Aydınlardan Greif direnişine ziyaret
10 Şubat'tan bu yana Hadımköy'deki fabrikalarında işgal eylemini sürdürmekte olan Greif fabrikası işçilerini geçtiğimiz 16 Mart’ta işgal eylemini ve işçilerin mücadelesini destekleyen aydınları temsilen, aralarında DİP üyesi yükseköğretim emekçileri ve yazarların da bulunduğu bir grup ziyaret etti.
Fabrika işgalini sürdüren işçiler, kendilerine destek vermeye gelen sınıf dostu aydınları fabrika kapısında sloganlarla karşıladılar. Daha sonra hep beraber fabrikanın içine geçildi. İşçilerin eylemini destekleyen aydınlar, ziyaretleri sırasında, bir süredir işgale destek olmak amacıyla imzalanmak üzere dolaşıma soktukları imza metnini de yanlarında getirerek, ziyaretlerinin başında direnişteki işçilere okudular. Greif işçilerinin mücadelesinin doğrudan taşeron sistemini hedef alması ve ayrıca sınıf mücadelesinin ileri biçimlerinden olan işyeri işgalini içermesinden dolayı Greif işgalinin sınıf mücadelesinin gerekleri açısından önemine değinen ve Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Kurtar Tanyılmaz tarafından okunan metin, işçiler tarafından alkışlarla karşılandı. (Bu metni ve şimdiye kadar metni imzalamış olanların isimlerini bu haberin sonunda bulabilirsiniz)
Metnin okunmasının ardından, imza kampanyasını düzenleyen aydınlar tarafından Greif işçileri ile dayanışma kampanyasına destek olmak amacıyla ziyaret gününe kadar toplanan para işçilere teslim edildi.
Tanyılmaz'ın konuşmasını, direnişçi işçilerin temsilci olarak seçtikleri bir işçi arkadaşımızın konuşması izledi. Greif işçileri, desteklerinden ve ziyaretlerinden dolayı aydınlara teşekkür ederken, aynı zamanda mücadelenin son durumu hakkında da bilgiler verdiler. 34. gününe ulaşan direnişin ilk günkü kararlılıkla sürdüğünü belirten işçiler, taşeronlaşmanın fabrikada çok ciddi bir sorun olduğunu, bunu kaldırmak amacıyla mücadele ettiklerini, başarmaları halinde bunun sadece kendileri için değil, Türkiye işçi sınıfı açısından da önemli bir başarı olacağının bilincinde olduklarını söyleyen işçiler, sınıf kardeşlerimiz dedikleri eğitim ve bilim emekçilerinin desteğinin önemli olduğunu belirttiler.
Ardından heyette bulunan yazar ve aynı zamanda DİP Genel Başkanı olan Sungur Savran, işçilere hitaben bir konuşma yaptı. Savran konuşmasına, aydınların imza ve destek kampanyasının başladığını, ancak henüz tamamlanmadığını, ayrıca Eğitim Sen İstanbul 6 nolu ve Ankara 5 nolu şubelerinde de kampanyaların sürdüğünü belirterek başladı. Savran, fabrikaya da asılan imzacılar listesinin başında, DİSK'in 47. yıl etkinliğinde ödül vermek istediği, ancak törenin umulmayan bir şekilde sona ermesinden ötürü ödülü veremediği Korkut Boratav'ın adının olduğuna, Boratav hocanın Greif işçilerinin mücadelesini sahiplendiğine dikkat çekti.
Savran konuşmasına, son dönemde işçi sınıfı mücadelelerinin, Tekel direnişi dışında genellikle yerel ve kısmi nitelikte olduğuna dikkat çekerek devam etti. Greif'in buna karşılık en ileri bir işçi eylemi biçimi olan fabrika işgali olduğunu belirten Savran, bu yüzden Greif işçilerinin mücadelesinin çok önemli olduğunu belirtti. Savran, ayrıca, Türkiye işçi sınıfını bir kanser gibi saran taşeron çalışma meselesini merkezine alan bir mücadele olduğu için işçileri tebrik ettiklerini, Greif işçilerinin sendika bürokratlarına, taşeronla mücadelenin salonlarda değil, pratikte yapılacağını gösterdiklerini söyledi.
Savran ikinci olarak, Greif işçilerinin üyesi oldukları sendika ve onun bağlı olduğu konfederasyon olan DİSK'ten bahsetti. DİSK'in uzun yıllar Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin bir simgesi olduğunu, ancak 90'larla beraber konfederasyon ve sendika yöneticilerinin bir kısmının, sendikacılığı kendi çıkarlarının bir ifadesi olarak gördüklerini söyledi. Bu kişilerin, "Türkiye'de sendikacılık yapılmaz, yasalar çok kötü vb" yakınmalar ileri sürdüklerini, ancak işçiler sokağa indiklerinde kollarını kıpırdatmadıklarını, bu tabloyu bozacak, DİSK'i eski günlerine döndürecek olanların ise Greif işçileri gibi mücadeleci işçiler olduğunu belirtti.
Savran, konuşmasının sonunda Türkiye'de Gezi süreci ile beraber bir halk isyanının başladığını, Greif işçilerinin, orada isyan eden mücadele kardeşleriyle beraber olması gerektiğini ve bunu da fabrikanın duvarına "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganını yazarak gösterdiklerini belirtti. Son dönemde bir iktisadi krizin de yaklaştığını belirten Savran, burjuvazinin krizi işçi sınıfının omuzlarına yıkmaya çalışacağını, buna izin vermemek gerektiğini söyledi.
Savran konuşmasını, Greif işçilerinin tüm işçi sınıfına büyük bir araç verdiklerini, Greif işçilerinin mücadelesinin gelecekte altın harflerle yazılacağını söyleyerek tamamladı.
Aydınların ziyareti, yapılan sohbetin ardından sona erdi. İşçi sınıfını aydınlarının Greif işçilerinin mücadelesine destek amaçlı imza ve bağış kampanyası ise halen devam ediyor.
Ziyarete ait videoyu izlemek için tıklayın!
İmza metni:
Greif’e destek olalım! İsyanı emekle büyütelim!
Türkiye, tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Bir yanda devletin ve siyasetin her hücresinde fışkıran pislik, bir yanda insanın havsalasının almayacağı bir pişkinlik. Bu topraklara 11 yıldır sermaye yanlısı, emperyalizm yardakçısı, Kürtlere karşı ikiyüzlü, Alevilere karşı tehditkâr, kadın hakları düşmanı, gerici politikalar temelinde hükmeden ortaklar birbirine düşeli beri, birbirlerinin suçlarını ortaya döküyorlar, kendi suçlarını ister istemez itiraf ediyorlar. Birlikte dipsiz bir kuyuya doğru düşüyorlar.
Gidecekler. Ama nasıl? Esas soru bu. Biri giderken öteki kalacak mı? Bugüne kadar suça ortak olanların bazıları manevralar yaparak başımızda mı kalacaklar? Yoksa sermayenin, emperyalizmin, şovenizmin, mezhepçiliğin, erkek egemenliğinin artık sarsılacağı yeni bir dönem mi açılacak?
Kısacası, düzen kendi alternatifini mi yaratacak, yoksa işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler yeni bir yol mu açacak? 2013 yazında Gezi ile başlayan halk isyanı halkın çözümünün mümkün olduğunu gösterdi. Şimdi halkın yeni temellerde, işçi sınıfının taleplerini de içeren biçimde ayağa kalkması için çalışmak gerekiyor. Taşeron sistemini yıkmak için, kıdem tazminatı mevziini korumak için, iş cinayetlerini durdurmak için, atanmamış öğretmenleri mesleğe kazanmak için, iş yerinde tacize ve mobbinge son vermek için, en önemlisi yaklaşmakta olan krizin bedelinin kapitalistler tarafından ödenmesi için.
İstanbul Hadımköy ve Dudullu’daki Greif fabrikalarında verilmekte olan mücadele, işçinin üretimi durdurması ve Hadımköy’de fabrikayı işgal etmesi, bugünün mücadele ihtiyacı açısından büyük bir önem taşıyor. En önemli talepleri Türkiye işçi sınıfının tamamının talebi: taşeron uygulamasına son verilmesi. Bir yandan bu talep, bir yandan da işgalin sınıf mücadelesinin en ileri biçimlerinden biri olması bu eylemi çok değerli kılıyor. 1500 dolayında işçinin çalıştığı bir işyerinde işçilerin önemli bir oranının aktif katılımıyla örgütlenen bu cesur eylem, son yıllarda büyük Tekel eylemi dışında ancak mevzii direnişler gösterebilen ve sınırlı sayıda başarı elde edebilen Türkiye işçi sınıfı için çığır açıcı niteliktedir.
Greif işçisi 10 Şubat’tan beri eylemini sürdürüyor. Azimle, inançla, kahramanca. Şimdi görev toplumun geri kalanında. Greif’i yalnız bırakmamak, fabrikayı kapatacakları tehdidini savuranlara en güzel cevabı vermek demektir. Greif’in kazanmasına omuz vermek taşeron sisteminde büyük bir gedik açılmasına destek olmak demektir. Greif eyleminin başka fabrika ve işyerlerine yayılması için çaba göstermek, Türkiye işçi sınıfının uzun bir durgunluk döneminden sonra ayağa kalkması için çalışmak demektir. Greif’i isyanla buluşturmak, isyanı emekle büyütmek demektir.
Biz aşağıda imzası bulunanlar Greif eylemini kucaklıyor, desteğimizi sunuyor ve yayılması için elimizden geleni yapmaya kararlılığımızı belirtiyoruz. İmza kampanyasının yanı sıra, Greif’e mali destek kampanyasına omuz vereceğiz. İstanbul’da Greif’i ziyaret edecek bir aydınlar heyeti oluşturacağız.
Greif işçisi işgal altındaki fabrikada sinema salonunun adını Emek Sineması koydu. Pankart açtı, pankartta “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” yazıyordu. İşte ortak mücadelemiz Greif işçilerinin mücadelesinde devam ediyor!
Korkut Boratav, Prof. Dr., A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi; E. Ahmet Tonak, Prof. Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi; Sungur Savran; Oktar Türel, Prof. Dr., ODTÜ, Galip Yalman, Doç. Dr. ODTÜ; Haluk Gerger, Doç. Dr.; Fikret Başkaya, Prof. Dr; Cengiz Arın, Dr., Yıldız Üniversitesi; Erinç Yeldan, Prof. Dr., Yaşar Üniversitesi; Haluk Yurtsever; Sibel Özbudun; Temel Demirer; Ahmet Haşim Köse, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi SBF; Uğur Akalın, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi; Ahmet Öncü, Prof. Dr., Sabancı Üniversitesi; Mehmet Türkay, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi; Ebru Voyvoda, Doç. Dr., ODTÜ; Kurtar Tanyılmaz, Yrd. Doç. Dr.; Özgür Öztürk, Yrd. Doç. Dr., Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, Neşecan Balkan, Dr., Hamilton College; Evren Hoşgör, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi; Murat Paker, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi, Müjgan Tez, Prof.Dr. Marmara Üniversitesi; Özgür Günelsu, Öğr.Gör. İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi; Nihat Koçyiğit, Öğr.Gör. İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi; Meral Özbek, Prof.Dr. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi; Ayla Babaoğlu, İTÜ; Ayla Zırh, Prof.Dr. Marmara Üniversitesi (Emekli Öğretim Üyesi); Derya Diyar, Dr. Marmara Üniversitesi; Burak Gürel; Ercan Akkaya, Öğr.Gör. Boğaziçi Üniversitesi; Aylin Altınay Cingöz, Dr. İstanbul Üniversitesi; Anıl Doğan, Yrd.Doç.Dr. İTÜ; Cemil Ozansü, Dr. İstanbul Üniversitesi; Barkın Asal, Dr. İstanbul Üniversitesi; Levent Dölek, Dr. İstanbul Üniversitesi; İzzet Mert Ertan, Dr. İstanbul Üniversitesi; Ertan Ersoy; Yrd.Doç.Dr. İstanbul Üniversitesi; Hakan Ongan, Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi; Nilgün Ongan, Yrd. Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi; Mehmet Bona, Dr. İstanbul Üniversitesi; Mert Kükrer, Ar.Gör. ODTÜ; M. Meryem Kurtulmuş, Dr. Öğr. Gör. Marmara Üniversitesi,Kıvanç Ersoy; Yrd.Doç.Dr. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi; Erdem Yörük, Yrd.Doç.Dr. Koç Üniversitesi; Durmuş Özdemir, Doç. Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi; Abdullah Köktürk, Öğr.Gör. Piri Reis Üniversitesi; Kutlu Dane, Ar.Gör. Marmara Üniversitesi.