Ya paranı ya hedeflerini!
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geçtiğimiz aylarda dershanelerin ve temel liselerin kapatılacağını belirtti. Daha sonra gelen tepkilere karşı kendini savunmak için bu uygulamanın yaklaşık 5 yıldır planlandığını söyledi. 5 yıl önce cemaatle mücadele adı altında dershanelerin kapatılması gündeme gelmişti. 2019 yılına kadar dershanelerin yerine temel liselerin kurulması kararı alınmıştı. Yani “dershaneleri kapatma” şiarıyla yola çıkmalarına rağmen temel lise adı altında dershanelerin hem daha fazla kâr elde etmesi hem de özelleştirmelerin önünün açılması sağlanmıştı. Eğitim Sen’in 2017’de yayımladığı rapora göre 2013 yılındaki özel lise sayısı 1.433 iken, bu okulların öğrenci sayısı ise 196.663’tü. 2017 yılında ise özel lise sayısı 2.618’e ve öğrencilerinin sayısı 514.480’e çıktığı görülmektedir. Milli Eğitim’in başlattığı çalışma yani dershane gibi özel eğitim kurumlarının kapatılma süreci eğitimden sermayeyi tasfiye etmemiş, tam tersine öğrencilerin kaderini patronların tekeline daha fazla itmiştir. Bundan sonraki süreçte de farklı bir şey olabileceğini düşünmemiz için bir sebep yoktur.
Bizler, öğrenciler olarak, eğitimin kamulaştırılması ve bu sayede tüm öğrencilerin eşit şartlarda öğrenim görmesini en önemli taleplerimiz arasına koymaktayız. Ancak talepler uğruna gerçeklerden kaçarak da politika yapılamaz. Çevremizdeki öğrencilerin bir kısmının devlet okullarında yeterince iyi eğitim almadıklarını gerekçe göstererek temel liselere, özel okullara geçiş yaptığı bir gerçektir. Maddi koşulları iyi olmayan öğrenciler ise devlet okullarında kalarak dershanelere gitmeyi veya gitmemeyi tercih etmektedir. Şimdi dershanelerin de kapatılması söz konusu olunca devlet okullarında yeterli olmayan eğitimle (bunun sorumlusunun öğretmenler olmadığını vurgulayalım) öğrenciler, özel okulda daha iyi şartlarda eğitim gören akranlarıyla aynı yarışa girecekler. Parası olanlar temel liseden çıkıp veya dershaneden ayrılıp özel okullara yönelecek, (böylece sermayenin eğitimi kuşatma durumu yok olmayacak) parası olmayanlar ise hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için uygun olan eğitimi almadan tüm hayallerinden mahrum olacaktır. Her zamanki gibi bizi iki seçenek beklemektedir; ya paranı ya hedeflerini! Hedefleri uğruna dişini tırnağına takan öğrencileri gelecekte işsizliğin beklemesi (genç işsizlik oranının yüzde 20’lerin üzerinde olması ve giderek artması bu ihtimali güçlendiriyor) olayın daha da acıklı tarafıdır.
Dershanelerin kapatılması eşit şartlarda bir eğitim için tek başına yeterli değildir. En başta, öğrencilerin dışarıdan desteğe ihtiyaç duymadan eğitim almasını istiyorsak devlet okullarındaki içi boş müfredatları tamamen değiştirmeli, donanımlı ve bilimsel bir eğitim programı kurmalı ve öğrencilerin okula zindan gibi bakmalarını önleyen uygulamalar ortaya konulmalıdır. Fırsat eşitsizliği yaratılmaması ve paranın eğitimdeki saltanatına son verilmesi için dershanelerle birlikte tüm özel eğitim kurumları kamulaştırılmalıdır. Yoksa tek başına dershanelerin kapatılması özel okulların büyümesi anlamına gelecektir.
Dershane ve temel liselerin kapatılma işleminin başlaması ile bu kurumlarda çalışan öğretmenler de, işsiz kalma tehdidiyle burun buruna gelmişlerdir. Özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin mağdur olmaması için yapılacak iki işlem vardır: Öğretmen başına düşen ders sayısını azaltarak devlet okullarına daha fazla öğretmen kadrolu olarak atanmalı. Eğitimde kamulaştırma öğretmenlerin güvenceli iş talebini de karşılayacaktır. Bu süreçte bizim diyeceğimiz son cümle şudur: Temel liseler yetmez, bütün eğitim kurumları kamulaştırılsın!
İzmir’den bir lise öğrencisi
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2019 tarihli 115. sayısında yayınlanmıştır.