Madenlerin özelleştirilmesi ölüme davetiye çıkarmaktır!

Hükümetlerin özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları doğrultusunda, özellikle 1998 sonrasında, devletin işlettiği madenlerde her geçen gün işçi sayısı azalırken özel sektörün işlettiği madenlerde işçi sayısı artıyor. 1995 yılında maden işçilerinin %59,4’ü kamuya ait madenlerde çalışırken, 2008 yılında bu oran %30,4’e kadar düşmüştü. Bunun nedeni “devletin küçültülmesi” mantığıyla devletin madenlerden çekilip, madenlerin işletilmesini özel şirketlere devretmesidir.

Bu uygulama sadece işçilerin ücretlerinin düşmesine neden olmuyor, aynı zamanda madenlerin denetimden uzaklaşmasına ve bunun sonucu olarak da iş cinayetlerinin artmasına yol açıyor. Özel sektörün bütün politikası daha fazla kâr elde etme üzerine kuruluyken, işçilerin sağlığı ve güvenliği için önlemler almak planları dâhilinde değil. Alınacak her bir önlem işverenin gözünde bir maliyet kalemidir. Maliyet kaygısıyla alınmayan önlemlerse onlarca, belki de yüzlerce işçinin hayatına mal oluyor.

Bu basit bir öngörü değil, gözlerden gizlenemeyecek kadar büyük bir gerçek. Genel Maden İşçileri Sendikası’nın (GMİS) açıklamış olduğu Zonguldak kömür havzasında 2000-2013 yılları arasında yaşanan ölümlü kaza verileri, bu gerçekliği açık bir şekilde gösteriyor. Bu veriler özel ve kaçak madenler ile Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda (TTK), 100 bin ton kömür üretimine karşılık kaç işçinin hayatını kaybettiğini karşılaştırmalı olarak gösteriyor. TTK’da belirtilen yıllar arasında 100 bin ton kömür üretiminde en yüksek ölüm oranı 0,38 iken, özel ve kaçak ocaklarda bu oranın 43,87’ye çıktığı görülüyor. Bu tablo rödovans (maden ruhsat alanlarının, sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye bir süre terk edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin ruhsat sahibine ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği bir tür maden kirası olarak tanımlanabilir) yöntemiyle özel sektöre verilen madenlerde ve kaçak olarak işletilen madenlerde iş cinayetlerinin TTK’dakinin 100 katından fazlasına kadar çıktığını gösteriyor.

Bu veriler sadece Zonguldak kömür havzasına ait. Bu havzada kömür üretiminde -her geçen yıl azalmış olsa da- ağırlıkta olan TTK ve sendikalı işçilerdir. Soma’da, Ermenek’te ve en son Şirvan’da yaşanan katliamlarda ortaya çıktığı gibi, tamamen özel sektöre terk edilmiş havzalardaki maden işçileri için tablonun çok daha kara olduğu ortada. Dolayısıyla bu istatistikler bize bir gerçekliği gösteriyor: TTK özelleştirilse Zonguldak maden işçisi için de bu tablo kararacaktır.

Çözüm: işçi denetiminde kamulaştırma!

Hükümet ve ilgili bakanlıklar bırakın öncesinde, işçiler öldüğünde bile denetleme yapmıyor. Ne zaman ölümler ulusal basında haber olursa ancak o zaman inceleme ve denetleme yapıyor. Fakat bu incelemelerde de sorumlular bir türlü ortaya çıkmıyor. Soma’da, Ermenek’te ve daha nice madenlerde yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği katliamların hesabı yıllardır verilmedi.

Ciner grubuna ait Afşin-Elbistan’daki Çöllolar madeninde 2011 yılında yaşanan heyelan sonucu 11 işçi hayatını kaybetmişti. Bugün 9 işçi hâlâ toprak altında. 17 Kasım 2016’da Şirvan’da 16 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan katliamın failleri de daha önce cezalandırılmayan aynı patronlar. Madenleri denetlemeyenler, bu cinayete de davetiye çıkarmış olan, yine merkezi ve yerel devlet yetkilileridir.

GMİS’in birkaç yıl önce açıklamış olduğu bu tablodan da açıkça görüldüğü gibi ölümler kader değildir. Rakamlarla sunulan bu gerçekler bize çözüm yolunu da gösteriyor. Çözüm, özel şirketlerin madenlere sokulmaması ve tüm madenlerin işçi denetiminde kamulaştırılmasıdır!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.