Baskı’nın B’si, Cinayet’in C’si!
Tayyip Erdoğan kana doymuyor. Hükümetin politikaları bu kez de Diyarbakır Lice’de (Licê) iki can aldı, bir kişiyi ağır yaralı bıraktı, birçok insanı da yaralı. “Kalekol” diye anılan, kale gücünde karakolların yapımının son hız devam etmesi ve diğer askeri hazırlıkları hükümetin “çözüm süreci” olarak sunduğu yaklaşımla çelişkili bulan kitlelerin protestosuna uzun namlulu silahlarla ateş açan asker böylece Lice’yi kana bulamış oldu. Buna karşı protestolar Türkiye çapında sürüyor.
Tayyip Erdoğan son günlerde Kürt hareketine tehditler savurup duruyor. Lice’deki yol kesme eylemleri Sözcü gazetesi gibi Kürt kanına susamış ulusalcı yayın organlarının tepkisini çekince bu konuda Erdoğan da “duyarlı” hale geldi. Ayrıca, Diyarbakır’da bazı ailelerin çocuklarının gerillaya katılmasına karşı eylem yapmasından yararlanarak Türk milliyetçilerine yaranmak amacıyla efelenmeyi marifet bildi. Bunların sonucunda BDP’yi ve HDP’yi tehdit ederek, “gerekirse B ve C planlarını” uygulayacaklarını ilan etti. Şimdi B planının baskı, C planının cinayet olduğu açığa çıkmış durumda!
Çocukları gerillaya katılan anneler meselesi utanılacak bir durumdur. Bu aileleri, Hizbullah ve onun bugünkü legal partisi HÜDA-PAR örgütlüyor, kışkırtıyor, kullanıyor. Hizbullah nedir? 1990’lı yıllarda, bugün AKP’nin Ergenekon adıyla yargılattığı “derin devlet” ile işbirliği dolayısıyla Hizbülkontra olarak bilinen, insanları işkencelerle öldürdükten sonra taş yığınları altına gömen, Abdullah Öcalan’ın 1999’da CIA’dan devralınmasından sonra işi bittiği için 2000’de devletin önder kadrolarını temizlediği, bir kısmını da içeri attığı bir katiller örgütü. Son yıllarda AKP ve cemaat bunların hapisteki kadrolarını serbest bıraktırarak yurtdışına kaçmalarına olanak sağlamış, örgütün hortlamasına destek olmuştur. 30 Mart seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan şahsen HÜDA-PAR’ın lideri ile görüşecek kadar bu partiyi desteklemekte, Kürt hareketine karşı kullanmaktadır. İşte Aydınlık’tan Sözcü’ye kadar “ulusalcı”ların savunduğu anneler eylemi bu partinin bir operasyonudur!
Lice’ye gelince, yol kesmeyi askeri bir operasyon gibi sunmak toplumsal mücadeleler tarihinin gerçekleri karşısında tam bir yalancılıktır. Örneğin Arjantin’de 2001-2002’de yaşanan büyük ayaklanma sırasında öne çıkan işsizler hareketinin adı Piqueteros idi. Bu kelimenin kendisi işsizlerin yol kesme eylemlerini anlatmak için kullanılıyordu. Yani hareketin adı “yol kesenler” idi. Ama Arjantin polisi ya da askeri bu insanlara yol kestikleri gerekçesiyle “terörist” muamelesi yapmıyordu. Olağan göstericilere nasıl muamele ediyor, nasıl tepki veriyorsa onlara da o şekilde tepki veriyordu. Yol kesmek, dikkatsiz bir sürücünün bir mahalleden geçerken bir çocuğu ezmesi dolayısıyla infiale kapılan halkın tümüyle politika dışı nedenlerle yapabileceği bir eylemden, çalışma koşullarına isyan eden işçilerin fabrikanın önünde geçen otoyolu kesmesine kadar uzanan bir eylemler dizisinin ortak yöntemidir. Cevabı kurşun değildir, olamaz. Olursa buna cinayet denir!
Tayyip Erdoğan cinayet işlemeye ve işletmeye devam ediyor. Bütün bunlar için yargılanacaktır!