Fransa: Bitti bitti bitmedi!

 

Şubat ayından yaza kadar, önce milyonları bulan kitlesel yürüyüşler daha sonra ise başta Kuzey şehirleri olmak üzere tüm Fransa’yı elektrik kesintileri ve yakıt yokluğu ile sarsan grevlerle tüm dünya işçilerinin gözünü çevirdiği Fransız işçi sınıfı, 15 Eylül’de bir kez daha sokaklara indi. Temmuz başında gerçekleşen son eylemlerin güçsüzlüğü burjuva basınını artık işçi sınıfının nefesinin tükendiğini yazmaya götürmüş, bundan güç alan hükümet ise yasayı mecliste tartışma ya da oylama olmaksızın geçirebilmelerine izin veren kötü şöhretli 49.3 sayılı kanuna başvurarak yeni İş Yasası’nı yaz aylarında çıkartmıştı. Grev dalgasının karşısında titrerken yasanın birçok önemli maddesinden taviz vermek zorunda kalmış, fakat en nihayetinde yasayı geçirmişti. Fransa’nın geleneksel tatil ayı olan Ağustos’un bitmesiyle, Fransız işçileri bu işin burada kalmayacağını göstermek için tüm ülke sathında bir kez daha eylemlere başladı.

Marsilya’da 12 bin, Toulouse’da 5 bin, Fransa’nın önemli liman kenti Le Havre’da çoğunluğu liman işçileri olmak üzere 12 bin kişinin sokaklara çıktığı günde sendikaların açıkladığı sayıya göre 200 bine yakın kişi eylemlere katıldı. En büyük eylemin gerçekleştiği Paris’e yapılan polis yığınağı ise hükümetin işçi sınıfından korkusunun, yasayı geçirmesine rağmen yatışmadığını gösteriyordu. Eylemin bitiş noktası olan, daha önceden de Nuit Debout (Bütün Gece Ayakta) isimli meydanlar hareketine ev sahipliği yapmış ünlü République Meydanı’na bağlanan altı yoldan en az üçünde yirminin üzerinde polis otobüsü bulunuyordu. Kitle République Meydanı’na yaklaşırken başlayan polis saldırısı ve bunu takip eden çatışmalar yaklaşık üç saat sürdü. Bu sırada Türkiye’deki çevik kuvvetin muadili olan CRS’ler, polis şiddetini görüntüleyen kişilerin bulunduğu dördüncü kattaki bir eve dahi gaz bombası atmaktan geri durmadı. Çoğunluğu Paris’te olmak üzere toplam 62 gözaltı olurken, İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre biri kafasından olmak üzere 5 polis Paris’teki çatışmalarda yaralandı.

Eylemin gücü, bahar aylarında gördüğümüz seviyeye ulaşamasa da, hem yazın son eylemlerinin katbekat üstüne çıkması hem de yasanın geçmesinin Fransa işçi sınıfını yılgınlığa sürüklemediğini göstermesi açısından önemli. Yaz aylarında jandarma tarafından öldürülen siyahi genç Adama Traoré için yapılan eylemler de sürerken, işçi eylemlerinin büyümesi bahar aylarındaki eylemleri de aşacak dinamikleri yaratabilir. Bu durumda Fransa’da “sıcak sonbahar” bizi bekliyor demektir.