Nöbetçi Wall Street Journal yorumcusu: Tayyip Erdoğan
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, namı diger Sıfır Ahmet Paşa, gazeteciler kendisine ABD’nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde çıkan, Türk keşif uçağının Suriye hava sahasında vurulduğuna dair yayınlanmış olan haber sorulduğunda şöyle demiş: “Ben böyle faili meçhul beyanatlara cevap vermem. WSJ bir şey söyledi diye ben bunu veri alıp yorum yapmam. T.C. Dışişleri Bakanı olarak onun yorumcusu değilim.” (Hürriyet, 2 Temmuz 2012)
Sıfır Ahmet Paşa Türkiye devletinin diplomasi aygıtının başında. Söylediği sözlere biraz dikkat etse iyi olacak. Kendisi bu sözleri sarf ederken, aynı gün partisinin Kayseri il örgütünün kongresinde konuşan Tayyip Erdoğan, kimse kendisine soru bile sormadığı halde, WSJ haberi konusunda uzun uzadıya yorum yaptı, bu yorum gazete manşetlerine bile yansıdı. Tayyip Erdoğan daha bir ay önce aynı gazetenin Roboski (Uludere) katliamına ilişkin haberi üzerine köpürmüş, ağzını açıp gözünü yummuştu. Demek ki, Sıfır Ahmet Paşa “T.C. Dışişleri Bakanı olarak” WSJ’ın yorumcusu değil, bu işin uzmanı Tayyip Erdoğan. Yakında ünvanı “Başbakan ve WSJ yorumcusu bakan” olarak değişirse şaşırmayın. Erdoğan tarihe “gazetelere cevap yetiştiren başbakan” olarak geçecek!
Roboski katliamı ile ilgili haberinde WSJ Amerikan insansız hava uçakları Predator’ların o gün istihbarat faaliyetine destek olduğunu yazarak “istihbarat milli” diyen hükümeti zor duruma düşürmüştü. Gerçek olarak biz, Başbakan’ın kızgınlığının ardında asıl haberde Türkiye’nin insansız hava aracını kötüye kullandığının ifade edilmesinden kaynaklandığını ortaya koymuştuk (Gerçek, Haziran 2012). WSJ Siyonizm yanlısıdır ve bu sıralarda İsrail’den Heron satın alamayan Türkiye’nin ABD’den Predator almasını istemiyordu.
Peki bu sefer ne oluyor? WSJ neden Türk tezinin değil Suriye tezinin doğru olduğunu yazıyor? Çünkü Obama yönetimi bu Kasım ayında yapılacak seçimden önce savaş istemiyor. Olaydan birkaç gün sonra düzenlenen NATO Konseyi toplantısında bütün NATO üyeleriyle birlikte ABD de Suriye’nin bu hareketine karşı Türkiye ile dayanışmasını belirtiyor. Çünkü mahallenin kabadayısı gibi davranan AKP hükümetinin Suriye üzerindeki askeri baskısı Beşar Esad’ı diplomatik olarak sıkıştırmak bakımından ABD’nin eline oynuyor.
Ama hemen ardından Dışişleri ya da Pentagon ABD istihbaratının elindeki bilgiyi WSJ’a sızdırarak Türkiye’nin bu olayı savaş nedeni olarak kullanmasını engellemeye yöneliyor. Haberin içindeki bir paragraf bu denge mantığını açıkça ortaya koyuyor: “Olay NATO’yu zor duruma sokuyor. Müttefikler Ankara’yı desteklemeye istekliler, ama Suriye ile bir askeri çatışmaya sürüklenmek istemiyorlar.” (WSJ, 30 Haziran 2012)
Bunu bağlamına yerleştirmek için Cenevre’de Kofi Annan önderliğinde yapılan toplantının yapısına bakmak gerekiyor. Orada Rusya ilk kez bir “geçiş hükümeti”ne evet diyor. Böylece, Suriye’nin generalleri ikna edilebilirse, Esad tarihte hak ettiği yere, Mübarek’in yanına yollanacak, ama aynen Mısır’da olduğu gibi “düzenli geçiş” olacak. Ne var ki, bunun için içeride hem rejim yanlılarının hem de muhaliflerin uzlaşmaya ikna edilmesi gerekiyor. Bu iş her iki tarafın destekçisi devletlerin kendi taraftarlarının kolunu bükmesi ile olabilecek. Cenevre’nin yapısı bu.
Bu yüzden İran çağırılmıyor. Çünkü kimse İran’ın Esad’dan vazgeçeceğini düşünmüyor. Ama dikkat! İran’a karşılık Suudi Arabistan da çağırılmıyor. Demek ki, Suriye söz konusu olduğunda İran’ın karşısında gerçekte Türkiye falan değil Suudi Arabistan varmış! Türkiye onun fedailiğini yapıyormuş! Eğer Suriye iç savaşının tarafları ikna edilecekse, Türkiye’nin de elinin tutulması gerekiyor. WSJ’ın Türkiye haberinin tam da Cenevre görüşmelerine rastlaması bundandır.
Peki neden WSJ? Çünkü bu Siyonist yanlısı gazete Mavi Marmara olayından beri her fırsatta Tayyip Erdoğan’ı sıkıştırmaya meraklı. Erdoğan da bunu bildiği için ağız dolusu “namert” çekiyor gazeteye. Tabii ekleyelim: ABD devletinin uzantısı gibi çalışan bu gazete ve diğerleri (New York Times, Washington Post vb.) açısından, “güvenilir kaynaklar”a dayalı haber vermek gazeteciliğin bir kuralı gibidir. Dolayısıyla, Erdoğan’ın “doğru söylüyorsan kaynağını açıkla” blöfü kimseyi ikna etmez. Kaynak sağlam olmasa Dışişleri, Pantagon veya CIA haberi tekzip eder, gazete de mahcup olur. Oysa gazete kendine o kadar güveniyor ki, Türk Genelkurmayı’nın yalanlamasını da, Erdoğan’ın kendisine saldırısını da haber yapıyor!
Tabii, Erdoğan’ın da, Sıfır Ahmet Paşa’nın da bunu bilmemesi mümkün değil. Onlar bir yandan halkı aldatmaya çalışırken, bir yandan da aslında esas olarak gazeteye değil, bu haberleri sızdıranlara verip veriştiriyorlar. Nitekim, Davutoğlu gazetecilerin sorusuna cevabında “ben WSJ yorumcusu değilim” anlamında konuştuktan sonra ekliyor: “Biz bir çağrı yaptık. Herkes elindeki veriyi tartışabilir dedik.”
Kime çağrı yaptınız? Wall Street Journal gazetesine mi? Tabii değil. Devletlere. Haberin “faili meçhul” olmadığının daha açık kanıtı mı olur? Siz ABD devleti ile konuşuyorsunuz, Sıfır Ahmet Paşa! Sizi kullandılar, ama mahcup ortada bıraktılar diye kıvranıyorsunuz!