Fransa’da ön seçim sürprizi
Üçüncü Büyük Depresyon’un kimilerini şaşkın bırakan sürprizleri, Fransa’da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi gerçekleşen ön seçimlerde bir kez daha sahneye çıktı. Kısa bir süre önce sağın ön seçimlerinde eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi ve bir diğer favori olan Alain Juppé’yi geride bırakan François Fillon, Cumhuriyetçi Parti çevresinde toplanmış sağın adayı olmaya hak kazanmıştı. Şimdi ise iktidardaki burjuva sol Sosyalist Parti (PS) ve müttefiklerinin ön seçimlerinde son Başbakan Manuel Valls’i yenen Benoît Hamon büyük bir sürpriz yaşattı. Denilebilir ki hem sağın hem de burjuva solun ön seçimlerinde, koca koca geçmişleriyle Fransız burjuva siyasetinin merkezinin son yıllardaki belkemiği olmuş ünlü siyasetçiler devre dışı kalırken, sağı en sağ, solu ise en sol kazandı.
Peki kimin nesidir bu Hamon? Fransız sosyalist solunun büyük bir keşif yapmışçasına usanmadan dillendirdiğinden farklı olarak ne devrimcidir Hamon ne de emekçiler için bir çözüm. Gençliğinden itibaren bu parti içinde yetişmiş ve bir dönem bakanlık dahi yapmış olan Hamon, patronların hizmetindeki PS aygıtının has evladıdır. Ne var ki, bu basit gerçekleri böylece sıralamak ne Marksist bir yöntemdir ne de işçilerin davasına hizmet eder. Bu noktada, Temmuz ayında yapılan anketlerde yüzde üç ile on arasında gezinen Hamon’un, Başbakan Valls’i yenmesinin altında ne keramet yattığını dönüp kendimize sormamız gerekir.
Hatırlanacağı üzere Fransız emekçileri 2016’nın ilk yarısında, Yeni İş Yasası’na karşı büyük mücadeleler vermişti. Hükümet ise parlamentoya danışmaksızın yasayı geçirebilmesini sağlayan 49.3 sayılı meşum bir maddeyi yürürlüğe koymuştu. Hamon’un en önemli vaatlerinden birisi bu yasanın iptalidir. Hamon’unkine yakın bir programla ön seçimlerde üçüncü olan ve ikinci turda Hamon’a desteğini açıklayan Montebourg’un en çok vurguladığı husus da 49.3’ün yürürlükten kalkmasıydı. İşte kitleler, hareketin geri çekilmesinden sonra yüzlerini, parlamenter metotlarla, bu programa dönmüştür. Bu gelişme, Sanders’ın, Corbyn’in ve Syriza’nın seçimlerdeki başarısıyla aynı bağlama yani dünya devrimin üçüncü dalgasının bu aşamasında, belli yenilgiler sonrası, kitlelerin yüzünü, en azında şimdilik, parlamenter metotlara dönmesine oturmaktadır. Sanders ve Corbyn örneklerinin aksine Hamon’un seçim başarısının kitle eylemlerinin önünden değil ardından geldiğini unutmaksızın, Fransız işçi sınıfının bu mücadele isteğini bir Birleşik İşçi Cephesi ile hayata geçirmek ise, DEYK’e bağlı kardeş grubumuz ROR da dâhil olmak üzere Fransız devrimci Marksistlerine düşüyor.
Bu yazı, Gerçek gazetesinin Şubat 2017 tarihli Şubat sayısında yayınlanmıştır. Yazıdaki bir editörlük hatası burada giderilmiş bulunmaktadır.