Metal Fabrikalarından Haberler

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam devam ediyoruz.

 

Hak aramanın arabuluculuğu olmaz

Hak aramamızı engelleyen bir yasa daha meclisten geçti. Yasada işçi patrona dava açmadan önce arabuluculuk şartının getirildiği, arabulucuya başvurmadan açılan davaların işlem yapılmadan reddedileceği yazıyor. Yani; ihbar, yıllık izin ücreti, kıdem, primler, işe iade davaları için önce arabulucuya gitmemiz gerektiği yazıyor. Diğer bir maddede tazminatlarda zaman aşımı süresinin 10 yıldan 5 yıla indirildiği yazıyor. Zaman aşımı süresinin düşürülmesi işçinin aleyhine. Şu şekilde düşünürsek borçlu patron alacaklı işçi ise bu yasayla belirlenmiş zaman aşımı süresi dolduğunda işçi hukuki olarak hak kazanamaz durumuna düşmüş olacak. Hakkı yenen hep işçi. Yani borçlu hep patron, alacaklı hep işçi. Bu yasa bir nevi işçi hakkını aramaktan vazgeçsin diye çıkarılmış bir yasadır.

Bursa Oyak-Renault’dan bir metal işçisi

 

Hazırlıklı olmalıyız

Ekim ayının sonuna geldik. Sözleşmeyle ilgili yetkili sendika, işçileri hâlâ bilgilendirmedi. İdari konular bir bir geçerken diğer konular hakkında bilgilendirme söz konusu değil. Türk Metal sendikası açıklanan taslakta vaat edilen zammı bile alsa doların artışı ve tabii ki yılbaşından sonra gelecek zamlarla çok da iyi bir sözleşme olmayacak işçiler için. Peki Türk Metal masada yine patrondan yana tutum mu sergileyecek? Onlara göre taslağı kabul ettirecekler. Ama MESS kendi çıkarları doğrultusunda herhangi bir olumsuzluğu kabul etmez. Ucuz işçi için var olan gücünü kullanacak. Sarı sendika Türk Metal'e karşı bunu yapmak da pek zor olmayacağa benziyor. Asıl soru işçinin bu durumu nasıl karşılayacağı. Türk Metal bu satışı işçiye anlattığında ve hatta belki anlatamadığında işçinin ne tepki vereceği. Bizler hazırlıklı olmalıyız. Eskisi gibi tecrübesiz değiliz. Fiili metal grevlerinden bu yana sonunu bir çözüme bağlayamasak da çok önemli tecrübeler edindik ve eminim Türk Metal bu yüzden çekiniyor. 2018 yılı milat olabilir. Hem işçiler için hem sendika için hem hükümet için.  Zaman her şeyi gösterecek. İşçiler omuz omuza mücadele edecek olursa kazananlar bizler olacağız!

Bursa Tofaş’tan bir işçi

 

Zamlarla, vergilerle daha imzalanmamış sözleşmeye el koydular

TİS görüşmeleri 3. oturumda idari maddelerin imzalanmasıyla bitti. İdari maddelerin içeriğinde hiç bir değişiklik yapılmadan imzalandığını duyuyoruz, önceki sözleşmelerdeki maddeler neyse aynı şekilde imzalanmaya devam ediliyor. Diğer yandan MESS’in bu sözleşmenin de 3 yıllık olması için ısrar ettiği söyleniyor. Sendika temsilcilerine bu durumu sorduğumuzda "MESS diğer sözleşmelerde olduğu gibi her sözleşmede dayatıyor, bu normal bir şey önemli olan bizim istediğimiz. Biz 2 yıllıkta kararlıyız, yapmak zorundalar” diyor. Diğer bir temsilci arkadaş da "ülke sıkıntılı günlerden geçiyor ne olacağı belli olmaz " deyip geçiştiriyor. Biz bu lafları diğer sözleşmelerde de duyduk, hep aynı terane… MESS'e dayatırız, biz alırız dediler yıllarca, sonuç yine hüsran yine satış!

Diğer tarafta hükümet her şeye zam yapmaya, vergileri arttırmaya başladı. Her yeni güne zam haberleriyle uyanmaya başladık. Taslağın yeni baştan düzenlenmesi veya iyileştirilmesi gerekiyor, yapılacak sözleşmeden bile hiç bir kazancımız olamayacaktır, aldıklarımızın çoğu vergi ve zamlara gidecektir. Bu durumu işçiler olarak sendikaya dayatmamız gerekiyor, aksi durumda yine sıkıntısını çeken biz işçiler oluyoruz, sendikaya sorduğumuzda cevap veremeyecek veya bizleri geçiştireceklerdir. Bu durumda sözleşmeyi beklemek yerine mücadeleye her zaman devam etmemiz, bu konular hakkında bir şeyler yapmamız gerekiyor.

Bursa Oyak-Renault’dan bir metal işçisi

 

Hataların sorumlusu patron, faturayı da o ödesin

Merhaba arkadaşlar, yakın bir zamanda fabrika yurtdışından gelecek olan müşteri denetimine girecek. Lakin fabrika 5S (Ayıklama, düzenleme, temizlik, standartlaşma, sürdürme ve geliştirme kelimelerinin Japoncasından geliyor) kurallarının hiçbirine uygun değilken denetimden bir hafta önce bizlere standartlara uygun görünelim diye yeni kıyafetler verildi, fabrikanın her tarafı operatörlerce temizlendi. Yani denetimcilerin gözlerini boyayabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptırdılar diyebiliriz.

Peki bu ani müşteri denetiminin asıl sebebi nedir? Ben açıklayayım… Müşteriyi memnun edeceğiz diye lojistik ve planlama müdürünün her gün üretimin içine dalıp çıkması, operatörlerden imkânsız olan sayıları istemesi, çıkmayınca da bizlere baskı uygulaması ve yaklaşık üç aya yakın bir süredir haftanın en az iki günü (cumartesileri bu hesaba katmıyorum çünkü sözde cumartesi ve pazar çalışmamak şartıyla girdik işe, lakin her cumartesi mesaideyiz) mesaiye kalmamız, fabrikanın çoğunluğunun çocuklu kadın çalışan olması ve çalışma saatlerinin en az on saat gibi bir süre olması, eve dönünce de ev işleri telaşı derken bizlerde mental ve fiziksel yorgunluk gün geçtikçe arttı. Bu sefer de verimimizin düşmesi üzerine yönetim üretim mühendislerinin üstüne gidiyor. Onlar da sinirlerini bizlerden çıkarınca gerilim artıyor. Üretim konusunda iç hatalar, müşteri hataları oluşuyor haliyle.

Bu yüzdendir bu denetimin sebebi. Biliyoruz ki gene her denetimde olduğu gibi olumsuz bir gelişme olduğu taktirde bir kaç arkadaşımızı kış önü işten çıkartacaklar. Ancak bu devran böyle sürmez patron ve onun yardımcılarının hatalarının faturasının bizlere kesilmesini istemiyoruz. O yüzden birlik olmamız lazım, kenetlenmemiz lazım ki işimizden olmayalım.

Bursa Elsi’den bir metal işçisi

Örgütlü mücadele kazandırır!

Her fabrikada sayı ve üretim baskısı mevcuttur. Her fabrikada işçiler, görev tanımında olmayan işleri yapmaya zorlanırlar. Kimisi yapmaz. Kimisi formenlere, vardiya amirlerine ben yapmıyorum diyebilir, kendi hakkını savunmaktan çekinmeyebilir. Bu arkadaşlarımız kendi hakkını savunduklarını, yer yer şeflere, formenlere ya da ustabaşılara kafa tuttuklarını anlatırlar. Ancak bu arkadaşların yaptıkları her hareket kendisini bağlar. Bu arkadaşlar, işte ben yapıyorum, bu bana yeter diyebilirler. Ancak bu tür bireysel kafa tutmalar sonuç getirmez. İnsanın kendini ezdirmemesi, hayır diyebilmesi iyidir. Hakkını aramak kadar güzel bir şey yoktur. Ancak hak arama mücadelesi tek başına yapılamaz.

Örgütlü bir biçimde, tek yumruk halinde kenetlenmiş işçiler tarafından yani birlik haline gelmiş işçiler tarafından başarıya ulaşılır. Bizler fabrikalarda, sanayi bölgelerinde teker teker mücadeleye öncülük edecek işçilere bunu anlatmalıyız. "Sen hakkını yedirmiyorsun da, yanındaki yeni girenin hakkı yendiğinde niye sesini çıkarmıyorsun?" diye sormalıyız. Fabrikalarımızda öncü işçileri ikna etmeli, sendikalarımızı işyerlerimize sokmalı, işçi komitelerini kurmalıyız. Tek başına çözüm ve kurtuluş yok. Örgütlü mücadeleyle kazanırız.

İstanbul Tuzla’dan bir metal işçisi

CSUN’da greve doğru

Ben Tuzla bölgesinde güneş paneli üreten yabancı sermayeli bir fabrikada çalışıyorum. Fabrikamız DİSK Birleşik Metal sendikasında örgütlü. Bu sene 2. dönem toplu sözleşmedeyiz. Patron ile sendika arasında yapılan görüşmelerde anlaşma olmadı ve uyuşmazlık tutuldu. Bu saniyeden sonra patronumuz türlü türlü ayak oyunlarıyla bizi bölmeye ve ikna etmeye girişti. Şirketin krizde olduğunu, verilen teklifin ancak bu kadar olabileceğini söylemeye başladı. Biz CSUN işçileri aramızdaki ayrımlara hemen bir son vermeli, sözleşme döneminde daha iyi bir toplu sözleşme için tüm bariyerleri aşıp sendikamızla birlikte Çinli patrona karşı birlik olmalıyız. Yoksa Çinli patron ve onun yaverleri, bizleri içten içe bölmeye çalışacaktır. Verdiğimiz teklifin arkasında durmalı, bu işin grevle çözüleceğini bilmeliyiz.

İstanbul Tuzla CSUN’dan bir işçi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2017 tarihli 98. sayısında yayınlanmıştır.