Fransa’da faşistlerin zaferi

Dünya ekonomik krizi beşinci yılını doldururken, krizi en ağır biçimde yaşayan Avrupa’da faşizm de bu krizin yarattığı tahribattan yararlanarak yükseliyor. Komşumuz Yunanistan’da Nazi sembollerini kullanan bir hareket olan Altın Şafak 2012 seçimlerinde yüzde 7’nin üzerinde oy alarak büyük başarı kazandıktan sonra, son haftalarda taraftarlarından birinin solcu bir rapçıyı öldürmesi dolayısıyla gündemin merkezine yerleşmişti. Parti başkanı Nikolaos Mihaloliakos ile çeşitli milletvekilleri bu olayla ilgili olarak gözaltına alındılar. Mihaloliakos sonunda tutuklandı. Yunan mahkemelerinin burjuvazinin güçlerince düzenin yedek lastiği olarak değerlendirilen bu partiye nasıl davranacağını zaman gösterecek.

Faşizm gündemdeki yerini bir Avrupa ülkesinde tam yitirmeden başka bir Avrupa ülkesinde tartışmanın merkezine oturuyor. Bu sefer gündeme gelen Fransa oldu. Bu ülkede, Front National (FN-Ulusal Cephe) adını taşıyan partinin adayı, Var bölgesindeki Brignoles kentinde yapılan bir kanton seçiminde iki turlu dar bölgeli seçimde ilk turda oyların yüzde 40’ını aldı. İkinci sıraya sağcı muhalefet partisi UMP’nin adayı yüzde 20 ile yerleşti. İktidardaki Sosyalist Parti’nin (Sosyalist Enternasyonal denen sosyal kapitalist kuruluşun Fransa’daki sözde sosyal demokrat şubesi) adayı ise yüzde 12,5 alıp ikinci tura kalmayı başaramadı bile.

Bunun üzerine ikinci turda Ulusal Cephe (FN) adayı ile UMP adayı yarıştı. Sosyalist Parti ve geri kalan sol da “Cumhuriyetçi Cephe” yaklaşımıyla UMP adayının arkasında yer aldığı halde, FN adayı ikinci turda oylarını yüzde 54’e çıkararak seçimi kazandı! (Geleneksel olarak sola oy veren mahallelerde de oylarını yüzde 8 ila 15 arasında yükselttiği saptanmış durumda.) Böylece, FN’in pratikte yüzde 50 barajı anlamına gelen dar bölge sistemine ve bütün partilerin kendi karşısında cephe yapmasına rağmen seçim kazanma kapasitesine erişecek kadar güçlenmiş olduğu da ortaya çıktı.

Gerçek sitesi sürekli olarak bu tehlikeye dikkat çekiyor. Fransa söz konusu olduğunda, 2012’de Nisan ve Haziran aylarında üst üste yapılan cumhurbaşkanı seçimlerinde parti başkanı Marine Le Pen’in aldığı yüzde 18 ve genel seçimlerde partinin aldığı yüzde 13,5 oyun ne kadar önemli bir yükselişi temsil ettiğini bu sütunda vurgulamıştık (bkz. http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/fransa-secimleri-fasizmin-zaferi-bir-uyan-borusudur ve http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/fransada-fasizmin-yukselisi-berdevam). Ondan önce ise 2009 Avrupa Parlamentosu seçimleri, Britanya’dan Avusturya’ya, Belçika’dan Yunanistan’a her ülkede milliyetçi, neofaşist olarak anılan partilerin çok ciddi bir sıçramasına tanık oldu. (bkz. http://www.iscimucadelesi.net/index.php?option=com_content&task=view&id=845&Itemid=71). Son dönemde Finlandiya’da Hakiki Finler Partisi, ülkenin son altmış yıllık tarihinin siyasi dengelerini altüst ederek dört büyük partiden biri haline geldi (bkz. bu sitede http://www.gercekgazetesi.net/index.php/yazlar/uluslararasi/item/620-finlandiya-secimleri).  

Elbette, yerel bir kanton için yapılan bir seçim ulusal çaptaki gelişmeler için tam bir yol gösterici olamaz. Ama tam da bu seçimin yapılmakta olduğu günlerde Fransa’nın en köklü kamuoyu yoklama şirketlerinden IFOP’un yaptığı bir araştırma, önümüzdeki Mayıs ayında (yani 2014’te) yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde FN’in ülke çapında yüzde 24 ile en yüksek oyu alacağını göstermiştir! Uyan borusu ancak bu kadar belirgin olabilir.

Evet, FN Yunanistan’daki Altın Şafak kadar açık biçimde faşist bir parti değildir. Faşizme açılan bir ön biçimlenme, bir proto-faşist partidir. Ama açıkça göçmenlere düşman ve ırkçıdır. Geçmişte Nazilerin Holokostu düzenlediğini yadsımış bir partidir. Günümüzde partiyi yaşlı babası Jean-Marie Le Pen’den devralmış olan Marine Le Pen çok daha modern bir dille genç kuşaklara hitap etmeyi bilse de partinin asıl karakterini krizin derinliği belirleyecektir.

Faşizm Avrupa’da çirkin başını kaldırıyor. Solun da krizin derinliğinin hakkını vererek “sosyal ve demokratik Avrupa” gibi safsatalarla uğraşmak yerine radikal bir sınıf mücadelesini örgütlemesinin ve faşizmle işçi sınıfının tarihi yöntemleriyle mücadeleye girişmesinin zamanıdır.