Özeleştiriye davet (Roni Margulies (Radikal2, 08.06.08) - 01-07-2008)
‘Birleşik cephe’ taktiği, ana hatlarıyla, şunu önerir. Batı Avrupa’nın birçok ülkesinde 1920’lerin başlarında Komünist Partiler küçüktür; sosyal demokrat partiler ise büyük, işçi sınıfının önemli bir kesiminin desteğini kazanmış partilerdir. Komünistlerin sorunu, hem belli amaçlar için sosyal demokrat partili işçilerle birlikte çalışabilmek hem de bu işçileri reformizmden koparıp komünizme kazanmaktır. Sosyal demokratlara “Yuu, rezil reformistler, hain karşı devrimciler” diye bağırmak bu amaca hizmet etmeyeceğine göre, ‘birleşik cephe’ taktiği bu işçilerle birlikte çalışmanın ve onları kazanmanın yolu olarak geliştirilmişti.
Safkan komünist
Küçük Komünist Partisi büyük sosyal demokrat partiye somut hedefler için birlikte çalışmayı önerir. Sosyal demokrat liderler bunu reddederse, birlikten yana olan kendi tabanlarının gözünde deşifre olurlar. Kabul ederlerse, komünist işçiler sosyal demokrat işçilerle omuz omuza çalışır ve hem işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda somut kazanımlar elde etmek mümkün olur hem de birlikte yapılan mücadelelerde komünistler sosyal demokratlarla tartışmak, tutarlılıklarını ve mücadeleciliklerini eylem içinde kanıtlayarak onları kazanmak şansını elde eder. En azından işçi sınıfının eylem birliğine ve gücüne katkıda bulunulmuş olur; sonuç yine kârlıdır.
Kısacası, komünistler için birleşik cephe taktiği, ‘kendi sağındaki güçlerle’ birlikte çalışmanın ve böylece işçi sınıfının birliğini sağlamanın, işçileri reformizmden koparmanın yöntemidir.
Bordiga, reformistlerle birlikte çalışmanın devrimcileri reformist edeceğini; ayrı, saf ve temiz durmak gerektiğini savunur. Kendi sağındaki güçlerle herhangi bir taktik ilişkiden tümüyle uzak durur. Partiden ayrıldıktan sonra ömrünü temiz, pak, safkan komünist ve çok küçük, çok etkisiz örgütlerde tüketir.
Sol liberal
“Kendi sağındaki güçlerle birlikte çalışmak” ifadesini okuyunca saçları diken diken olanların başında, Türkiye’de, Sungur Savran gelir.
Sungur, Radikal İki’de (11 Mayıs) şöyle yazmış: “1 Mayıs 2008 olayları AKP’nin işçi sınıfı düşmanı yüzünü, kimsenin görmezlikten gelemeyeceği şekilde açık biçimde ortaya koydu... AKP’nin demokrasi anlayışı, en azından sınıf mücadelesi işin içine girdiğinde 12 Eylül rejiminin çizdiği sınırların ötesine geçemiyor, bu anlaşıldı”.
Sonra da, Baskın Oran, Ahmet İnsel, Fuat Keyman gibi Radikal İki yazarlarını özeleştiri yapmaya davet etmiş. “Biz”, demiş, “yukarıda anılan yazarları ‘sol liberal’ olarak nitelediğimiz bir ekolün mensubu kabul ediyoruz... Bu konularda bir tartışma başlatmaya çağırıyoruz. Yapılması gereken ya eski tezlerin hâlâ doğru olduğunu göstermektir ya da özeleştiri yapmak”.
Baskın’ı, Ahmet’i savunmak bana düşmez (Baskın, 18 Mayıs’ta yine Radikal İki’de gereken cevabı vermiş zaten). Ama Sungur AKP’nin işçi düşmanı olduğunu ve demokratik olmadığını niye sadece kendisinin bildiğini zannediyor, anlamak güç. Evet, tartışmak gerek.
Ve tartışılması gereken, işçi sınıfının AKP’ye oy veren geniş kesimlerini nasıl kazanabileceğimiz. Birleşik cephe taktiğini nasıl uyarlayıp uygulayabileceğimiz. Ve evet, yanlışları kabullenmek gerek. Sungur gibi bağımsız aday olup 150 oy almanın anlamsızlığını, hem Türkiye işçi sınıfı hem tüm dünyalılar açısından abesliğini kabul etmek gerek.
Çocukluk hastalığı
Ben, Sungur’un “sol liberaller” ekolüne değil, kendisinin de dahil olduğu komünist kategorisine giriyorum. Ve şundan hiç kuşkum yok: Her dönem ve her koşulda, sınıf mücadelesinin durumundan, işçi sınıfının örgütlülük ve mücadelecilik düzeyinden bağımsız olarak “Yaşasın İstanbul İşçi Sovyeti” diye bağırmak, yumuşakça söyleyeyim, faydalı değildir. Komünistlerin seçimlerde ne söyleyip ne yapacağı tümüyle taktik bir meseledir; seçimlerde tüm taktiklere burun kıvırıp genel ve soyut doğruları tekrarlamak bir komünisti çok memnun edebilir, kendisini çok ilkeli hissetmesini sağlayabilir, ama başka hiç kimsenin işine yaramaz.
Lenin, Bordiga’yı Sol Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı kitapçığında eleştirir. Ne Sungur Bordiga ne de ben Lenin’im. Ama bir hastalığın, onulmaz bir sekterliğin söz konusu olduğu kesin.