Kerry’nin “iki devletli ölüm” projesi
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin inisiyatifi ile gündeme gelen ve Filistin sorununa “iki devletli” çözüm için yeni bir girişim olan “çerçeve anlaşma” önerisi, yine hiçbir çözüm önermiyor. Başka türlüsü de beklenemezdi çünkü ABD emperyalizmi hiçbir zaman Filistin davasında tarafsız bir konumda olmadı. Her zaman Filistin davasına karşı, Siyonizmin baş destekçesi ve hamisi rolünü üstlendi.
Nitekim Kerry’nin “iki devletli çözüm”ü olsa olsa Siyonist İsrail için bir çözümdür. Filistin için ise ancak “iki devletli ölüm”den bahsedilebilir. Kerry’nin çerçeve anlaşması geri dönüş hakkını sembolik sayıda Filistinli Arabın geri dönmesi ve kalanlar için tazminat ödenmesi temelinde ele almayı öngörüyor. Bu öneri, son tahlilde Siyonistler tarafından kabul edilebilecek bir öneri. Çünkü Siyonistler İsrail’in Yahudi bir devlet olarak tanınmasında ısrarcı. Geri dönüş hakkına karşı çıkma sebeplerinden biri de bu. İsrail’in bu ırkçı ve dinci ısrarını, ABD emperyalizmi de destekliyor.
Yine Batı Şeria’nın içerisinde konuşlandırılmış Siyonist yerleşimlerin yüzde 80 oranında korunmasını öngören çerçeve anlaşma, olası bir Filistin devletinin etrafındaki kuşatmayı sürdürmek için Ürdün nehri kıyılarında İsrail askeri varlığının sürmesini öngörüyor. İsrail’in ısrarı ise çok daha geniş bir alanda, tüm Ürdün Vadisi boyunca askeri varlığını devam ettirmek üzerine. Sonuçta İsrail Kerry’nin dediğini kabul etse bile Filistin kuşatma altında kalmaya devam edecek.
Kerry’nin projesinde 1967 sınırlarına geri dönüş öngörülüyor. Ancak her zaman söylediğimiz gibi bu, korsan Siyonist oluşum İsrail’in Filistinliler nezdinde de tanınması anlamına geleceği gibi, geri dönüş hakkının da geri dönüşsüz bir şekilde rafa kaldırılması anlamına gelecektir. Kudüs en iyi ihtimalle bölünmüş bırakılacak, yani büyük kısmı Siyonist işgal altında kalmaya devam edecektir. Bu anlamda 1967 sınırlarına geri dönüşün, sanki ilerici bir şeymiş gibi, sol çevreler tarafından savunulmasına da anlam vermek mümkün değildir.
Emperyalist “çerçeve anlaşma”nın bir tarafı da, her zaman olduğu gibi, işbirlikçi El Fetih önderliği ve Mahmut Abbas’tır. Mahmut Abbas, teferruatlarda müzakerecilik oynarken Filistin davasının merkezinde yer alan geri dönüş hakkını satmakta ve korsan Siyonist oluşum İsrail’i meşru bir devlet olarak tanımaktadır. Mahmut Abbas’ın tek bir derdi vardır, o da Filistin’i Arap sermayesinin sırtındaki bir yük olmaktan kurtarmak ve kendi derebeyliğine çevirmektir. Bunun için karşısındaki en büyük engel, direnişçi Filistin örgütleri ve tabii ki yoksul Filistin halkıdır. Mahmut Abbas için Filistin direnişini kontrol altına almak ve söndürmek o kadar önceliklidir ki kendisi işi Filistin’de terörizme karşı NATO askerlerinin konuşlandırılmasını önermeye kadar vardırmıştır. Mahmut Abbas’ın New York Times’a verdiği bir demeçte sözünü ettiği bu olasılığı Kerry ile görüşerek gündeme getirdiğine kuşku yoktur. Hamas ve FHKC gibi örgütler, Filistin topraklarındaki her yabancı askeri, işgal gücü olarak göreceklerini açıklayarak bu girişimin terörizme değil Filistin direnişine karşı olduğunu açıkça ortaya koydular.
Filistin’de tek bir terörist odak vardır o da ABD emperyalizminin himayesindeki korsan Siyonist oluşumun kendisidir. İsrail yıkılmadan Filistin’de bir çözüm yoktur. Bugün Siyonizmin ve ABD emperyalizminin pazarlık masalarındaki arayışları Arap devrimi ile başlayan süreçte İsrail’in suyunun ısınmış olmasındandır. Suudi Arabistan, Katar gibi işbirlikçi Arap rejimleri ile Türkiye ve Müslüman Kardeşlerin kışkırttığı mezhep savaşı ile bir an olsun nefes alan İsrail, Esad’ın ayakta duruyor olması, İran’ın bölgede güçlenmesi, radikal Sünni İslamcı grupların kontrol altına alınamaması karşısında hâlâ önünü göremiyor. Kerry’nin yaptığı türden girişimlerin barışla ilgisi yoktur. Bunlar İsrail’i ipten alma çabalarıdır. Gerçekleri görmeyi inkar ederek iki devletli çözümlerin peşinden koşmak yerine Filistin davasına sahip çıkanların yapması gereken mezhep savaşını durdurarak anti-emperyalist ve anti-Siyonist kavganın ateşini harlamaktır. Nihai hedef tarihi Filistin topraklarında Arap’la Yahudi’yi birleştiren laik, demokratik, sosyalist bir Filistin devletidir, yani tek devlettir. Tabii Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’nun mensubu olan bir Filistin.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2014 tarihli 52. sayısında yayınlanmıştır.