Yassak hemşerim!
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ı göstermesi önemli bir tartışma başlattı. Belediye başkanlığına aday olan Binali Yıldırım’ın Anayasa’nın 94. Maddesi gereği görevinden istifa etmesi gerekiyor. Ancak ne Binali Yıldırım’ın ne de Erdoğan’ın böyle bir niyeti var.
Anayasa açık
Anayasa’nın 94. Maddesi gayet açık bir hüküm içeriyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.” Yerel seçimlere AKP’nin adayı olarak katılmak hiçbir yoruma gerek bıraktırmayacak şekilde Anayasa’nın 94. Maddesinin ihlali demek. Tarafsız bir makam olan TBMM başkanlığını, bir partinin, siyasi faaliyetleri için suistimal etmesi Anayasa tarafından açık ve net bir biçimde yasaklanıyor.
Erdoğan Binali Yıldırım’ı değil TBMM Başkanını aday gösteriyor
AKP’nin istediği ise tam olarak TBMM Başkanlığı makamını kendi siyasi amaçları için kullanmak. Erdoğan’ın sözleri gayet açık: “Şimdi yeni bir imtihanın arifesindeyiz. Dikkat edin bu imtihanda İstanbul'a Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızı aday olarak gösteriyoruz. Neden: İstanbul öyle büyük bir şehir ki İstanbul'a da ancak böyle güçlü bir belediye başkan adayı yakışır dedik ve Binali Yıldırım kardeşimizi aday gösterdik.” Yani Binali Yıldırım, başka her şeyden önce TBMM Başkanı olduğu için devlet protokolünde ikinci sırada yer alan “güçlü bir aday” olarak seçilmiş durumda. Dolayısıyla Erdoğan’ın “belediye başkanı seçilinceye kadar milletvekilliği sürer” diyerek yaptığı savunma da tamamen geçersiz. Yıldırım’ın Anayasa gereği milletvekilliğinden değil, meclis başkanlığından istifa etmesi gerekiyor.
YSK’ya müdahale
Bu aleni Anayasayı çiğneme girişimini denetleyecek ve engelleyecek olan yargı makamı ise Yüksek Seçim Kurulu. YSK’nın Anayasa’ya göre karar vermesi halinde ya Yıldırım’ın adaylığını geri çevirmesi ya da Yıldırım’ın aday olmak için meclis başkanlığından istifa etmesi gerekir. Peki YSK’da son durum ne? Daha önce Anayasa referandumunda mühürsüz oyları geçerli kabul ederek şaibe yaratan YSK’nın görev süresi bu ay dolan 6 üyesinin görevleri “Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlıklı bir torba yasa içine sokuşturulan madde ile 1 yıl daha uzatıldı. Ne tesadüf değil mi?
Adalet yoksa boykot var!
Binali Yıldırım’ın istifa etmeden seçimlere girmesinin seçim sonuçlarını fiilen ne kadar etkileyeceğinin bir önemi yoktur. Mesele ilkeseldir ve seçimlere girerken Anayasa’yı göz göre göre çiğneyen bir iktidar, bu suçuna YSK’yı da ortak ederse, daha önce olduğu gibi bu seçimlerde de en ufak ayrıntıyı dahi kendi lehine manipüle edebilecektir. Dolayısıyla adil bir seçimden bahsedilemez. Bu durum dayatıldığı halde seçimi boykot etmeyen her muhalefet partisi, Muharrem İnce’nin seçim gecesi “adam kazandı” diyerek yaptığını bugünden yapmış demektir.
Anayasayı delik deşik edenler ve çanak tutanlar
Geçmişte Turgut Özal, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” derdi. Ancak son dönemde burjuva muhalefeti, Anayasa’yı bin kere delen iktidara her seferinde “bir şey olmaz” diyerek çanak tutuyor. Oysa TBMM Başkanlığı görevini bırakmadan İstanbul’a aday olmaya çalışan Binali Yıldırım’a söylenecek şey gayet basit ve net! Metin Akpınar ve Zeki Alasya’nın 12 Eylül istibdadını hicveden Yasaklar oyunundaki meşhur ifadeyle bitirelim: “Yassak hemşerim!”