Metal fabrikalarından haberler - Mayıs 2021

Yaşasın işçi sınıfı! Yaşasın halkların kardeşliği

Gazetemizin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında metal fabrikalarından ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz. 

 

Yaşasın işçi sınıfı! Yaşasın halkların kardeşliği - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi

Merhaba yoldaşlar, bugünlerde fabrika içi gündemimiz dışında sık sık konuştuğumuz iki konu var. Birincisi organize suç örgütü lideri olan Sedat Peker’in videoları. İktidarın desteğini arkasına aldığı günlerde binlerce kişinin gözü önünde akademisyenleri kanlarında boğmakla tehdit edecek kadar ileri giden bu şahıs kalkmış bize haktan hukuktan bahsediyor. Talihe bakın ki biz de ekranın başına oturup saatlerce onu dinlemek mecburiyetinde kalıyoruz. Videoları izlerken bir yandan olanlara hayret ediyor diğer yandan bunca ifşaata rağmen nasıl bahsi geçen şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulmaz diye şaşırıp kalıyoruz. Soylu mu gider Peker mi geri adım atar umurumuzda değil. Bir kanat üstün gelir diğerini sindirir ortadaki yolsuzluklar, usulsüzlükler olduğu gibi kalır. Bu hesaplaşma bizlerin, emekçi halkın endişelerini gidermez. Derin devlet-mafya ilişkisi kabul edilemez! Bu birliktelik işçi sınıfının sırtına yüktür! Bilinçli işçinin safı da çoğunlukla milliyetçilik kisvesine bürünen bu ilişkinin tam karşısı yani sınıf temelinde örgütlülüktür!

İkinci konu ise işgalci İsrail Devleti Kudüs’teki Filistinli ailelerin evlerine ve topraklarına çöreklenmeye çalışması. Filistin halkının kendi topraklarından tahliyesi kökü 100 yıl öncesine dayanan bir projedir. Bugün gelinen noktada da AB’nin, ABD’nin, İngiltere’nin ve birçok Arap devletinin rolü büyüktür. İşgalci İsrail devletiyle normalleşmeye giden Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri gibi devletlerin son olayları sadece reddetmekten daha ileriye gitmemeleri çıkarları doğrultusunda Siyonizm’le işbirliğinin belirtileridir. Türkiye ise ancak kınar, daha öteye gidemez ve hiçbir somut adım atmaz. Filistin topraklarında Siyonizm ve emperyalizmin güçlenmesinin bölge halklarına ölüm ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyeceğini çok iyi bilen hâkim sınıfın mensupları kendi çıkarları uğruna Filistin’e de Orta Doğu’nun tamamına da bunu reva görüyorlar. İşçiler ve emekçi halk olarak neyin ne olduğunun farkındayız. Bizim yerimiz direnen Filistin halkının yanıdır çünkü fabrikalarda her gün yaşadığımız sömürü ile Filistin’e yağan bombalar aynı sistemin iki farklı biçiminden başka bir şey değildir. İsrail’e Boykot Filistin’e Özgürlük! Yaşasın Halkların Kardeşliği!

 

Haklarımızı almak için safları sıkı tutalım - Çayırova Baldur Süspansiyon’dan bir işçi

Çayırova Baldur Süspansiyon’dan bir işçi

Baldur Süspansiyon adlı İspanyol bir fabrikada haklarımızı almak için sendikaya üye olduk, 7 aydır direnişte, 5 aydır grevdeyiz. Birkaç gün önce resmi grevde olduğumuz halde patron içeriden malzeme çıkarmaya çalıştı. Oturma eylemi yaparak çıkışı kapattık engel olmaya çalıştık fakat her zaman sermayenin yanında olan devletimiz 2 otobüs çevik kuvvet ile cevap verdi. Çevik kuvvetin 3. müdahale ikazından sonra dağılmak durumunda kaldık. Biz polise karşılık vermeyiz ama o polislerin bizim emrimizde olduğu günler geldiğinde bunun hesabını o zaman soracağız. 5 ay boyunca şahsen yaşadığım ve arkadaşlarımda gözlemlediğim sorunlar sıkıntılar elbette bitecek. Maddi manevi sıkıntılardan kaynaklanan sorunlarımızı yok etmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. İşçi, halk, insan günlük hayatta yaşadığı sorunlarının çözümünü kendinde, örgütlenmekte, sorunun düzende olduğunu gördüğünde örgütlenerek, çaba, azim ve güvenle birbirine sıkı sıkı sarıldığında çözemeyeceği aşamayacağı engel yok. O zaman safları sık tutalım aramızdaki ihanete meyilli insanların farkına varalım bunun Türkiye’nin değil dünyanın sorunu olduğunu görüp elimizi taşın altına koyalım yoldaşlar. Son olarak İsrail’in barbarlığına karşı direnen ve genel greve çıkan Filistin halkına selam olsun biz de Baldur işçileri olarak 149 gündür grevdeyiz. Bu özgür mücadelelerinde Filistin halkının yanındayız tüm dünyadaki yoldaşlara selam olsun.

 

Birlik olursak istediğimizi alırız!- Gebze’den bir metal işçisi kadın

Gebze’den bir metal işçisi kadın

Merhaba yoldaşlar, ben Gebze’de bir elektronik fabrikasında çalışıyorum, fabrikada ağırlıklı olarak bakır tellerle çalışıyoruz. Fabrikamızın son haftalardaki en yakıcı gündemi iş güvenliği. Üretimde kullandığımız makinalar son birkaç haftaya kadar çok eskiydi. Makinalardan birinin pistonu kırılıp, bir arkadaşımızın kafasına çarptıktan sonra o güne kadar yaşadığımız başka iş güvenliği sorunları ile birlikte, yaptığımız işin ne kadar tehlikeli olduğu gündeme geldi. Her gün bir arkadaşımız makinaya ayağını, elini sıkıştırıyor. Bakır tellerle sardığımız bobinlerin sıkı olması istendiği için makinaların hızı ve kuvveti çok fazla ancak bu makinaları kullanan işçilerin güvenliği makina geliştirilirken hiç düşünülmüyor. Sadece adete, hıza ve kaliteye önem veriyorlar. İşçinin can güvenliğini umursamıyorlar. Sarım makinası, bakır tellerin vücudumuza çarpması ve elimizin sıkışması bir yana, daha ciddi bir kazada parmağımızı kırabilecek kuvvette. Buna rağmen sayı baskısı dolayısıyla çok hızlı çalışmamız bekleniyor, dolayısıyla sürekli iş kazaları yaşanıyor.

Fabrikada başka işler de var, ancak sarım, montaj gibi ağır işlerde adete ve kaliteye önem verildiği için işi iyi bilen insanları aylarca bu makinalarda çalıştırıyorlar, neredeyse herkesin eklem, kas rahatsızlıkları kalıcılaşmaya başladı. İşçiler olarak talebimiz bu makinalarda sürekli aynı kişilerin çalışması değil, dönüşümlü olarak çalışılması ve insanların dinlenebilmesi. Ancak yaşanan ise tam aksine omzunu sakatlayan arkadaşımızın bile kolunu sürekli kullanması gereken sarım makinasında çalışmaya devam etmesi. Yoğun olarak mesai yaptığımız ve bu mesailer zorunlu olduğu için vücudumuzu dinlendirme imkânımız olmuyor. Ne kadar yorgun olursak, o kadar çok iş kazası yaşamaya meyilli oluyoruz.

Yaşanan son iş kazasından sonra, kafa darbesi alan arkadaşımız hastaneye gittiği için olayın üzerine tutanak tutuldu. Ardından fabrikaya iş güvenliği uzmanları denetime geldi, denetim sırasında fabrikada en çok sorun yaşadığımız eski makinaları kaldırdılar. Denetimden sonra yine aynı makinalar çalışmaya devam etti. Denetim yapılsa da insan kaynakları müdürü aynı zamanda patronun eşi olduğu için, aile şirketi mantığında birbirlerini kolladıkları için yapılan denetimlerin net bir sonucu olmuyor.

Ancak biz yaşadığımız sorunların çözümünün birlik olmamızdan, örgütlenmemizden ve sendikalı olmamızdan geçtiğini biliyoruz. İşçilerin birliği, patronların ve şirket yöneticilerinin bağlarından daha kuvvetlidir! Biz örgütlendiğimizde ve bütün bu sorunlara karşı sesimizi çıkarttığımızda istediğimizi alabiliriz! Yaşasın işçilerin birliği! Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

 

Sorunlar çok ama çözüm belli- Tuzla Oppo telefon fabrikasından bir işçi

Tuzla Oppo telefon fabrikasından bir işçi

Sevgili dostlar, yoldaşlar herkese merhaba. İstanbul Tuzla’da yer alan telefon fabrikası Oppo’da çalışan bir işçi kardeşiniz olarak bu satırları yazıyorum. Fabrika kurulduğundan beri 5 ay geçti ama sorunlar her gün artmaya devam ediyor. Koronavirüs önlemleri uygulanmıyor, içeride dip dibe çalışıyoruz, onlarca pozitif vaka çıkıyor. Soyunma odalarında daha ilk günkü gibi sıkışa sıkışa giyiniyoruz, yemekler niteliksiz, bir kişiden yemek güzeldi lafını duymak mümkün değil, sabit bir servisimizin olması ise hayalden ibaret. Her hafta yönetimin keyfine göre vardiya saatleri değişiyor, bir gün akşam 4’te geleceksin deniliyor diğer gün akşam 6 oluyor. Üretim hedefini tutturan bant çıkış yapabilir deniyorken fiiliyatta bu gerçekleşmiyor, hedef biraz daha yükseliyor. İçeride sabit bir çalışma yerinin olması ise hikâye. İşe yeni başladığında sana bir istasyon gösteriyorlar, buradasın diyorlar. Ta ki diğer istasyonlarda çalışmayı öğrenene kadar. Öğrendikten sonra aynı gün içinde şeflerin buyruğuna göre istasyon, istasyon geziyorsun. Bunlar yetmezmiş gibi üstüne bir de maaşlarımızdan keyfi kesintiler yapılıyor, mesai paraları yatırılmıyor. Cuma namazı için yönetimin hayrına veriyormuş gibi gösterdiği iki saatlik izin de yine işçinin maaşından kesiliyor.

Dostlar, sıraladığım tüm bu sorunları Oppo yönetimi fabrika yeni, daha iyi olacağız diyerek, uydurma bahanelerle düzgün bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Hâlbuki bu sorunların çözülemeyişinin en büyük nedeni yönetimin karşısında örgütlü bir işçi odağının olmaması. Mart ayında Türk Metal sendikası fabrikada yetkiyi almıştı ama hala yönetimin toplu sözleşme gündemi yok. Şimdi de bir süredir patronun yetki belgesine itiraz ettiği ve süreci mahkemeye taşıdığı konuşuluyor. Yetki itiraz süreçlerinin mahkemelerde nasıl aylarca, yıllarca sürüncemede bırakıldığını diğer birçok fabrikadan biliyoruz. Bizim de başımıza bunun gelmemesi için mücadele etmemiz şart. Karşımızdaki patronlar sınıfı örgütlüyken biz örgütsüz kalamayız. Ne mutlu ki fabrikada kimse sendikadan vazgeçmedi, her gün işçiler arasında sendikanın gerekliliği konuşuluyor. Oppo işçileri olarak bu kararlılığı büyüterek ve birlikte durarak yetkiyi alan sendikayı bu fabrikaya sokacağız, patrona da toplu sözleşmeyi imzalatacağız.

 

Düzen dikiş tutmuyor, bıçak kemikte!- Dilovası Systemair HSK’dan bir işçi

Dilovası Systemair HSK’dan bir işçi

Merhaba dostlar ve yoldaşlar. Klima santrali üreten bir fabrika olarak en yoğun çalışacağımız yaz aylarına giriyoruz. Artan siparişlerle birlikte iş yükümüz de artıyor. Servislerimiz lebalep dolu, birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız Korona olurken yönetim vakalar yokmuş gibi davranıyor. Hala yüzlercemiz iş güvencesinden yoksun bir şekilde taşeron çalışmaya devam ediyor. Üretim sayılarını tutturabilmek için bizi sürekli mesaiye çağıranlar ücretsiz izindeki arkadaşlarımızı açlıkla sınamaya devam ediyor. Zam dönemi yaklaşırken pandemi bahane edilerek “çalıştığınıza şükredin, beklentiye girmeyin” mesajları veriliyor, aklımızla alay ediliyor. Devletin çığ gibi büyüyen işsizliği dizginleyebilmek için kısa çalışma uygulamasını geri getirmesi, ücretsiz izin belasını uzattıkça uzatması patronların elinde işçilere karşı silaha dönüşüyor.

Kokuşmuş düzen sadece fabrikamızı değil tüm ülkeyi sarıyor. Halk namlunun ucunda. Bu ülkenin işçileri, esnafı boğazına kadar borca battı. Patronların bir dediğini iki etmeyenler esnaftan helallik isteyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Turistlerin gördüğü herkesi aşılamak isteyen hükümet ülkeye girecek dövizi halkın sağlığına tercih ediyor. Salgın fabrikaları kırıp geçirirken işçileri kaderine terk edenler son sürat normalleşme kararı alıp, henüz aşı yüzü göremeyen milyonlarca vatandaşa ekranlarda “salgının sonu görünüyor” safsatalarını anlatıyor. Mafyalara, baronlara, iş cinayetlerinden suçlanan patronlara gücü yetmeyen yargı binlerce işçinin sendikalaşma hakkını uzayan mahkemelerde hiç ediyor, yüzlerce işçiyi madenlerde kurban edenleri ise işletme izni vererek ödüllendiriyor.

Şimdi bu kara düzenin temsilcileri bizden helallik istiyor öyle mi? Memleket kan ağlarken yaşananları sineye çekeceğiz, bu kokuşmuşluğa tahammül edeceğiz, kıt kanaat geçinmeye devam edip şükredeceğiz. Her gün kelle koltukta çalışırken salgın yokmuş gibi davranacağız, döviz gelecek diye ülkenin emekçileri olarak emperyalistlere altın tepside sunulacağız öyle mi?

İşçi kardeşlerim, bu düzen dikiş tutmaz, bu düzende normalleşme olmaz. Hem ekmeğimize hem de hürriyetimize göz koyanlarla helalleşilmez. Aza kanaat etmeyeceğiz, çoğu bulmak için mücadele edeceğiz! HSK’da yaşadıklarımız bizim için örnektir. Bu düzen bize örgütlü saldırıyorsa biz daha çok örgütlenmeliyiz. Üretimden gelen gücümüzün bilincinde yeni mücadeleler örmeli, yılmadan ve usanmadan yolumuza devam etmeliyiz!

 

MESS’te dilenenler değil direnenler kazanacak!- Bursa SCM’den bir işçi

Bursa SCM’den bir işçi

Merhaba dostlar, emekçiler. Yeni bir MESS sözleşmesine az bir zaman kaldı. Sermaye elimizde kalan haklarımızı biraz daha tırpanlamak için hazırlıklarını yapıyor. Biz işçiler olarak da haklarımızı genişletmek için bir araya gelmemiz gerek. Sermaye bizi ayrı ayrı hareket ettirip zayıflamamızı sağlıyor birleşip ortak hareket edersek yenilmez bir güç haline geliriz. Biz SCM işçileri olarak metal işçisine elimizden geldiği kadar yol göstermeye çalıştık. Önümüzdeki süreçte de üzerimize düşeni sonuna kadar yapacağımızı bilmenizi isteriz. Tarihi dilenenler değil direnenler yazar. Şunu asla unutmamamız gerek biz yoksak sermaye de olamaz.

 

Bizi virüs değil kapitalist sistem öldürüyor!- OYAK Renault'tan bir işçi

OYAK Renault'tan bir işçi

Otomobil sektöründe tedarik krizi devam ediyor. Bu krizin sonucunda birçok fabrika üretimi durdurma kararı alıyor. OYAK Renault fabrikası da tedarik krizi nedeniyle 12-19 Mayıs arası üretimi durdurma kararı aldı. İşçi maaşları kısa çalışma ödeneği üzerinden yatıyor. Tedarik krizi ise uzun süre devam edecek gibi görünüyor. O yüzden dolayı en az iki ay kadar daha belli aralıklarla üretimin duracağı söyleniyor. Kısa çalışma ödeneğinin uzayıp uzamayacağı da belirsiz.

Kapitalist kâr düzeninde işçilerin canının hiçbir öneminin olmadığını pandemi sürecinde bir kez daha görmüş olduk. İş cinayetleri raporlarına yansıyan veriler de bunu her defasında acı bir şekilde ortaya koyuyor. Bizim fabrikamızda da bir iş cinayeti daha yaşandı. Geçtiğimiz günlerde OYAK Renault fabrikasında 15 yıl boyunca emek harcamış K motor departmanında çalışan arkadaşımız Alpay Pala korona virüs yüzünden hayatını kaybetti. Ailesinin ve işçi sınıfımızın başı sağolsun. Tüm fabrikalarda evde kalamayanlar olarak birer birer ölmeye devam ediyoruz. Koronavirüs artık bir işçi hastalığıdır. Bu hastalığın sonucunda fabrikalarda patronların ve hükümetin çıkarları için birer birer ölüyoruz!

 

Hem yaz hem pandemi koşullarında çalışmak daha da zorlaşacak- Bursa Tofaş’tan bir işçi

Bursa Tofaş’tan bir işçi

Ramazan ayını geride bıraktık. İlk önce bütün emekçilerin Ramazan bayramını kutlarım. Ramazan ayında, tüm ülke sözde tam kapanma yaşarken işçiler yine çalıştırıldı. Tofaş’ta üretim arife gününe kadar devam etti. Ülkede vakalar arttıkça Tofaş’ta da vakalar arttı. Havalar ısınıyor, maske kullanımı çalışanlar için sorun oluyor. Hem yaz hem pandemi koşullarında çalışmak daha da zorlaşacak.

Diğer bir konu ise her şeye zam üstüne zam geliyor. 2021 Eylül sözleşmesi yaklaşıyor. Tofaş işçisini yine büyük sorunlar bekliyor. Sendikacıların ne yaptığı belli değil, çalışanları bilgilendiren kimse olmuyor, temsilcilere sözleşme ile ilgili soru sorduğumuzda verilen cevaplar “her şey olabilir, daha belli değil” gibi cevaplar veriliyor. Yıllık izine ne zaman çıkılacak, kaç gün yıllık izin olacak, dönüş ne zaman, belli değil. İki yıldır, pandemi döneminde tedarikten dolayı duruş dışında hiç durmadan çalıştık, geçen yıl bayram tatili ile birlikte 12 gün izin kullandık. Bu yıl nasıl olacak diye merak ediyoruz. Dünyayı saran bu pandemi döneminde üretim hedeflerini tutturan Tofaş, Eylül sözleşmesinde nasıl bir yol izleyecek, gücü sadece kendi işçisini sindirmeye yeten bir sendika ne alabilecek bilmiyoruz.

Bu yıl da işçi emekçi bayramı 1 Mayıs yine yasaklara takıldı. Böyle olacağı zaten biliniyordu. AKP hükümeti kongreler yapıp, toplu cenazelere giderken sorun olmuyor da pandemi koşulları nasıl oluyor da 1 Mayıs için tehlikeli olabiliyor! AKP Hükümeti’nin gerçek yüzü yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlarken, rüşvetler, yolsuzluklar, derin devlet mafya ilişkileri AKP’yi iyice zayıflatmaya başladı. Ama karşısında güçlü muhalefet olmayışı hala ülkenin yönetiminde olmasının en büyük nedeni. İşçiler ve emekçiler kendi güçlerini birleştirerek sınıf mücadelesi vermediği sürece Erdoğan gitse, yerine gelen kim olursa olsun, yine kapitalist politikaları uygulayacak. İşçi sınıfı kendi sınıf bilincine sahip çıkıp mücadele etmezse yine sömürülmeye devam edilecektir.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında yayınlanmıştır.