Rahat batıyor, rahat!
Rahat batıyor, rahat!
Dilek Pir
15 Haziran günü Gezi Parkı polis tarafından gaz bombaları, tazyikli kimyasal sular ve plastik mermiler eşliğinde boşaltılırken, bazı haber kanalları “... parkta kadınlar ve çocuklar varken....” gibi ifadelerle yayın yapıyordu. Direnişin ortasında, barikatların başında duran gencecik insanlara küçümsemek amacıyla “çocuk” denmesini bir kenara bırakalım. Peki ya şu “kadınlar”ı ne yapacağız? Ne demektir “kadınlar varken”? Sanki Cumartesi günü havanın güzelliğini fırsat bilip gezmeye gitmişler, polis de kadınlar varken parkı boşaltmış! Kadınlar hep oradaydı, 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan o büyük gece de, Taksim’in ve diğer meydanların kazanıldığı mücadelelerde de vardı. Barikatları kurarken de oradaydı, sonra savunurken de. Hem de isyanın asli bileşenlerinden birisi olarak.
Peki kadınlar neye, niye isyan ediyor? Kadınlara bu erkek egemen kapitalist sistem ve onun hükümeti ne diyor, kadınlar ne tür dayatmaların, baskıların ortasında yaşıyor? Üç çocuk doğur! Üç eskidendi, çamaşır makinesi var artık beş de olur! Her Kürtaj bir Uluderedir! Sezaryen kötüdür, normal doğum iyidir! Gebliz’le (Gebelik izleme ve takip sistemi) kim gebe kim değil bilmeyen kalmasın! Sen zahmet etme, biz herkese söyleriz! Kızlı-erkekli öğrenci evlerine karşıyız. Baktık ihtiyaç var hemen Gebliz gibi bir sistem kurarız, kim giriyor kim çıkıyor takip ederiz.
Evlisin ve boşanmak mı istiyorsun, bir daha düşün! Bir daha düşünmek de yetmez, dört defa düşün! Yalnız düşünme, eşinle gel “aile danışmanı” ile birlikte düşün! Yine de boşanacağım diyorsan mahkemeye gidebilirsin ama bakalım aile danışmanın mahkemeye boşanmanın uygun olduğuna dair rapor verecek mi? Vermezse ikna turlarına devam! Yasa tasarısı hazırlıkları devam ediyor, Fatma Şahin müjdeyi verdi! Boşanma sürecinin uzamasından endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Nasılsa son bir yıl içinde en az 25 kadın boşanmak istediği için kocaları tarafında öldürülmedi. Bir o kadarı da şiddete maruz kalmadı! Boşanma davası açtığı için kocaları tarafından tecavüze uğrayan kadınlar da yok!
Kadın cinayetlerinin, kadınlara uygulanan şiddetin, taciz ve tecavüzün tek nedeni boşanma değil. Birçok şey neden olabilir. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre bile, ki bunlar sadece kayıtlı olanlar, 2002 yılından itibaren her yıl ortalama 10 bin kadın taciz ve/ya tecavüze uğruyor. Ortalama günde 3 kadın en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Ne diyorlardı eylemlerde? “Erkeklerin sevgisi her gün üç kadını öldürüyor!” Bazılarının çantasından koruma tedbir kararları da çıkmasın mı!
Kadın emeğinin bu düzene ne büyük avantajlar sağladığını da unutmamak gerekir. Bir kere ucuz, güvencesiz, esnek. Sendika desen o da yok. Bugün iyi hoş da yarın hamile kalırsan n’apacağız? Doğum iznine çıksan bir dert çıkmasan ayrı bir dert! Kadınların asli işi annelik ve bakım değil mi, o zaman o işleri aksatmayacak işler, kim için ne kadar süreyle nerede çalışacağı belli olmayan işler tam kadınlara göre. Yasalara da uydurduk mu hiç bir kadın hak iddia edemez. Yapılmışı var, kadın istihdam paketi! Hazırlıklar neredeyse bitti, meclis gündemine gelmesi an meselesi!
Kadınlara rahat batıyor, rahat! Bu toplumun yarısı olup yok sayılsan da, daha çok çalışıp daha az kazansan da, emeğin para etmese de, şiddete, tacize, tecavüze maruz kalsan, devletin türlü türlü ayrımcı politikalarının baskısı altında yaşasan da mücadele etmenin alemi var mı?
Var, elbet!