Tacize, tecavüze, şiddete karşı kadınlar isyanda!
İstanbul’da kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yürüyüşü için Taksim Tünel’de bir araya geldi. 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen yürüyüşte binlerce kadın sloganlarıyla, alkışlarıyla, zılgıtlarıyla; tacize, tecavüze, şiddete karşı ses çıkarttı. İstiklal Caddesi’ndeki binaların pencerelerinden bakan kadınlar eyleme alkışlarıyla destek verdi, etraftaki kadınların da eylemi görüp katılmasıyla kadınların sesi katlanarak yükseldi.
Hayatlarının her alanında karşılaştıkları erkek ve devlet şiddetine karşı kadın dayanışmasını yükselten kadınlar, Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamalarını okuyarak eylemlerine halaylarla, şarkılarla son verdiler.
Eylemde okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına ve kamuoyuna;
Biz kadınlar bugün, Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında, kadın cinayetlerine ve erkek-devlet şiddetine karşı direnmek ve hayatlarımızı savunmak için sokaklardayız!
Özellikle AKP iktidarı boyunca görünür biçimde artan kadın cinayetlerine sadece 2015’in son on ayında, 236 kadın, en fazla yakınındaki erkekler –eski kocası, kocası, sevgilisi, eski sevgilisi, abisi, babası, bir erkek akrabası- ya da hiç tanımadığı bir erkek tarafından katledildi!
Bizler “Hayır!” dediğimiz, boşanmak istediğimiz, savcılığa şikâyette bulunduğumuz, koruma kararı aldığımız, sığınağa başvurduğumuz, erkek şiddetine karşı bağırdığımız, hatta yakınımızdaki kadınlardan destek istediğimiz için yaşamlarımızın her alanında ölümle karşı karşıya kalıyoruz.
Eşitliği fıtrata ters gören, gerici, kadın düşmanı politikalarıyla AKP iktidarına karşı bizler, sadece “eşit” koşullarda yaşam hakkına sahip olabilmek için hayatımızın her alanında savaşmak zorunda bırakılıyoruz.
Üniversitelerde “erkek öğrenci, özel güvenlik birimi ve akademisyen” üçgeninde kıstırılmak istenen kadınlar olarak, yaşam alanlarımızı daraltan, tacizi normalleştirenlere, hoş görenlere, tacizciyi koruyanlara karşı direniyor, hayatlarımızı savunuyoruz!
Çalıştığımız işyerinde patronun, ustabaşının; hatta hak mücadelesi verdiğimiz yerlerde birlikte mücadele ettiğimiz erkeklerin tacizine, tecavüzüne, şiddetine karşı bedenlerimizi, kimliğimizi, emeğimizi savunuyoruz!
Devletin makbul kadın, makbul eş ya da kutsal anne dayatmalarını kabul etmiyor, kadın cinayetlerine değil boşanmaya çözüm arayan, kadını aile içine sıkıştıran muhafazakâr politikalardan vazgeçmeyen devlete direniyor, hayatlarımızı savunuyoruz!
Katilleri yargılamak yerine, onları “tutku derecesinde aşırı sevgi” bahaneleriyle aklayan, katillere erkeklik indirimi yapan, yaşam hakkımızı hiçe sayan ve her gün daha cinsiyetçi kararlara imza atan yargıya karşı yaşamlarımızı savunuyoruz! Katledilen kadınların sayısından bile bihaber olan, kadının ne yapması gerektiğini her gün farklı mecralardan buyuran, ancak kadın katillerine tek bir söz etmeyen, kadın cinayetlerine göz yuman ve karakoluyla, yargısıyla katliamın esas sorumlusu olan devlete karşı sokaktayız!
Bizler tecavüze uğramamak, dövülmemek, hatta sadece hayatta kalabilmek için direnen, meşru müdafaa hakkını kullanan, yaşamını savunan Nevin’iz, Çilem’iz, Yasemin’iz, Hasret’iz. Bizler yaşadığımız hayata “artık yeter!” diyen, mahkûm edilmek istendiğimiz hayatları başka hayatlara çevirmek için direnen kadınlarız!
Başka hiç kimse bir şey yapmadığı için; tecavüzcüsünü öldüren Nevin için, sistematik olarak maruz kaldıkları şiddetten ancak onları öldürerek kurtulabilen Yasemin ve Çilem için; erkek şiddetine karşı sessiz kalmayıp müdahil olan ve öldürülen Aynur için; kendisini tornavidayla öldürmeye çalışan erkekten mahalle ve kadın dayanışmasıyla kurtulup hayata tutunan Hasret için, jandarmaya direnip iş makinesini durdurarak yaşam alanını savunan Rabia için, evinde tecavüz edilerek öldürülen, erkek medya tarafından “evde yalnız yaşayan bir kadın” olduğu için öldürülmesi meşru gösterilmeye çalışılan Değer Deniz için sokaklardayız!
Türkiye’ye gelip, işveren-ev sahibi-komşu ve kolluk kuvvetleri tarafından cinsel, ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet ve toplumsal baskıyla karşılaşan, yaşadıkları hak ihlallerini sınır dışı edilmemek için kayda geçirmekten korkan göçmen kadınlar için, tecavüze uğrayıp öldürülen Ugandalı Jesca için sokaklardayız! Göçmen kadınlara dayatılan çaresizliğe karşı hep birlikte direniyor, hayatlarımızı savunuyoruz!
Erkek şiddeti sonucu sakat bırakılan, erkeklerin bedensel ve zihinsel engellerinden yararlanmaya çalışarak şiddetlerine maruz bıraktıkları kadınlar için, nefret cinayetleriyle öldürülme tehdidi altında yaşayan trans kadınlar için, baskıya, cinsel şiddete, tecavüze maruz bırakılan ve heteroseksist erkek egemen dünyada kimliği görünmez kılınan lezbiyen ve biseksüel kadınlar için; iş ve can güvenliği olmayan, şikâyet için gittikleri karakollarda yeniden şiddete ve tecavüze maruz bırakılan seks işçisi kadınlar için sokaklardayız!
Bizler, her siyasi dönemin kendi katliam tarihini yarattığı, barışın neredeyse hiç egemen olamadığı bu topraklarda her gün devlet ve erkek şiddetiyle öldürülen ve öldürülme tehdidiyle yaşayan kadınlarız. Biz bugün bombalara, savaşa, devlet ve erkek şiddetine karşı direndiğimizi haykırmak, hayatlarımızı savunmak için sokaklardayız!
Bombalar Diyarbakır, Suruç, Ankara, Beyrut ve Paris’te hayatlarımızın tam ortasına düşüyor. Daha Diyarbakır saldırısında Lisa’nın yaralarını saramamışken, Suruç’tan Ece’nin, Ankara’dan Dilan’ın ve sayısız arkadaşlarımızın ölüm haberleri geldi. Başbakanın aramızda dolaşmalarına izin verdiklerini itiraf ettiği canlı bombalarca, içimizde daha güzel yarınların umudu, dilimizde barış türküleriyle katledildik!
Bizler bugün devletin savaş alanına çevirdiği her yerde yaşamları pahasına devlet şiddetine karşı hayatlarını savunan, evinde, kapısının önünde, sokağında öldürülen Dilek Doğan ve Selamet Yeşilmen için sokaklardayız!
Bizler savaş-erkeklik ve devlet ilişkisini çok yakından tanıyoruz. Silvan’da duvara “Devlet her yerde, Kızlar biz geldik, ininize girdik!” yazan, kadını düşman, kadın bedenini işgal alanı, savaşı da tecavüz olarak algılayan erkek zihniyetin ta kendisidir!
İşte bu zihniyet düşman bildiği kadını, Kürdistan topraklarında ya da Şengal Dağları’nda, Ezidi kadınlar gibi yok etmek istediği birçok soyun, “düşman tohumu”nun sürdürücüsü olarak görmekte ve her defasında polis ve askerlerce kadını işkenceye, tecavüze ya da ölüme mahkûm etmektedir. Biz kadınlar, erkek devletin savaşına karşı direniyor, hayatlarımızı savunuyoruz!
Biz bu topraklarda devletin 100 yıldır süren inkâr ve imha politikalarına karşı gördüğümüz katliam, asimilasyon ve ayrımcılığa karşı hikâyelerimizi anlatarak, acılarımızı nakışlarımıza işleyerek militarist erkek egemen sisteme karşı direnen Ermeni kadınlarız.
Biz bugün, katil ve tecavüzcü IŞİD çetesine ve IŞİD’leşen devlet güçlerine karşı kadınları, halkını, kendi hayatlarını, kimliğini, dilini ve kültürünü savunurken katledilen ve çırılçıplak soyulan bedeni sokaklarda teşhir edilen Ekin Wan için sokaklardayız!
Biz bugün, Urfa’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve devlet destekli IŞİD birimlerince işkenceye maruz kalan, gözaltında taciz ve tecavüze uğrayan tüm kadın arkadaşlarımız için sokaktayız!
Bizler, yaşadığımız hayatları tacizle, tecavüzle, şiddetle ve baskının türlü biçimleriyle bir çıkmaza sürükleyen; kurtulmak için her çırpındığımızda bizleri biat etmeye zorlayan; reddettiğimizde öldüren ya da ölümü dayatan erkeklere, onunla işbirliği içinde olan devlete karşı direniyor, hayatlarımızı savunuyor, şiddetsiz ve sığınaksız bir dünya için mücadele ediyoruz!
Hayatını savunmak için meşru müdafaa hakkını kullanan Yasemin Çakal’ı 1 Aralık Salı günü saat 13.00’te Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmasında yalnız bırakmıyoruz.
Erkek Devlet Şiddetine Karşı; Direniyoruz, Hayatlarımızı Savunuyoruz!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
25 Kasım Kadın Platformu