Yorgun kapitalist
OECD kapitalistlere, AB’ye, Avrupa Merkez Bankası’na diyor ki “ey dostlar, bu işçi sınıfı ve gençlik bizden hesap sormak üzere ayağa kalkmak üzere, ona göre birşeyler yapalım, bunları yatıştıralım.”
OECD “zenginler kulübü” olarak bilinen, üyeleri arasında emperyalist ülkelerin yanı sıra Meksika, Güney Kore, Türkiye gibi bazı orta gelişmişlik düzeyinde ülkeler de olan bir uluslararası örgüt. Pek az resmi yetkisi vardır, ama Paris’teki merkezinde yapılan çalışmalar geleceğe yön göstermesi bakımından önemsenir.
OECD’nin yılda iki defa Mayıs ve Kasım aylarında açıkladığı bir raporu var. Dünya ekonomisinin ve kendi üyelerinin ekonomilerinin yakın gelecekte nasıl gelişeceğine ilişkin öngörüler içerir bu raporlar. Mayıs 2012 raporu yeni açıklandı. Genel tespitlerde şaşırtıcı hiçbir şey yok. OECD Avrupa Birliği ve Avrupa Merkez Bankası aklını başına toplamazsa korkunç şeyler olur demeye getiriyor. Doğru söze ne denir! Bir tek şey eklemek kaydıyla: akıllarını başlarına toplasalar ne olacak?
Önemli olan işin ekonomik boyutu değil, raporu açıklayan örgütün baş ekonomisti Pier Carlo Padoan’ın siyasi konulardaki saptamaları.
“Bir dizi avro bölgesi ülkesinde seçimler reform yorgunluğunun artmakta olduğuna ve mali düzenlemelere tahammülün bir sınıra ulaşmakta olduğuna işaret ediyor” demiş hazret ve eklemiş: “İşsziliğin yükselmesi ve sosyal sıkıntılar siyasi bakımdan bulaşıcı olabilir ve piyasaların ters tepki vermesine yol açabilir.”
Bizim solcular şekerlemelerine devam ededursunlar, elin adamı durumu gayet güzel analiz etmiş. Tehlikenin farkında ve kapitalist devletleri uyarıyor. Sınıf mücadelesi yükseliyor diyor. Yalnız burjuvazi işçiler kolayca anlayamasın diye kendi içinde bir kuş dili geliştirmiş olduğu için hazretin söylediklerini işçiceye tercüme etmemiz gerekiyor. Sizin için bir sözlük hazırladık.
“Reform”: kelime burada, burjuvaların Sovyetler Birliği’nin anlattığını düşündükleri için pek sevdikleri 1984 romanında olduğu gibi, asıl anlamının tam tersi anlama gelir. Yani durumu kötüleştirmek, işçi, emekçi ve gençlerin hak ve mevzilerini ellerinden almak için yapılan köklü değişiklikler. Özelleştirme, esnekleştirme, sendikasızlaştırma falan filan.
“Reform yorgunluğu”: işçi diline tercüme edersek adam diyor ki: “halk bıktı”!
“Mali düzenlemeler”: ücretlerin düşürülmesi, sağlık, eğitim vb. işçi sınıfının ve gençliğin yararlandığı sosyal harcamalara baltayla darbe vurulması, bütün verginin halktan alınması. Ne kibar, değil mi?
“Mali düzenelemere tahammül bir sınıra ulaşıyor”: işçi dilinde “kemer sıkma halkın burasına geldi!”
“Siyasi bakımdan bulaşıcı olabilir”: Yunanistan’da verilen devasa mücadeleler, seçimlerde burjuva partilerinin kıçına vurulan tekme başka ülkelere de yayılabilir.
“Piyasaların ters tepki vermesine yol açabilir”: sınıf mücadelesinin yükselmesinden ürken borsalar çökebilir, bankalardan paralar çekilince bankalar iflas edebilir, halimiz duman olur!
Kısacası, OECD kapitalistlere, AB’ye, Avrupa Merkez Bankası’na diyor ki “ey dostlar, bu işçi sınıfı ve gençlik bizden hesap sormak üzere ayağa kalkmak üzere, ona göre birşeyler yapalım, bunları yatıştıralım.”
Peki, OECD AB’ye ve Avrupa Merkez Bankası’na “aklınızı başınıza toplayın” diyor da ne yapmasını tavsiye ediyor ki diye sorabilirsiniz. Böyle bir resim çizen, nasıl tavsiyede bulunur? “Büyüme” diyor. “Yatırım yapın” diyor. Merkez Bankası musluğun ağzını açsın, daha fazla para bassın diyor.
Avrupa burjuvazisi uzun zamandır, kemer mi sıkalım, uçurumdan kurtulmak için canlandırma mı uygulayalım diye tartışıyor. Almanya kemer sıkmacıların başında. Sarkozy başta iken Merkel’in müttefiki idi. Şimdi sosyal kapitalist Hollande geldi. Bazı solcularımız pek sevindiler. Hollande’ın genişlemeci politikalar savunması onları mest ediyor.
Eh, OECD ile Hollande el ele işçi sınıfını kurtarır herhalde.