Emperyalizmle müzakere değil, anti-emperyalist mücadele! Türkiye NATO’dan çıksın! İncirlik kapatılsın!
ABD, hapisten çıkarılarak yargılamasına ev hapsinde devam edilmesi kararlaştırılan Rahip Brunson’ın durumunu gerekçe göstererek yaptırımlara başladı. ABD hazine bakanlığı doğrudan Brunson’ın durumu ile ilgili olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım uygulanacağını duyurdu. İki bakanın ABD’deki mal varlıkları donduruldu ve Amerikan vatandaşlarının bu kişilerle ticari iş yapması yasaklandı.
Süleyman Soylu ve Abdülhamit Gül, mal varlıkları ve ticari girişimleri ile öne çıkan isimler değil. Dolayısıyla söz konusu yaptırım kararının siyasi yönü ağır basıyor. ABD emperyalizminin amacı, Türkiye’nin burnunu sürterek kendisine bağımlı olduğunu hatırlatmak. Nitekim Türkiye ekonomisinin dış kaynağa bağımlı yapısı dolayısıyla, siyasi nitelikli yaptırımın ardından dolar hızla 5 lirayı geçti. Berat Albayrak’ın, yaptırımların etkisi sınırlı olur sözü mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor. Zira, ABD emperyalizmi Halkbank davası başta olmak üzere bir dizi kozu elinde tutmaya devam ediyor. F-35 uçaklarının Türkiye’ye teslim edilmemesi konusundaki karar ABD Kongresi’nden çıktı ve başkanın imzası için sevkedildi. Türkiye’ye verilecek kredilerin engellenmesine yönelik tasarı ise Senato’dan geçerek Temsilciler Meclisi’ne gelmiş bulunuyor.
Her şeyden önce ABD’nin yaptırım kararları, sebebi ne olursa olsun emperyalist bir dayatmadır. Haklı ve meşru değildir. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı sır değildir. Ancak elinde Hakan Atilla’yı siyasi rehine olarak tutan, Halkbank davasını ise Türkiye ekonomisi üzerinde Damoklesin kılıcı gibi sallandıran ABD’nin kendisidir. Rahip Brunson’ın suçlu olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak ABD emperyalizminin tüm dünya halklarına karşı suçlu olduğundan ve dünya halklarının baş düşmanı olduğundan hiçbir kuşku duyamayız. Türkiye’de iktidarın izlediği yanlış politikalar ABD’nin eylemlerine meşruiyet ve haklılık getirmez. ABD’nin eylemlerine bakıp, mevcut iktidarı zayıflatmasından memnuniyet duymak ise safdilliktir. Emekçi halkın çıkarları ile emperyalizm arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı görmemektir.
ABD emperyalizmine karşı mücadelenin Türkiye’nin somut ve yakıcı gündemi olduğunu öteden beri savunuyoruz. Bu mücadele mutlaka emekçi halkın seferberliğine dayanmak zorundadır. Ancak bu şekilde başarıya ulaşabilir. Çünkü mevcut iktidar tutarlı değildir. Amacı ABD emperyalizmine karşı mücadele etmek değil onunla ilişkileri düzeltmektir.
ABD ile kriz yaşanmasına değil krizin nasıl çözüleceğine bakmak gerekir. Erdoğan ve AKP’nin siyaseti, emperyalizmle mücadele değil onunla pazarlık etmektir. Sürekli tekrarlanan kavram “ABD ile stratejik ittifak”tır. ABD’ye yaptıkları en büyük tehdit şu: “En yakın müttefikinizi kaybedersiniz…” Türkiye’nin ABD’ye mütekabiliyet çerçevesinde yaptırım uygulamasından bahsediliyor ki bunun hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Türkiye ile ABD eşit değildir. Emperyalizme bağımlı bir ülkenin yapacağı şey diplomatik misilleme değil bu bağımlılık ilişkisini ortadan kaldıracak bir anti-emperyalist mücadeledir. Örneğin aynen ABD’nin yaptığı gibi yapıp iki ABD’li bakanın Türkiye’deki mal varlığını dondursanız bundan zarar görecek olan Türkiye ekonomisi olur. Çünkü Türkiye ekonomisi Amerikan parasına bağımlıdır, ABD’nin Türk Lirası’na en ufak bir bağımlılığı yoktur.
ABD Türkiye’ye F-35 satıyor, Türkiye ABD’ye çimento ve bakır gönderiyor. Uluslararası finans kuruluşlarından verilecek kredilerde veto kartını elinde tutan, ABD’dir. Türkiye’nin ABD’de üssü yoktur. ABD’nin Türkiye’de bizzat kendisinin kullandığı İncirlik’in yanında NATO üzerinden varlık gösterdiği onlarca askeri üs bulunmaktadır. Bu koşullarda “aynıyla mukabele” edeceğiz tavrı laftan ibaret kalır.
Cuma günü ABD ve Türkiye Dışişleri Bakanları bir görüşme yapacak. “Kaynaklar” olumlu sonuçlar bekliyormuş. Brunson ve Gülen takas edilir mi, hangi olumlu sonuçlardan bahsediliyor bilmiyoruz. Ancak halkımızı görüntüye bakıp asla aldanmaması konusunda uyarıyoruz. ABD ile pazarlığa girildiği takdirde kazanmak mümkün değildir. ABD sadece Brunson için adım atmayacaktır. Yarın düşük ihtimal de olsa Brunson-Gülen takası ya da Halkbank davasının cüzi bir cezayla atlatılması gibi sonuçlar ortaya çıksa bile bu bir zafer olmaz. Çünkü son dönemde ABD’nin Türkiye’ye taviz veriyormuş gibi gözüküp özellikle TSK’yı kendi politikaları için kullandığına defalarca şahit olduk. Afrin’de Cerablus’ta bunu gördük. Bugün Suriye’nin Kuzey’inde Fırat’ın batısında kurulan NATO koridorunun omurgası TSK’dır. 15 Temmuz NATO’cu ve Amerikancı bir darbedir, ama geçen zaman zarfında Türkiye’nin NATO’da üstlendiği rol artmakta, Türkiye’de yeni NATO üsleri açılmaktadır.
Amerikan parababası George Soros’un “Türkiye’nin en önemli ihraç malı ordusudur” sözü ABD’nin Türkiye politikasına yön veriyor. Türkiye’de ise ordu Amerikan liyakat madalyası sahibi eski Genelkurmay Başkanı yeni Savunma Bakanı Hulusi Akar’a teslim edilmiş durumdadır. Bu iktidarın ve emperyalist güçlerin beklediği “olumlu sonuçlar” Türkiye ve bölge halkları açısından bir felaketin habercisi olabilir. Özellikle ABD’nin Türkiye’yi Suriye’deki operasyonlarında ve İran’a karşı kullanmasına asla izin verilmemelidir. Gizli diplomasi reddedilmeli tüm görüşmelerin halka açıklanması istenmelidir.
ABD emperyalizminin dayatmalarına karşı verilecek cevap bellidir. İncirlik başta olmak üzere Amerikan ve NATO üsleri kapatılmalıdır. Türkiye derhal NATO’dan çıkmalıdır. Ekonominin dışa bağımlı yapısına son vermek için dövizin konvertibilitesi kaldırılmalı, borsa kapatılmalı, Gümrük Birliği’nden çıkılmalı, dış ticarette devlet tekeli kurulmalıdır. Dış borç reddedilmelidr. Piyasa anarşisine karşı yabancı sermaye ve ortakları başta olmak üzere kilit sanayi sektörleri ve bankalar kamulaştırılmalıdır. Bu program emperyalizmle anlaşmanın değil emperyalist zincirleri kırmanın programıdır. Türkiye bunu mevcut istibdad yönetimiyle gerçekleştiremez. Kurtuluşun yolu Türkiye’nin zincirsiz bir kurucu meclisle emekçi halkın çıkarları temelinde yeniden kurulmasından ve bir işçi emekçi hükümetinden geçmektedir.