Metal Fabrikalarından Haberler - Şubat 2024
İşçi sınıfının kılavuzu Lenin’dir!
Merhaba dostlar. Ben Dilovası'nda çalışan bir metal işçisiyim. Geçtiğimiz Ocak ayı dünya işçi sınıfının devrimci önderi Lenin’in ölümünün 100. yıl dönümüydü. Lenin 54 yıllık kısa yaşamına teori ve pratikler, hapisler, sürgünler ve en nihayetinde tarihin en büyük işçi devrimini, önderi olduğu 1917 Ekim devrimini sığdırdı. Lenin ölümünün üzerinden 100 yıl geçse de biz işçi sınıfının yol göstereni ve önderidir.
Emperyalistlerin dünyayı bölüştüğü, 20 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği 1. Dünya Savaşında, Lenin önderliğindeki Bolşevik Parti’nin savaştan çekilmesiyle savaşın tüm seyri değişmiş ve bir yıl sonra savaş sona ermişti. Günümüzde kapitalizmin derin bir kriz içinde olduğunu kapitalizmin en hareketli savunucuları bile inkâr edemiyor. Burjuva demokrasilerinde faşist yönetim biçimleri yükselişte ve dünya 3. Dünya Savaşına doğru gidiyor. Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail’in Filistin topraklarını işgal ve soykırımı, Çin-Tayvan gerilimi… Kapitalizm içinde bulunduğu bu krizin bedelini halklara ödetecek, yine milyonlarca insan hayatını kaybedecek.
Bizler işçi sınıfı olarak Leninist partide örgütlenip, işçi sınıfının iktidarını kurmadıkça bu kapitalist düzende halklara huzur yok. İşçi sınıfının iktidarında sermayenin hâkimiyetine, özel mülkiyete son verilecek. Sermayenin kâr hırsı ile patronların cebini doldurmak için değil, toplumun ihtiyaçları için üretim yapılacak. Fabrikalar, bankalar devletin, devlet işçinin olacak... Bunlar hayal değildir. Lenin’in önderliğindeki Sovyetlerde işçi sınıfı, bir sınıf olarak sermayenin egemenliğine son verdi, kendi iktidarını kurdu. Halk bir avuç burjuvanın çıkarları için değil işçilerin, emekçilerin çıkarları için iktidarı ele geçirdi. Bu kapitalist düzenden, bu barbarlıktan çıkış yolunda biz işçi sınıfının kılavuzu Lenin’dir, Lenin’in Bolşevik Parti’sidir.
Dilovası’ndan bir metal işçisi
Grev yasaklarına karşı elimizdeki tek silah grev yapma iradesidir
Merhaba dostlar, yoldaşlar. Manisa OSB’de bulunan bir metal fabrikasından selamlar. Fabrikamızda Eylül ayından bu yana sözleşme görüşmeleri sürüyor. Hem patronun hem işçilerin gözü kulağı MESS sözleşmesindeydi ve iyisiyle kötüsüyle bir MESS sözleşmesi daha geride kaldı. MESS patronlarının senelerdir hayallerini süsleyen 3 yıllık sözleşme bu sene de çöpe atıldı, ayrıca bu zamana kadar hiç alınmayan ikinci, üçüncü, dördüncü aylar için enflasyona ek refah payı da alındı. Elbette yoksulluk sınırının 45 bin lira olduğu, hayatın her geçen gün daha da pahalandığı böylesi bir zamanda bu ücretler yetersiz, fakat yine de grev iradesi ve örgütlülükle metal işçileri neler alabileceğini göstermiş oldu.
MESS patronları her ne kadar hükümetin grev yasaklarına güvense de grevin gölgesi bile metal patronlarını korkutmaya yetti. Birleşik Metal fabrikalarında yapılan iş durdurma eylemleri, Türk Metal fabrikalarında ne kadar sembolik düzeyde kalmış olsa da yapılan eylemler metal işçilerinin görece iyi bir sözleşme yapmasını sağladı. MESS sözleşmesinin yarattığı memnuniyet havası şu an bizim fabrikamızda da hissedilmekte. Patron masaya en başından beri yasayla güvence altına alınmış bir takım haklarımıza (rapor ödemeleri gibi) saldırarak masaya oturdu. Fakat MESS sözleşmesi sonrası fabrikamıza da sirayet eden hava geçmiş sözleşme yıllarına göre çok daha iyi denebilir. Çünkü ücretler oldukça düşük seviyede, patronun kârları ise günden güne değil, dakika dakika artıyor. Her geçen gün fabrika büyüyor, her ay milyarlarca liralık yeni makineler alınıyor. Biz ise her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Sözleşme sonucunun ne olacağını elimizdeki grev iradesini nasıl kullanacağımız gösterecek. Hem kendi fabrikamız hem toplu sözleşme yapan diğer fabrikalarda işçilerin elindeki tek güç grev iradesi ve bunun nasıl kullanılacağı. İşgal, grev, direniş iradesini fabrika komiteleri aracığıyla tüm fabrikaya yaymalıyız. Bu iradenin güçlenmesi demek bizim gelecek mücadelelere, ister tekil sözleşmeler ister MESS olsun, çok daha güçlü bir şekilde çıkacağımız anlamına gelir. Bugün kendi patronumuz veya MESS patronları, grev yasaklarına güvenerek sözleşme masasına oturuyorsa biz de aynı masaya ekonomik talepleri de kazanmamızın yolu olan grev iradesini kuşanarak oturmalıyız. Grev bizim silahımızdır ve bu hakkı ancak grev yaparak kazanabiliriz.
Manisa’dan bir metal işçisi kadın
Onurlu bir yaşam için tek seçeneğimiz görkemli bir direniş!
Merhaba, ben Xiaomi-Salcomp telefon fabrikasında çalışan bir işçi emekçi arkadaşınızım. Öncelikle çok iş, az ücret veren patronlardan bahsetmek istiyorum. Xiaomi-Salcomp fabrikasında üç senedir çalışıyorum ve dünya markası olan bir telefon üretiyoruz. Ancak sözleşmemiz hala imzalanmadı, 1 aydır süren arabulucu sürecindeyiz. Patronun kullandığı cümleler hep “iş yok”, “fabrikayı kapatabiliriz”, “küçülmeye gidiyoruz” gibi cümleler. Bu bahanelerle hiçbir zam talebimizi yerine getirmiyor. Biz de hak verilmez alınır diye mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu şekilde gidişatımız grev işgal direniş olacak yoldaşlar. Bu patronların saltanatlarına, işçilere uyguladıkları ağır sömürüye artık başkaldırmanın sırası. Artık onurlu bir yaşam için tek seçeneğimiz görkemli bir direniş.
İstanbul Xiaomi-Salcomp’dan bir işçi
Görevimiz mücadeleyi büyütmek
Merhaba yoldaşlar. Biz MESS’ e bağlı olmayan firmalarda çalışan metal işçileri olarak MESS’li arkadaşlarımızın mücadelesi ile gurur duyuyor, onların başarısını tebrik ediyoruz. Kendi fabrikamızın yeni dönem sözleşmesinde MESS’te elde edilen kazanımlarının önümüzü açmasını umut ediyoruz. Biz metal işçilerinin kararlı duruşu ve kazanımları tüm diğer sektörlerdeki emekçilere örnek olmalıdır. Sınıf mücadelesini yaymanın yolu sektör, iş kolu, sendikalı, sendikasız ayrım yapmaksızın mücadelemizi yaymaktır. Sendikalaşmanın neredeyse imkânsız olduğu sektörlerde, hakkını savunan işçinin kapı önüne konduğu sektörlerde örgütlenmeyi mümkün kılmak, emekçileri asgari ücrete mahkûmiyetten kurtarmak sınıf mücadeleci sendikaların önüne koyması gereken gündemlerden biridir. Sendikalı işçiler olarak hepimiz sendikalarımıza sahip çıkmalı, sendikalaşmayı yaygınlaştırmayı bir hedef olarak belirlemeliyiz. Bizim olana el koyan, emeğimizi sömüren, kepçeyle alıp kaşıkla veren sermaye ve temsilcilerine karşı mücadeleyi bu şekilde büyütmeliyiz.
Yaşasın sınıf dayanışması! Yaşasın işçilerin birliği!
Gebze’den metal işçisi bir kadın
İşçi sınıfı ölüme de sıtmaya da razı değildir!
Merhaba arkadaşlar, ben İstanbul’da metal fabrikasında çalışan bir işçiyim. Yaklaşık bir yıldır aynı fabrikada çalışıyorum ancak fabrikamızda henüz sendikamızı örgütleyebilmiş değiliz. Dolayısıyla her an bunun eksikliğini hissediyoruz. Asgari ücrete çalışıyoruz, hiçbir şikâyetimiz dikkate alınmıyor üstüne bir de sürekli işten atılma tehdidiyle karşı karşıya kalıyoruz. Tüm bu yaşananların bizim örgütsüzlüğümüzden kaynaklandığının farkındayız. Peki, örgütlü olsaydık ne değişirdi diye sormak gerekir o zaman?
Yakın zamanda bir MESS sözleşmesi döneminden geçtik. MESS’e bağlı fabrikalarda çalışan sınıf kardeşlerimiz ilk anlardan itibaren hem patronlara hem de onların arkasında dizilen valiye, polise hatta hükümete karşı dimdik durdular. Hem iyi bir ücret alabilmek hem de grev haklarına sahip çıkmak için büyük bir irade gösterdiler ve yaklaşık %104 gibi bir zam aldılar. Elbette alınacak hiçbir ücret şu şartlarda insanca yaşamaya yeterli değildir, olmayacaktır da. Ancak asgari ücretin ülkemizde genel ücreti belirlediğini düşünürsek bu sonuç işçi sınıfına daha iyisini yapmak için örnek olacaktır.
Bizim yolumuz da sınıf kardeşlerimizin gittiği yoldur. Çözümümüz bellidir. Patronlardan insaf beklemek, bizleri anlayacağı günün geleceği umuduyla yaşamak boşunadır. Örgütlenmeli, sendikaya üye olmalı ve sendikamıza sahip çıkmalıyız.
Sultanbeyli’den bir metal işçisi
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2024 tarihli 173. sayısında yayınlanmıştır.