Emir-komuta zinciri!
Önce işin özünü ortaya koyalım: Rojava’nın PYD’nin etkisi altındaki alanın dışında kalan siyasi partiler Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) katılma kararı aldı. Bunun anlamı şu: Cenevre 2 toplandığında, bir Türkiye bloku olacak. Türkiye’nin kendisinin yanı sıra Suriye Ulusal Konseyi’nin merkezindeki Suriye Müslüman Kardeşleri ve SUK’a katılmaya karar veren Rojava Kürt partileri. Demek ki, Rojava’nın bazı Kürt partilerinin aldığı bu karar, Rojava’nın özerkliğine karşı mücadeleyi bir öncelik olarak gören Türkiye’yi çok rahatlatıyor.
Şimdi ayrıntıya girebiliriz. Rojava’daki özerk Kürt bölgesini teorik olarak bütün partileri bir araya getiren Yüksek Kürt Konseyi (YKY-Konseya Bilind a Kurdan) yönetiyor. Bu konsey 2012 Temmuz ayında Erbil’de (Hewlêr) yapılan bir toplantıda anlaşmaya varan iki tarafın eşit katılımı ile kurulmuş. İçinde bir yandan Rojava Kürdistan Halk Meclisi (MGRK-Meclîsa Gel), bir yandan da Suriye Kürt Ulusal Meclisi (ENKS-Encumena Nîştîmanî Kurdi li Sûriyeyê) var. Bunlardan ilki (Halk Meclisi-Meclîsa Gel) PYD’nin hegemonyasında, öteki (Ulusal Meclis-ENKS) ise Barzani’nin.
SUK’a katılmaya karar veren partiler işte tam da bu Ulusal Meclis’i (ENKS) oluşturan partiler. Bunların dördü, Kürt Demokrat Partisi (El Parti), Azadi Partisi (Mustafa Cuma), Kürdistan Birliği Partisi ve Azadi Partisi (Mustafa Ozo) son günlerde birleşti. Bu birleşmenin söz konusu partilerin toplu halde Ankara’yı ziyaretlerinin hemen ardından olması dikkat ekici olabilir. Kim bilir, belki de Ankara’da bir teşvik görmüşlerdir. Bu birleşmeden sonra El Parti lideri Abdulhekim Beşşar Suriye Ulusal Konseyi başkan yardımcılığına getiriliyor.
Dört partinin oluşturduğu birleşik partinin adı Suriye KDP’si. Yani Barzani’nin partisinin Suriye şubesi olduklarını ilan etmiş oluyorlar. Bu aslında herkesin bilip de dile getiremediği şeylerin açıkça konuşulmasına hizmet ediyor. Bu partilerin Barzani’nin etki alanı içinde olduğu bilinmeyen bir şey değil.
Dolayısıyla, emir-komuta zinciri şöyle işliyor: Rojava’nın varlığından rahatsız olan Türkiye Barzani’ye koşullarını bildiriyor. Barzani kendi kontrolü altındaki Suriye Kürtlerine bu rahatsızlığın dış aktarma kayışı gibi rol oynuyor. Suriye Kürtleri’nin bu güçleri de Türkiye’nin PYD’ye karşı mücadelesinin içten aktarma kayışı rolünü oynuyorlar.
Bu yapılan ayrıca Erbil anlaşmasının ihlali, çünkü o anlaşma tarafların birbirlerine haber vermeden uluslararası anlaşmalar yapmasını dışlıyor.
Kürdistan’da oynanan oyun açıktır. Barzani, kendi geleceğini Türkiye’nin himayesinde gördüğü için, her adımda Kürt ulusunun öteki parçalarının haklarını savunmaktan daha fazla taviz veriyor.
Kemal Burkay son günlerde bir açıklama yaptı. Barzani’nin kendisine, planlanmakta olan Kürt Ulusal Kongresi’ne karşı olduğunu, PKK’nin ve Apo’nun oyununu oynamayacağını söylediğini belirtti. Burkay’ın yalan söylemesi hemen hemen olanaksız. Barzani ile arasını açmak istemez. Böylece, her şey artık gün ışığına çıkıyor. Barzani, Türkiye ile ittifakını bozmamak için Kuzey Kürtlerinin de, Batı Kürtlerinin de çıkarlarına aykırı davranıyor. Biz geçmişte Kürt hevallerimizi bu konuda uyardığımızda kötü insanlar oluyorduk. Dost acı söyler!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2013 tarihli 49. sayısında yayınlanmıştır.