Polonez işçisi direne direne kazanıyor!
Polonez fabrikasında Tekgıda-İş sendikasına üye olan işçilerden 15’inin işten atılmasıyla fabrikanın önünde direniş başlamış, fabrikanın içinde de üretim durmuştu. Daha sonra parça parça 120 sendika üyesi işçi daha işten atıldı. Yıllarını fabrikaya vermiş işçiler tek bir SMS ile ekmeklerinden edilirken her işten çıkarma fabrikanın önündeki direnişin büyümesine neden oldu. İşten atılan işçilerin yerine gündelikçi kaçak işçiler çalıştırmak isteyen patronun bu çabası da fabrika önündeki direniş duvarına çaptı.
Patronun barutunun tükendiği yerde devlet devreye girdi
27 Temmuz Cumartesi günü fabrika önünde direnişi sürdüren ve kaçak işçilerin fabrikaya sokulmasına geçit vermeyen Polonez işçilerine çevik kuvvet kalkanlarla ve biber gazıyla saldırdı. Bu saldırı işçilerin kararlı duruşuyla geri püskürtüldü. Kaçak işçi taşıyan servisler geri dönmek zorunda kaldı. Ertesi gün pazardı ve tatil günüydü. Ancak bu tatil gününü patron, kaçak işçileri getirmek için fabrikanın arka tarafında, tarlaların arasından patika bir yolla gelinen yeni bir kapı açmak için inşaat faaliyetleriyle değerlendirdi. Devlet de direniş alanı olan fabrikanın önüne işçilerin gelmesini engellemek üzere, fabrika yolunun Göçmen Toplama Merkezi’nin bulunduğu yukarı tarafına kadar barikatlar kurdu.
Direniş fabrikadan kaymakamlık önüne taşındı
Bu girişimleri fark eden işçiler Pazar gecesi ayçiçeği tarlalarından geçerek barikatları aştı ve fabrika önünde toplandı. Ancak burada polisin saldırısına maruz kalarak, cebren Göçmen Toplama Merkezi’nin önüne atıldılar. Ardından gece 11 civarında bu saldırıları protesto ederek Çatalca kaymakamlığına doğru yürüyüşe geçtiler. 5 kilometre boyunca “direne direne kazanacağız”, “sendika hakkımız engellenemez”, “atılan işçiler geri alınsın” sloganlarıyla ve marşlarla yürüyen işçiler, Çatalca merkezine girdiklerinde, balkon ve camlara çıkarak alkışlarla onlara destek veren Çatalcalılar tarafından karşılandılar. Sokaklar “Çatalca uyuma işçine sahip çık” sloganlarıyla inledi ve işçiler bu şekilde Hükümet Konağı önüne geldi. Burada oturma eylemi başladı. Bu aşamada Çatalca kaymakamı gelerek sendika temsilcisi Yunus Durdu ile birlikte seçilen 9 işçiyi kabul ederek bir görüşme gerçekleştirdi.
İşçiler baskılar karşısında yılmadı boş vaatlere de kanmadı: “Yunus başkan ne diyorsa o! Sendikamız ne diyorsa o! Direne direne kazanacağız!”
Görüşmeden somut bir sonuç çıkmadı. Kaymakam görüşmenin ardından hükümet konağı önünden eylemin yasadışı olduğunu söyleyerek ve bir polis müdahalesi olacağını ima ederek ayrıldı. İşçiler ise direniş alanına geri dönmek, atılan işçilerin geri alınması ve sendikal haklara saygı duyulması için devlet makamlarının görevlerini yapması talepleriyle oturma eylemini sürdürdü. Sabaha kadar tek bir işçi bile kaymakamlık önünden ayrılmadı. Tam tersine gece aniden gerçekleşen yürüyüşe katılamamış olan işçiler de parça parça Hükümet Konağı önüne gelerek eyleme katıldılar. İşçiler doğan güneşi “direne direne kazanacağız” sloganlarıyla karşıladılar. Hükümet konağı önünde polis sayısı da artmaya başlamıştı. Ne var ki Çatalca kaymakamı makamına dönmeden önce işçilerin zorlu gecenin yorgunluğuna rağmen hem sayısı hem direnci artmış, ne kadar polis gelirse gelsin Türkiye’nin gündeminin en tepesine oturacak direniş görüntüleri yaşanmadan işçileri oradan söküp atmanın mümkün olmadığı belli olmuştu. Nitekim Çatalca kaymakamı tekrar geldiğinde, çözüm için adım atmaya daha yatkın bir tutum sergiliyor, işçilerin haklı olduğunu vurguluyor ve kendi elleriyle bir tepsi dolusu çayı işçilere dağıtıyordu. Görüşmeler tekrar başlarken dışarıda direniş de aynı kararlılıkla sürdü. İşçiler Çatalca kaymakamının tutumundan memnundu ancak aynı zamanda da şunu diyorlardı: “Yunus başkan ne diyorsa, sendika ne diyorsa o! Otur derse otururuz! Diren derse direniriz! Kalkın derse kalkarız! Sendikaya üye olduktan sonra bizi kandırmak için yüzde 25 zam, ikramiye verilmiş, ona satmamışız sendikayı, bir çaya mı satacağız!”
Direne direne direniş alanını kazandık! Direnerek hükümete adım attırdık! Direne direne kazanacağız!
Devrimci İşçi Partisi olarak başından sonuna omuz omuza işçilerle birlikte olduğumuz, Gerçek Gazetesi vasıtasıyla an be an kamuoyuna duyurduğumuz bu kararlı duruş, somut adımları da beraberinde getirdi. İşçiler polis zoruyla sökülüp atıldıkları direniş alanını geri aldılar. Valilik devreye girdi ve sendikayla görüşmekten ısrarla kaçınan ve sadece işten atmalarla, kaçak işçi getirmeyle direnişi kırmaya çalışan patron tarafını masaya getirmek üzere girişimler başladı. Çalışma Bakanlığı bir açıklama yayınlayarak Polonez fabrikasındaki gelişmeleri takip ettiklerini ve gerekli denetimlerin yapılacağını ilan etti. Tüm bunlar üzerine Hükümet Konağı önünden ayrılan işçiler fabrikaya geçtiler. Kadın işçiler en önde olmak üzere yüzlerce işçi sloganlarla direniş alanına geri dönerken ilk müfettişler fabrikaya gelmişlerdi. Polis işçilerin kaçak işçilere müdahale etmemesi için direniş alanını bariyerlerle çevirmişti ve işçiler bu duruma devletin gerekli denetimleri yapacağına ve patronun Anayasal sendikal haklara saygı göstermesi için girişimlerde bulunacağına dair verilen sözler dolayısıyla şimdilik “tamam” dediler. Ancak sözler tutulmazsa, bugüne kadar direne direne kazanarak gelen işçiler aynı şekilde devam edecekler. Ve artık Polonez işçisinin önünde hiçbir barikatın duramayacağını patron da devlet de gayet iyi biliyor!