Şehir hastaneleri: sermayeye kâr, sağlık emekçilerine zulüm!
Şehir hastaneleri projeleri sermayenin iştahını çokça kabartıyor. Bu hastanelerin ortalama bin ila 4 bin yataklı olması planlanıyor. Yatakların %70’inin dolu olması garanti ediliyor. Bunların gerçekleştirilebilmesi için ise şehir merkezindeki mevcut hastanelerin kapatılması gerekiyor. Ayrıca şehir hastaneleri ile hastane arazisi, hastane inşaatını yapacak şirkete bedelsiz verilecek, 25-30 yıl boyunca şirketlere kira adı altında milyarlarca lira fazladan ödeme yapılacak. Halkın birikimleri şirketlere peşkeş çekilecek.
Sağlıkta piyasalaşmanın yeni aşaması
Sağlık insanlar için ertelenemez önemde. Bu yüzden de sağlığın satışından elde edilecek kârlar tüm patronların ağzını sulandırıyor. Bunun için sağlık hizmetinin piyasalaşması gerekir, yani sağlık alınır-satılır bir mal olmalıdır. 1980’lerden günümüze çeşitli hükümetler eliyle sağlığın piyasalaşması yönünde pek çok adım atıldı. Adına “sağlıkta dönüşüm” denilen süreci tam anlamıyla uygulayan ise AKP hükümetleri oldu. Aile hekimliğinin, genel sağlık sigortasının, kamu hastane birliklerinin ve performans sisteminin hayata geçirilmesi sağlık hizmetlerini piyasalaştırmanın birer adımı oldu.
Şehir hastaneleri projelerinin, sağlık emekçilerini güvencesizleştirmeden hayata geçmesi mümkün değildi. Dolayısıyla, sağlık hizmetinde yaşanan bu dönüşüm, sağlık emekçilerinin daha fazla sömürülmesi ile kol kola gitti. Sağlık alanında taşeronlaşma çok ciddi boyutlara ulaştı, görece güvenceli kadrolar ise az kişi ile çok iş baskısı altında, performansa göre ücret, toplam kalite yönetimi gibi incelikli mekanizmalarla denetim altına alındı. Şehir hastaneleri böyle bir geçmişi miras alarak, sağlık emekçilerini her anlamda boyunduruk altına alacak, dayanışmanın yerine rekabeti getirerek emekçileri birbirinden koparacak, sendikasızlığı, güvencesizliği bir kural haline getirecek projenin adıdır.
Sağlık emekçileri kimlerden oluşur?
Sağlık emekçileri denildiğinde genellikle tıbbi hizmetlerde çalışan doktorlar, ebeler, hemşireler, hastabakıcılar akla gelir. Oysaki sağlık emekçileri denildiğinde, taşeron temizlik işçisinden teknikere, güvenlik görevlisinden,yemekhane işçisine hiçbir ayrım gözetmeksizin hastanedeki tüm çalışanlar anlaşılmalıdır.
Sağlık emekçileri nasıl etkilenecek?
Şehir hastaneleri sözleşmeleri ile temizlik, yemek, otopark, güvenlik gibi tıbbi olmayan hizmetlerin ve laboratuvar, görüntüleme, rehabilitasyon gibi bazı tıbbi hizmetlerin işletmesi ve idaresi, bu bölümlerde çalışan sağlık emekçileri ile beraber şirkete devredilecek. Bunların dışında kalan acil, cerrahi, dâhiliye gibi tıbbi hizmetler ve bu hizmetlerde çalışan sağlık emekçileri ise devredilmeyecek. Şirkete devrolan sağlık emekçilerini daha da güvencesiz bir çalışma ortamının, hatta işsizliğin beklediği açıktır. Şirkete devrolmayan sağlık emekçilerini ise, şirket mantığı ile yönetilecek olan şehir hastanelerinde sendikasızlaştırma, çok işi az kişi ile yaptırma, çok incelikli izlenme-denetlenme uygulamaları gibi süreçler beklemektedir. En güncel örnek, Adana Şehir Hastanesi’nde sağlık emekçilerinin formalarına çip takılıp takip edilmesi, kameralar ile hastane içinde izlenmeleridir. Bu örnek de göstermektedir ki görece güvenceli statülü sağlık emekçileri de şirkete devrolmasalar bile, sermaye saldırısından paylarına düşeni alacaktır.
Güvencesiz emekçi niteliksiz sağlık
Sağlık emekçilerinin koşulları kötüleşirken sağlık hizmetleri de niteliksiz hale gelecektir. Günde yüzlerce hastaya bakmaya zorlanan doktorun, servislerde, polikliniklerde ve laboratuvarlarda ağır iş yükü altında çalışan hemşirenin ve laborantın sağlık adına düzgün bir iş çıkarabilmesi mümkün müdür? Dolayısıyla bu sistemin yerleşmesi sadece sağlık emekçilerinin daha kötü şartlarda çalışmasına sebep olmayacak, aynı zamanda emekçi halkın aldığı sağlık hizmetinin koşullarını da kötüleştirecektir. Bu çalışma rejiminin, sağlık emekçileri açısından iş kazaları ve iş cinayetleri, yakın ve uzak gelecekte yakalanacakları meslek hastalıkları, hastalardan maruz kalacakları şiddet vakaları gibi sonuçları da olacaktır.
Hep birlikte mücadele edelim
Şehir hastaneleri gibi sermaye dostu, emek düşmanı bir uygulamayı geri püskürtmek için statüsüne bakılmaksızın işçisiyle memuruyla sağlık emekçileri başta olmak üzere, geniş halk kesimlerini de içine alabilecek bir mücadeleyi sendikalarımızda, odalarımızda örgütlemek gerekmektedir. Ancak böyle bir mücadele hattıyla başarıya ulaşılabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2017 tarihli 98. sayısında yayınlanmıştır.