Cemal Bilgin ve Çapa emekçileri kazandı: Hangi hal altında olursa olsun mücadeleye devam!
İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi'nde yemekhanede çalışanların zehirlenmesine yol açan taşeron şirketin ihmal ve yolsuzluklarını ortaya çıkardığı için işten atılan Cemal Bilgin, 9 aylık direnişin ardından 13. İş Mahkemesi görülen işe iade davasını kazandı. Cemal Bilgin, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Temsilcisi olarak görevini yapmış ve hem çalışanların hem de hastaların sağlığını korumak için yaşanan skandalı ortaya çıkartmıştı.
Bu haksızlığa karşı ilk tepki 8 Eylül'de Çapa Tıp Fakültesi monoblok önünde verildi. Gerek kamu çalışanlarının gerekse de taşeron işçilerin taleplerini ifade ettiği, basın açıklamalarının yapıldığı bu alan OHAL vesile edilerek üniversite yönetimi tarafından yasaklı alan ilan edilmişti. Cemal Bilgin'in direnişi her biri birer taşeron işçisi olan Özel Güvenliklerin coplu saldırısıyla engellendi. Hak arayan emekçiler zorla fakülte dışına sürüldü. Ancak direniş Çapa Tıp Fakültesi'nin önünde devam etti. Her Cuma günü fakültenin önü sadece Cemal Bilgin'in değil tüm emekçilerin kürsüsü haline geldi.
39 hafta boyunca kurulan bu emekçi kürsüsünde sadece Cemal Bilgin'in işe iadesi istenmedi. Tüm işten atılan işçilerin geri alınması, başta Güneş Cengiz olmak üzere baskıya uğrayan sürgüne gönderilen tüm emekçilerin haklarının verilmesi savunuldu. Bu kürsüden Çapa Tıp Fakültesi başta olmak üzere tüm sağlık sistemindeki yozlaşma teşhir edildi. BMW'yle, Mercedes'le hastaneye gelenle sıradan işçinin, emekçinin, köylünün gördüğü muamele arasındaki uçurum, takım kravatlı yöneticilerin yolsuzlukları, aylar sonraya verilen MR randevuları, hastaların ve hasta yakınlarının çektikleri çileler konuşuldu. Bu alanda kâh Cemal Bilgin megafonla hakkı hukuku haykırdı, kâh hastaneden boynu bükük çıkan emekçilerin feryadı yankılandı.
Çap Tıp Fakültesi'nde son yıllarda yaşanan 2 iş cinayetinde hayatını yitiren taşeron işçileri Serkan Korucu ve Zafer Açıkgözoğlu da unutulmadı. Her Cuma bu cinayetlerin hesabı soruldu.
Referandum öncesinde Çapa'nın önündeki emekçi kürsüsü, gerçeklerin konuşulduğu, emekçinin neden "HAYIR" dediğinin her yönüyle ortaya konduğu bir merkez oldu. Her Cuma yapılan eylemlerde parmakla sayılacak kadar az kişinin katıldığı da oluyordu. Ancak bu direniş alanı her zaman sınıfsal ve kitlesel çizgisini korudu. Kapı önünde söylenen her söz fakültenin önünde halkla buluştu, fakültenin içinde emekçilerden yankı buldu. Taşeron işçilerini örgütlediği için işten atılan Cemal Bilgin'in direnişinin sürdüğü 9 ay boyunca örgütlenme kırılmak bir yana güçlendi. Cemal Bilgin, taşeron işçilerin Genel-İş sendikasında örgütlenmesinde öncü rol oynamıştı. Cemal Bilgin direnişe geçtiğinde İ.Ü.'de ilk defa taşeron işçileri toplu sözleşme imzaladılar. Örgütlenme çabaları sürdü. Genel hizmetler işkoluna girmeyen çalışanlar da her türlü baskıya, yönetimin işbirlikçi sendika Öz Büro-İş'i devreye sokmasına rağmen DİSK'e bağlı Sosyal-İş sendikasında örgütlendi. Sosyal-İş Çapa'da yetkiyi almayı başardı.
Nihayet 9 ay sonra mahkeme de işe iade kararı verdi. Ancak mücadele bitmiş değil. Bu karar tüm İ.Ü. emekçilerine özellikle de taşeron işçiler mücadeleyi büyütmeleri için güç verdi. Taşeron zulmüne son verene, tüm işten atılan işçiler iade edilene ve taşeron işçilerinin kadro hakkını tescil eden mahkeme kararları uygulanana kadar, Cemal Bilgin'in OHAL'e nazire yaparak söylediği gibi "hangi hal altında olursa olsun" mücadele devam edecek!