Geleceğimiz sermayenin değil bizim elimizde!

Geçtiğimiz ay içerisinde liseye geçiş sınavı olan LGS ve üniversiteye geçiş sınavı olan YKS sonuçları açıklandı. Bu sınavlara yaklaşık üç buçuk milyon öğrenci girdi. Özellikle LGS sonuçları çarpıcı. LGS ile gelen sistemde okullar, nitelikli ve niteliksiz olarak ikiye ayrıldı. Nitelikli okullar yapılan merkezi sınavla alım yaparken niteliksiz olarak isimlendirilen okullar öğrencilerin ikametgâh bölgelerine göre belirlendi. Bu okullar için yapılan yerel yerleştirmede öğrencilerin tercihleri, aynı okul türünden en fazla üç, toplamda ise beş okulla sınırlandırıldı. Sonuçta yüzbinlerce öğrenci istediği okullara yerleşemezken 91 bin öğrenci tercih yapmasına rağmen herhangi bir okula yerleşemedi. Yani öğrencilerin çözmesi gereken ilk problem sınavda karşılarına çıkanlar değil yeni sınav sistemi oldu.

Yaklaşık 125.000 kontenjana sahip nitelikli okulların tamamı dolarken, niteliksiz okullar kategorisindeki imam hatip ve meslek liselerinin kontenjanlarının yarısına yakını doldurulamadı. Önümüzdeki süreçte, yerleşememiş öğrenciler ek tercihlerde bulunacaklar. Bu şekilde de yerleşemezlerse Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir komisyon tarafından, niteliksiz olarak adlandırılan meslek ve imam hatip liselerine yerleştirilecekler. Eğer bunu da tercih etmezlerse açık lise programına kaydedilecekler.

Eğitim sistemleri değişiyor, belirsizlik devam ediyor!

AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca eğitim sistemi ve sınav sisteminde toplam 14değişiklik yapılmış, Milli Eğitim Bakanlığı ise 6 kere el değiştirmiştir. Bu süreçte eğitimde özelleştirme hızlanmış, okullar daha çok sermayeye açılmış, eğitim kalitesi giderek daha kötü bir hale gelmiştir. Bunun en büyük örneği bugün Özel Maya Okulları’nın sahibi Ziya Selçuk’un istibdadın patron kabinesine Milli Eğitim Bakanı olarak atanmasıdır. Erdoğan’ın Türkiye’yi bir anonim şirket gibi yönetme isteği eğitim alanında da kendini bu şekilde göstermiştir.

Ziya Selçuk’un bir eğitimci olması bazı kesimlerce olumlu karşılanmış, eğitim sistemini düzelteceğine inanılmıştır. Fakat yaptığı açıklamalardan birinde: “Bir masadaki tuzluğun yerini değiştirerek sistemi değiştirdiğimizi söylemeyeceğiz, masanın tümünü değiştireceğiz”demiştir. Buradan bizim çıkardığımız sonuç, eğitim sisteminin tekrar tekrar değişmeye devam edeceğidir. Eğitimde özelleştirmenin hız kazanacağıdır. Yani, patron bakan da geleceğimizin belirsizliğine çare değil.

Mücadeleye lise sıralarından başlayalım!

Bugün hangi okulda okuyor olursak olalım geleceğimiz bir belirsizlik içerisindedir. Bu belirsizliği kapitalist sistem kendi elleriyle yaratmıştır. Biz, geleceğin emekçileri olarak, belirsizliği kırmak, geleceğimizi kendi ellerimizle yaratmak için mücadeleye lise sıralarından başlamalıyız.

Bizler, Devrimci İşçi Partili Liseliler olarak, eğitimin sermayeye peşkeş çekilmesine karşı bütün özel liselerin kamulaştırılmasını savunuyoruz! Meslek liselerinde staj sömürüsünün son bulmasını istiyoruz! Sermayenin ve iktidarın ihtiyaçlarına göre değil toplumun ihtiyaçlarına göre ve isteğimiz doğrultusunda eğitim almak istiyoruz! Bilimsel bir eğitim istiyoruz! Cinsiyetçi eğitime karşı, kadın-erkek eşitliğini savunan liseler istiyoruz! Her öğrencinin verilen eğitimden eşit bir şekilde faydalanabildiği ücretsiz bir eğitim istiyoruz!

Ancak örgütlü bir mücadele ile bu taleplerimiz karşılık bulabilir ve ancak örgütlü mücadele ile sömürüsüz bir dünyaya ve kaygısız bir geleceğe ulaşabiliriz!