Erkek egemenliği ve kapitalizm virüsten daha büyük bir tehdit
Savaşlarda, afetlerde, krizlerde olduğu gibi dünya çapındaki Koronavirüs salgınında da kadınlar çok ağır bedeller ödüyor. Salgın koşullarında, yoksulluk ve şiddet kıskacında yaşam mücadelesi veren kadınları önümüzdeki süreçte ise, ağırlaşan ekonomik krizin etkisiyle başta işsizlik ve güvencesizlik olmak üzere daha da ağır çalışma ve yaşam şartları bekliyor.
Kadınların hayatı eve sığmıyor
Salgının etkisiyle insanların yoğun olarak evlere kapandığı dönemde ev içi şiddetin pek çok ülkede büyük oranda arttığı, ilgili bakanlıkların sunduğu verilerle açıklandı. Türkiye’de ise talebe rağmen İçişleri Bakanlığının böyle bir açıklaması yok. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğünün verilerine göre bile ev içi şiddet Mart ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %38 arttı. Pek çok kadın örgütü kadın cinayetlerinin de artış gösterdiğini, şiddet gördüğü için kendilerine başvuran kadınların sayısında da büyük artış olduğunu belirtiyor. Buna zemin hazırlayan ise salgın koşullarının kendisinden çok, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK), “Covid-19 Kapsamında İlave Tedbirler” başlığı ile yayınladığı 30 Mart tarihli düzenlemeyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı Kanun’u fiilen askıya almasıdır. Yönetmeliğin “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirmesi gerektiğine” şeklindeki maddesi kadınların yaşamını, kendilerine şiddet uygulayan erkeğin hasta olma ihtimaline tercih etmekten başka bir anlam taşımaz. Nitekim salgın koşulları gerekçe gösterilerek şiddet uygulayan erkeğe evden uzaklaştırma verilmediğine, sığınma evlerinin yeni kabul almadığına, kısacası şiddet mağduru kadının şiddeti uygulayan erkek ile tekrar aynı eve gönderildiğine dair örnekler yaşanmaktadır.
Şiddetin yanı sıra ev içindeki diğer sorunlar da bu süreçte büyüyor. Salgınla beraber pek çok işyerinin kapanması, birçoğunun kısa çalışmaya geçmesi ile hane gelirleri büyük ölçüde düştü. Yoksulluk artarken, okulların kapanmasıyla ve virüsün yaşlıları daha çok tehdit etmesiyle evdeki bakım işleri de arttı.
İşsizliğe ve güvencesizliğe karşı, hayat mücadelede!
Türkiye, 2019 yılı Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre kadın ve erkek işsizliği arasındaki farkta OECD ülkeleri arasında ikinci. TÜİK verilerine göre tarım dışı işsizlik oranı erkeklerde %14, kadınlarda ise %21! Yani salgından önce de kadınlar erkeklere göre çok daha yüksek oranda işsizlikle, güvencesiz ve kayıt dışı çalışma koşullarıyla karşı karşıyaydı. Şimdi, salgınla beraber dünya çapındaki ekonomik kriz derinleşirken başta konaklama, yiyecek, perakende satış, ev içi hizmetleri, tekstil gibi özellikle kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı pek çok sektörde milyonlarca kişi işsiz kaldı bile.
Önümüzdeki süreçte ise her ne kadar normalleşme öngörülse de kapitalizmin bu krizin üstesinden kolay kolay gelemeyeceği açık. Bu kriz döneminde de tüm sektörlerde, ilk gözden çıkarılanlar yine yedek iş gücü konumundaki kadınlar olacak. Çalışmaya devam edebilenler ise yüksek işsizlik baskısıyla düşük ücretlere, uzun saatlerde ve güvencesiz çalışmaya mahkûm edilecek. Ancak kadınlar bu dayatmaya boyun eğmek zorunda değil. Emekçi kadınlar bir avuç sömürücü asalak kârlarını korusun diye milyarlarca insanı hastalıkla, açlıkla karşı karşıya bırakan kapitalizme karşı, işçi sınıfının mücadelesinin en önünde hayatı yeniden yaratacak!