogan “Filistin şûhedâ” (“Şehit Filistin”) idi. Oysa Tebbun, Cezayir devletinin politikasını değiştirerek tarihte ilk kez Kudüs’ü değil “Doğu Kudüs”ü savundu! Gericilik bu konuda da teslimiyet getiriyor!
Lübnan
Kanada’dan ve Finlandiya’dan sonra bir Ortadoğu ülkesi de halkın gönlünü kabinedeki genç kadın bakan sayısıyla ve görüntüleriyle çelmeye çalışıyor. Lübnan devrimi de önderliksiz yalpalamaya başladı. Yeni başbakan eski bakanlardan olduğu halde, hareketin bir bölümü “bu kabineye şans verelim” demeye başladı. Yok bakanlar akademisyen ve serbest mesleklerden gelen denenmemiş insanlarmış, yok Ortadoğu’da kabinenin yüzde 30’u ilk kez kadınmış, bu tür gerekçeler ileri sürülüyor. Aynı hırsız takımının temsilcisi olan bir başbakana “hayır” diyen kitle yalnız kalıyor, polis saldırısına uğruyor, geri adım atmak zorunda kalıyor.
Irak
Irak’ta ise sorun başka. Orada devrim kampı yeni başbakana güçlü biçimde karşı çıkarak hükümet kurdurtmadı ama ABD’ye karşı tutum, hareketi ciddi şekilde zayıflattı. Geçen yılın sonunda Yeşil Bölge’deki ABD elçiliğinin kuşatılması ile başlayan, Süleymani’nin öldürülmesi ile büyük bir sıçrama yapan kriz, devrim kampını fenersiz bıraktı. Süleymani öldüğünde, belki bir azınlık olarak ama bayram yapanlar bile oldu. Devrim kampının İran yağmurundan kaçarken ABD dolusuna tutulması, Irak devrimini çözülmeye bile götürebilir. Süleymani’nin ölümünden sonra kudretli Şii molla Mukteda es Sadr’ın çağrısıyla, iki milyon Iraklı’nın katılımıyla ABD’nin Irak’ı terk etmesi için yapılan yürüyüş, devrimin Bağdat’taki merkezi Tahrir’i gölgede bıraktı.
Devrimci bir önderliğin belirleyici önemini anlayamayanlar, Arap devriminin bugünkü sorunlarına biraz dikkat etseler onlar için iyi bir ders olur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2020 tarihli 125. sayısında yayınlanmıştır.