Tofaş işçisi dikkat! Çelik-İş'e geçiş 6 sene kaybettirir! Çözüm referandum!

Metal işçileri Türk Metal sendikasından kurtulmak için büyük bir mücadele verdi. Bu mücadele hızla MESS’e karşı bir başkaldırıya ve 15 binden fazla işçinin katıldığı fiili grevlere dönüştü. Bu mücadele işçi sınıfının makus talihini değiştirmek için büyük bir fırsat. Ancak yürüdüğümüz yol dolambaçlı ve tuzaklarla dolu.

Bu tuzaklardan biri Tofaş’ta karşımıza çıktı. Çelik-İş, Tofaş işçilerinin Türk Metal’den sonra yeni adresi olmaya çalışıyor. Tofaş işçisi olmaz denileni yapıp, Türk Metal’in kalesinde sarı sendikayı silip üstüne Koç Holding’in kalbinde 8 gün grev yaptıktan sonra, haklı olarak kendine güveniyor. Tofaş işçisi bu deneyimlerden sonra hiçbir yeni sendika ağasına kolay kolay pabuç bırakmayacaktır. Nitekim bunu bilen Çelik-İş de Tofaş işçisinin karşısına 6 maddelik bir bildirgeyle çıktı. Bu maddeler Tofaş’ın Çelik-İş’e şube olarak girmesi, temsilcilerin ve şube yönetiminin özgürce seçilmesi ve toplu sözleşme sürecinin Tofaş işçileri ile birlikte yürütmesini öngörüyor. 
Bunlar grevlerin temel talepleriyle örtüşen maddeler. Ancak söz konusu Çelik-İş olunca bu maddelerin hayat bulup bulmayacağı konusundaki gerçekleri Tofaş işçileriyle paylaşmayı bir görev biliyoruz.

1. Tofaş’ın bağlı olduğu Koç Holding, sadece MESS üyesi değildir, MESS’in merkezidir, sürükleyici unsurudur. MESS yıkılmadığı müddetçe, Tofaş’ın müstakil sözleşme imzalaması söz konusu olmayacaktır. Peki, Çelik-İş’in MESS sözleşmeleriyle ilgili sicili ne durumda? Türk Metal ile aynı. Çelik-İş de Türk Metal gibi bugüne kadar MESS önlerine ne koyduysa imzalamıştır.

2. Tofaş işçileri toplu sözleşme sürecinde son karar hakkına sahip olacaksa bu durum değişebilir mi? Şimdiden söyleyelim: Çelik-İş görüntüde sözleşmeyi tepeden bağlamayacak, Tofaş işçisinin onayına sunacaktır. Sonuçta kararı işçi verecektir. Ama nasıl ve hangi bilgilerle? Bu noktada Çelik-İş’in İsdemir serüvenine bakalım. İsdemir’de işçiler ücretlerde yüzde 35 azaltmaya gidilmesini onayladılar. Çünkü kriz nedeniyle 2000 işçinin işten çıkarılmasıyla tehdit edilmişlerdi. Çelik-İş’in ağaları işçileri “ya işten çıkarma ya yüzde 35 feragat” diyerek bilgilendirdi. İşçiler de feragat dedi. Ancak işçiler maaşlarının yüzde 35 azaltılmasına razı olurken İsdemir özelleştirmesi sırasında imzalanan sözleşmenin işten çıkarmayı kanunen engellediğini bilmiyorlardı. Bu sözleşmeye göre İsdemir 6000 işçiden az mevcutla çalıştırılamazdı. Bu bilgi kasıtlı olarak işçiden saklandı. İşçi de tıpkı Çelik-İş’in Tofaş için sunduğu maddede yazdığı gibi süreci İsdemir çalışanlarıyla beraber yürüterek sonuçlandırmış oldu. Kardemir’de de aynı hikâye 1995’te kriz bahane edilerek sıfır zammın kabul ettirilmesiyle, 2001’de ise yine aynı bahaneyle yüzde 42’lik zammın iadesiyle yaşandı. 1990 yılında ortalama 2500 dolar maaşı olan Kardemir işçisi 2010 yılına geldiğinde Çelik-İş’in ortağı olduğu fabrikada 750 dolar maaş alıyordu.

3. 2017’de yeni toplu sözleşme dönemine gelindiğinde aynı senaryoların yaşanmayacağının bir garantisi olmadığı gibi Çelik-İş’in bozuk sicili tam tersinin olacağını gösterecektir. Şu sözleri duymaya hazır olun: “Arkadaşlar, zor bir süreçten geçiyoruz, ülkenin ihracatı, ekonomisi, geleceği söz konusu. 2015’te ihracat rekorları kırdık ama şimdi piyasa durgun. İşveren çıkış yapacağını söylüyor. Ya fedakârlık yapacağız ya da işten çıkarma kaçınılmaz!” Kurnaz Çelik-İş bu dayatmayı yaptığında Tofaş işçisi ne yapacak? Bugünkü gibi işçinin Çelik-İş’ten istifa ettiğini düşünün. Ama yine bugün olduğu gibi Çelik-İş’in yetkisi düşmeyecek. Her zaman olduğu gibi Çelik-İş MESS ne derse imzalayacak. Sonuçta 3 yıl sonra Birleşik Metal’e geçilse bile 6 yıl kaybedilmiş olacak. (6 yıl diyoruz çünkü 3 yıllık dayatmayı Türk Metal’le birlikte paşa paşa imzalayan sendika Çelik-İş’tir. Bunların bir sonraki dönemde MESS karşısında 2 yılı dayatması zordur.) İstifa edenlerin ya da sendika değiştirenlerin Türk Metal usulü işten atılması da cabası. Tofaş işçisinin kaybedecek bir dakikası bile yokken, bıçak kemiğe dayanmışken, görünen köy kılavuz istemiyorken, sadece 6 yılın değil aileleriyle birlikte tüm Tofaş ve metal işçilerinin geleceğinin göz göre göre çöpe atılmasına razı gelemeyiz.

4. Tüm bunları bir yana koyduğumuzda bile, Hak-İş ve Çelik-İş’in hükümete göbekten bağlı olması büyük bir handikaptır. Bunun en çarpıcı örneğini Çelik-İş'in sırf hükümetin projesi olduğu için kıdem tazminatının kaldırılmasına onay vermesidir. Velev ki Tofaş işçisinin yüzde 99’u hükümet partisine oy vermiş olsun. Bu, handikapı daha da arttırır. Çünkü bu MESS tarafından, hükümetin baskısıyla Çelik-İş’in işçiye boyun eğdirmesi için uygun bir zemin olarak görülecektir. MESS’in dayatmalarına karşı işçi sesini yükselttiğinde Çelik-İş ağalarından gelecek şu sözlere şimdiden hazırlanın: “Arkadaşlar, biliyoruz hakkınızı istiyorsunuz. Ama dış güçler büyük oyunlar planlıyor. Hükümetimizi yıpratmak istiyor. İhracatımızın, ekonomimizin sarsılmasını istiyorlar. Bu oyunlara gelmemeliyiz. Fedakârlık yapmalıyız.” Kendini AKP'li olarak görüp de bu yalanlara karşı işçinin hakkını savunacak arkadaşlar Çelik-İş’in ağaları tarafından terörist, PKK’lı, yabancı ajanı olarak suçlanmaya şimdiden hazırlansın.

5. Peki, çözüm ne? Çözüm işçinin üye olmakla kalmayıp denetleyeceği ve söz sahibi olabileceği gerçek bir sendika. Tüm eksiklerini bilmekle ve eleştirmekten kaçınmamakla birlikte DİSK Birleşik Metal’i öneriyoruz. Çünkü Birleşik Metal, öyle ya da böyle MESS’in önüne koyduğunu imzalamayan tek metal sendikası. Son grup sözleşmesinde belki yönetim o kadar istekli olmadı ama tabanın baskısıyla greve çıktı. Yani tabanın söz ve karar hakkının etkili olabildiği bir adres. Yani Çelik-İş’le aynı maddeleri sunduğunda önceki sicili dolayısıyla Birleşik Metal’e inanabilirsiniz. Tabii ki onun da etkinliği işçinin tabandaki örgütlülüğüne ve özgüvenine bağlı. O konuda da sıkıntımız yok. Diren Tofaş sayfasında deniyor ki, yüzde 99 Birleşik Metal’i istemiyor. Neden? Tofaş’ın öncüleri, temsilcileri, işçileri; hiç çağırıp şu Birleşik Metal’in sendikacılarını karşınıza oturtup sordunuz mu? Sorguladınız mı? Yok PKK, yok terörist, yok şu yok bu! Bugün Çelik-İş’in örgütlenmesi için çaba gösteren öncü arkadaşlarımız da işveren ve Türk Metal tarafından aynı şekilde itham edilmedi mi? Şu DİSK’lileri bir karşımıza alıp sormak gerekmez mi? Nedir “şu PKK, terör vesaire işleri” diye. Onları bırakalım bir kenara da, niye kendi sendikalarını Birleşik Metal üyesi işçilere sormuyoruz? Schneider’deki, Prysmian’daki, Sarkuysan’daki, Cengiz Makine’daki, Ejot'taki ve diğer fabrikalardaki işçiler acaba hangi partilere veriyorlar oylarını? Tofaş’tan, Ford’dan ve Renault’dan farklı olmadığını gördüğümüzde suçlamaların kara çalmalardan ibaret olduğunu daha açık görülecektir.

6. Velev ki Birleşik Metal’i yüzde 1 arkadaşımız savunuyor. Ya yüzde 1 doğruyu söylüyorsa? O yüzde 1 ki, MESS’in, Türk Metal’in, Çelik-İş’in; Koç’un söylediğinin aksini söylüyor, hepsinin şimşeklerini üstüne çekiyor. Kulak vermeye değmez mi?

7. Sendikalar kendilerini özgürce anlatıp, işçilerin sorularına cevap verebildikten sonra işçinin kararını bir referandumla vermesi en doğru olanıdır. Bugün işçi arasında yeterince tartışılmadan alınan kararlar metal işçisinin haklı mücadelesine zarar verir. Oysa sandıklar kurulup referandum yapılırsa sözleşme döneminden önce referandum yinelenebilir ve işçinin çoğunluğunun istediği sendika masaya oturur. Tofaş işçisi de elinde e-devlet şifresi, bilgisayar başında o sendika, bu sendika dolaşmaktan kurtulur. En önemlisi de sendika işçiyi sattıktan 3 yıl sonra hesabını görmek ve 6 koca yılı kaybetmek yerine sözleşmeden önce kararını verir. Sözleşme sürecinde belirleyici olmak ancak o zaman mümkün olur.

8. Tofaş işçisi için son bir öneri! Gelin bir test yapalım. Tüm fabrikalarımızda referandum sandıkları kurulmasını isteyelim. Bakalım MESS, Koç Holding, Türk Metal, Çelik-İş, Birleşik Metal ne diyecekler? Metal işçileri önünü görmek istiyorsa bu testin sonuçlarına güvenebilir.

METAL İŞÇİSİNİN SESİ, 02.06.2015