Sendikalar şikâyeti bırakın, örgütlenin!
Sendikalar için alarm zilleri uzun zamandır çalıyor. Buna karşı, mevcut yasanın ne kadar sendika düşmanı olduğu, Çalışma Bakanlığı’nın istatistikler yoluyla sendikaların yetki hakkını gasp ettiği şeklinde açıklamalar yapmanın, yasayı ve yaptırımlarını protesto etmenin zamanı geçti artık.
Sendikasızlaştırma yasası geçtikten sonra, Çalışma Bakanlığı tarafından sendika ve işkolu istatistikleri Ocak ayı içerisinde açıklandı. Bu istatistiklere göre şu an üyesi bulunan 92 sendikanın yarısından fazlası, yani 49 tanesi, yüzde bir olan işkolu barajını aşamadığı için yetkiyi kaybetmiş durumda.
Açıklanan rakamlar son 2009 Temmuz istatistiklerine göre epeyce farklı. 2009 yılı verilerine göre toplam kayıtlı işçi sayısı 5,4 milyon iken, bu rakam Ocak 2013’te 10,8 milyona yükselmiş durumda. Buna karşılık 2009 yılında 3,2 milyon toplam sendikalı işçi sayısı, son istatistiklere göre üçte bir oranında azalarak 1 milyona gerilemiş. Şu an bakanlık rakamlarına göre sendikalaşma oranı yüzde 9,2. En düşük sendikalaşma oranı inşaat (yüzde 2,3) ile sağlık ve sosyal hizmetler (yüzde 2,5) sektörlerinde. Bu durumda inşaat sektörünün sigortasız, güvencesiz çalışmanın en yoğun, iş cinayetlerinin ve yaralanmaların en sık yaşandığı sektörlerden biri olmasına şaşırmamak gerek! Sağlık ve sosyal hizmetler alanında ise taşeronun yaygınlığı sendikalaşmanın belini kıran etkenlerin başında geliyor. Ancak burada bakanlık eliyle özel bir operasyon da çekilmiş durumda.
DİSK’e bağlı Dev Sağlık İş sendikası son yıllarda hastanelerde taşerona karşı ciddi ve ısrarcı ve şekilde mücadele yürütüyor. Bu mücadelenin sonucu olarak da bazı hastanelerde kazanımlar elde edildi, sendika işyerine sokuldu. Taşeron firmalar çalışanlarını farklı farklı şirketler üzerinden, başta kıdem olmak üzere çeşitli haklarını gasp etmek amacıyla sürekli değişim yaparak gösteriyorlar. Çalışma bakanlığı bu konumda sağlık sektöründe taşeronda çalışan 10 bine yakın Dev Sağlık İş üyesini sektör dışı görerek yok saymış ve Dev Sağlık İş’in barajın altında kalmasını sağlamıştır. Diğer işkollarında da taşeron işçilerin üyelikleri yine dikkate alınmamıştır. İşkolu düzenlemeleriyle baraj duvarını yükselten sendikasızlaştırma yasası varken, uygulamada bir de buna taşeron belası eklenmektedir.
Bununla birlikte bugün barajı kıl payı geçen sendikaların sayısı da az değil. İstatistiklerin her yıl Ocak ve Temmuz ayları olmak üzere iki defa açıklanacağı düşünülünce, Temmuz ayında bugün barajı geçen 43 sendikadan bazılarının daha yetkiyi kaybetme riski taşıdıkları ortada. Üstelik yasa kademeli olarak 2018 yılına kadar işkolu barajının yüzde birden yüzde üçe yükseltilmesini de getiriyor. Yüzde üç barajı bugün uygulansa, 43 sendikadan 20’si daha yetkiyi kaybedecek. Bazı sendikaların, yetki alabilmek ya da yetkilerini kaybetmemek için üye sayılarını bazı işkollarında 16 kata kadar arttırmaları gerekecek.
Durum ortada, sendikalar için alarm zilleri uzun zamandır çalıyor. Buna karşı, mevcut yasanın ne kadar sendika düşmanı olduğu, Çalışma Bakanlığı’nın istatistikler yoluyla sendikaların yetki hakkını gasp ettiği şeklinde açıklamalar yapmanın, yasayı ve yaptırımlarını protesto etmenin zamanı geçti artık. Zaman fabrikada, işyerlerinde bir örgütlenme atağına girişerek sendikasızlaştırma yasasını da, istatistiklerini de yırtıp atmanın zamanı. Asıl işveren/taşeron ayrımlarını tanımadan, işçi sınıfının sendikalaşma hakkının meşruluğuna dayanarak örgütlenme zamanı. Ekonomik krizle birlikte sertleşme ihtimali olan mücadelelere hazırlıklı olup, işçi sınıfının bu mücadelelerden örgütlü olmanın gereğine duyduğu inancı arttırarak çıkmasını sağlamak üzere çalışma zamanı. Tek bir işyerinde patlak verecek bir mücadelenin başka işyerlerine de yayılmasını sağlayacak kanalları yaratacak yöntemler bulma zamanı. Çünkü zaman, sendikalar için varlık yokluk zamanı.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2013 tarihli 40. sayısında yayınlanmıştır.