Biz senin ekonomini bir mahvedeceğiz ki Trump, arkana bakmadan kaçacaksın!
ABD başkanı Donald Trump, Türkiye’yi “ekonomisini mahvederiz” diye tehdit etti. Elinden geleni zaten yapıyorsun Trump! Tehdide ne gerek var? Sadece Türkiye’nin değil, Hindistan’ın (en son 150 milyon işçi genel greve çıktı!), Sudan’ın (halk İMF’ye ve ona yardakçılık yapan Ömer el Beşir’e yirmi gündür isyan içinde), Macaristan’ın (işçi sınıfı “kölelik yasası” diye adlandırdığı yeni yasaya karşı günler geceler boyu mücadele etti son haftalarda), Haiti’nin (yoksulluk, işsizlik, sefalet Latin Amerika’nın bu en yoksul ülkesinin halk kitlelerini 2018 içinde iki defa, Temmuz ve Aralık’ta isyana sürükledi), bütün kıtalardan dünyanın bütün yoksul ya da yarı yolda bulunan ülkelerinin ekonomisini Amerikan tekelleri mahvetmiş durumda, sen de onların temsilcisi olarak elinden geleni ardına koymuyorsun. Ama iş yoksul ya da yarı yolda ülkelerle sınırlı kalmıyor: Fransa’yı bile mahveden ve “Sarı Yelekliler” olarak adlandırılan kardeşlerimizi iki aydır sokağa döken (17 Kasım’da başlamıştı, neredeyse 17 Ocak geldi) yoksulluk, eşitsizlik, güvencesizlik tablosu dahi, senin ülkenin, AB’nin ve Japonya’nın hâkim olduğu kapitalist sistemin ürünü değil mi?
Türkiye ekonomisini mahvedersin ha? Türkiye’nin işçilerini, emekçilerini işsizlikten süründüreceksin, acından kıracaksın ha? Biz senin muhatabın olan sermaye sahiplerine ve onun politik temsilcilerine benzemeyiz, bilesin. Onların Amerika’da, Avrupa’da dolarları, karşılıklı bağları ve çıkarları var. Sen tehdidini yerine getirirsen, avaz avaz haykırır, ama hemen seni yatıştırmak için tedbirlerini alırlar. “Aman etme, sakın etme”, “onları değil, bizi müttefik belle” diye yalvarırlar. Bir yandan da bize dönerler, kükrerler de kükrerler. Ama ne hikmetse, ciddi hiç bir şey yapmazlar. En son “Papaz kaçtı!” oyununda görmedik mi?
Bizim ise senden, Avrupa’dan, Japonya’dan çıkarımız yok! Tersine, bizi sömürüp duruyorsunuz. Sen bizi tehdit edince, biz Cargill’i kamulaştırırız! Şeker üreticimize ve şeker fabrikalarının işçilerine öncelik veririz. Sen bizi tehdit edince, biz Monsanto’yu kovarız. Köylümüzü tutsak etmesine, halkımızı zehirlemesine izin vermeyiz. Sen bizi tehdit edince, biz bedava verilmiş arazi üzerine kurulmuş Ford fabrikasına el koyarız, hem Ford’u hem Koç’u yerle bir ederek kamu işletmesi haline getiririz. Koç ve benzerleri ve temsilcileri sana nasıl karşı çıksın? Ama biz çıkarız! Sen bizi tehdit edince biz City Bank’i devletleştirir, tek banka içinde birleştirme programımızı uygularız.
Sen bizi tehdit edince biz ne İran’dan, ne Araplardan korktuğumuz için değil, onları kardeş bellediğimiz için NATO’dan derhal çıkar, seni Ortadoğu’da cascavlak ortada bırakırız. Yetmedi, bir de NATO’nun başka ülkelerde de dağıtılması için işçi kardeşlerimiz nezdinde propaganda yaparız.
Biz güçlendik mi, senin bütün ekonomini yıkar, ocağına kibrit suyu dökeriz. Kapitalist özel mülkiyete son verir, emekçinin çıkarından başka önceliği olmayan bir yeni ekonomi kurarız! Çünkü biz sadece Türkiye’nin her millet ve memleketten işçisi emekçisi değiliz. Biz uluslararası işçi sınıfının yalnızca bir müfrezesiyiz. Sizi, seni mahvederiz!
Böyle şeyler duyduğumuzun ertesi akşamı seninle “çok verimli” görüşmeler yapmayız. Hazırlanırız, gücümüz yetince seni devirir, Amerikan işçisi ve zencisi ile kucaklaşırız. Latinosu ile de!
Kürtler mi dedin? Onlar bütün Ortadoğu halklarının teminatı altında olacak. Bu coğrafya emperyalizmden kurtulduğunda, bütün Ortadoğu Kürtleri bağrına basacak.
Böylece senin “böl ve yönet” politikana en ufak bir fırsat tanınmayacak! Ne Türk ne de Kürt seninle ittifak etmek için birbiriyle rekabet içine girmeye soyunmayacak!
Senin, kapitalistin Allahı’nın ekonomisini bir mahvedeceğiz ki arkana bakmadan kaçacaksın.