Parola Kavel!
MESS grup sözleşmesi 186 iş yerinde 130 bin işçiyi kapsıyor. Bu yönüyle bakıldığında işçi sınıfı ve burjuvazinin önde gelen güçleri arasında bir meydan muharebesini andırıyor. Muharebeyi kazanmak için savaş alanını iyi tanımak, sıkı hazırlık yapmak, doğru strateji ve taktikleri uygulamak şart. Metal patronlarının stratejisi büyük oranda belli. Uzlaşmaz bir tutumu sonuna kadar sürdürmeyi, pervasızca kazanılmış haklara saldırmayı, süreci greve doğru sürmeyi planlıyorlar. Bu noktada hükümetin grevi yasaklayacağına ve Yüksek Hakem Kurulunun (YHK) sözleşmeyi kendi istekleri doğrultusunda sonuçlandırmasına bel bağlıyorlar.
MESS’in bu stratejisi yeni değil. Ayrıca MESS’in merkezinde duran Koç Holding, Tüpraş sözleşmesinde bu stratejinin güncel bir uygulamasını da yaptı. Antrenmanlı… Grev yasağı olan sektörde, işi uyuşmazlığa sürükleyip son dakikada teklifini bir adım yükseltti. Güya iyileştirilmiş olan bu teklif de kazanılmış haklarda geri gidişi öngörüyor ve kabul edilemez koşullar içeriyordu. Daha sonra Koç ve YHK’nin danışıklı dövüş içinde olduğu ortaya çıktı. YHK, Koç’un son teklifinin de altında bir sözleşme bağıtladı. Verilen mesaj açıktı. Ya masada anlaşırsın ya da YHK canına okur! Ölümü gösterip sıtmaya razı etme!
Bu stratejinin en güçlü olduğu zannedilen kısmı “grev yasağı” aslında bu stratejinin en zayıf yanıdır. MESS genel sekreterinin açıklamalarına göre patronlar grev yasağına kesin gözüyle bakıyorlar. Tayyip Erdoğan’a güvenlerinin sonsuz olduğu anlaşılıyor. Anayasa Mahkemesinin Kristal-İş ve Birleşik Metal-İş’in açtığı davalarda grev yasağını sendika hakkı ihlâli olarak görmesini de umursamıyorlar. Nasıl olsa mahkeme karar verinceye kadar “atı alan Üsküdar’ı geçer” diye düşünüyorlar. Hesaba katmadıkları bir senaryo var o da olası grev yasağına rağmen fiili grevlerin sürmesidir.
Bu konuda MESS daha önceki deneyimlere bakıyor. Elbette ki işçinin ciddi bir tepki göstereceğini varsayıyorlar. Öte yandan Pevrul Kavlak’ın “grev yasaklanırsa iş yerine gireriz ama bizden verim alamazsınız” tarzındaki sözleri onlara bu tepkilerin kontrol edilebilir seviyede kalacağını düşündürüyor. Bu noktada Birleşik Metal-İş’in ne yapacağı önemli. 2015 senaryosu grev yasağının ardından Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda fiili greve devam iradesiyle başlamış ama merkezin müdahalesi ile bugün Pevrul Kavlak’ın söylediği çerçevede sonlanmıştı. Yine ciddi sonuçlar alınmış, bir dizi fabrika MESS’ten koparak Birleşik Metal-İş’le ayrı sözleşme imzalamış ve daha sonra EMİS adı altında toplanmıştı. Ama esas büyük fırtına aylar sonra Türk Metal tabanının imzalanan sözleşmenin koşullarının iyileştirilmesi talebiyle Türk Metal’e ve MESS’e karşı isyan etmesiyle kopmuştu.
Ancak şimdi Birleşik Metal-İş eskinin el yordamıyla uygulanan mücadele tarzını dört sene sonra bugün bir strateji olarak uygulayamaz. MESS yerinde durmadığına göre biz de stratejimizi geliştirmek zorundayız. Bu stratejinin merkezinde “olası grev yasağına fiili grevi sürdürerek cevap vermek” bulunmalıdır. Bu strateji Birleşik Metal-İş’in fabrikalarından ateşi yakacak ve 2015’teki fırtınayı yaratan gücü yani Türk Metal’in tabanını tutuşturacaktır. Bu gerçekleştiğinde MESS arkasına saklandığı “grev yasağı” surlarının altında kalacaktır. Bu olursa MESS’in süreci uzatmaktan başka bir etkisi olmadığını düşündüğü Anayasa Mahkemesi kararları işçilerin meşru eylemlerinin yasal dayanağı olarak hükmünü iki yıl sonra değil anında verecektir. Grev hakkını fiili grevle yasalara kazıyan 1963 Kavel grevine işaret ederek parolamız “Her yer Kavel her yer direniş” olmalıdır. Aksi, Pevrul Kavlak’ın “bizden verim alamazsınız” stratejisine teslim olmak demek olur.
Bu genel strateji her fabrikayı ayrı birer cephe olarak gören bir anlayışla güçlendirilmelidir. Her fabrikanın koşulları farklı. Bazı fabrikalar “kısa çalışma ödeneği” ile çalışmakta, üretimleri düşmüş iken bazı fabrikalar fazla mesai yapıyor. İşçiler açısından ise bazı fabrikalarda işçiler gelen kararları uyguluyor bazıları şimdiden grev havasına girmiş durumda. Merkezi eylem kararları önemli ama fabrika inisiyatiflerinin de önü açılmalı. Fabrikalarda grev komiteleri kurulmalı. Örneğin genel planlamada mesai eylemlerine ara verilmesi düşünülmüş olabilir ama grev komitesi patronun stok yapmasını engellemek ve direniş ateşini canlı tutmak için mesai eylemlerini sürdürebilir ve sürdürmelidir de. Her şey grev hakkını grevle savunma stratejisini güçlendirecek şekilde planlanmalıdır.
MESS kendi stratejisini açıktan söylüyor, amacı korku yaratmak. Metal işçisi de kartlarını açık oynamalı. Bu kavga “kurnazlık”la kazanılabilecek bir kavga değil. Kurnazların hepsi karşı tarafta toplanmış. Metal işçisi grev kararlılığını dosta düşmana ilân ederek, adımları yeri sarsarak, gümbür gümbür yürümek zorunda. Türk Metal tabanının dikkatini üzerinde toplamalı, tüm halkı kendi etrafında kenetlemeli, MESS’i yalıtmalıdır. Yaklaşan grevi bir ekmek ve hürriyet mücadelesi olarak tüm halka mâl etmelidir! Unutmayalım halkı etrafında toplamış örgütlü işçi sınıfı karşısında MESS sadece kağıttan kaplandır…
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2020 tarihli 124. sayısında yayınlanmıştır.