Kıdem tazminatının gaspına karşı mücadeleye!
İktidar ve patronlar kıdem tazminatının kaldırılması için yoğun mesai harcıyorlar. AKP’nin temcit pilavı gibi her sene ısıtıp önümüze getirdiği bu değişikliğin, işçilerin çıkarına olmayacağı çok açık. İş güvencesini tamamen kaldırmayı hedefleyen AKP’ye karşı işçi ve emekçilerin ortak mücadelede buluşması, sermaye yanlısı saldırıyı önlemesi gerekiyor.
Devrimci İşçi Partisi, uzun bir süredir kıdem tazminatının gaspına ve emekçilere yönelik tüm saldırılara karşı kampanya yürütüyor. Afiş ve bildirilerle kıdem tazminatımıza, iş güvencemize gelecek saldırılara karşı hazırlanıyor. İşçileri bilinçlendiriyor, mücadeleye sevk ediyor, sendikalara ve işçi örgütlerine öneriler yapıyor.
Hükümetin müjde propagandası
Kıdem tazminatının kaldırılması, AKP’nin müjde propagandasıyla birlikte ilerliyor. Milyonlarca emekçinin hayatını ilk elden etkileyecek bu saldırının emekçilere kabul ettirilmesi için ince bir mühendislik yürütülmesi gerekiyor. AKP de tam olarak bunu yapıyor. Mevcut yasadaki zorlukları gösteriyor. Taşeron işçilerin kıdem tazminatının kapsamı dışında olduğunu söylüyor. Şu an kıdem tazminatından çok az işçinin yararlandığı teranesine sarılıyor. Hâlbuki 14 senedir iktidarda olan AKP’nin bu gerekçeleri sunması tam anlamıyla bir aymazlıktır. Kıdem tazminatının kaldırılmasının ardında yatan gerçekler bunlar değildir. Hükümet, iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmak, patronlara rahat bir nefes vermek istemektedir.
Düşünün, siz hiç kıdem tazminatının kaldırılmasına itiraz eden bir patron gördünüz mü? TÜSİAD’ın kalkıp kıdem tazminatının kaldırılmasındaki endişelerini belirttiğini işittiniz mi? Göremezsiniz, işitemezseniz. Hükümet ve patronlar, el ele tutuşmuş işçinin kalan son kazanımlarını nasıl tırpanlarım diye kafa kafaya vermişlerdir. Kıdem tazminatının kaldırılması için sermaye sınıfı tam bir bütünlük içindedir.
Sendikalar seferberliğe
Emekçiler cephesinde ise bu bütünlükten söz edilemiyor. İşçi sınıfının gündemlerinden uzaklaşan sosyalistleri bir yere koyalım. Onlar mücadelenin merkezini çoktan başka yerlere kaydırdılar. İşçi sınıfının mücadele örgütleri sendikalar ise az sayıda mücadeleci sendikayı tenzih ederek söyleyecek olursak uzun süredir atalet içindeler. Büyük çoğunluk kıdem tazminatıyla ilgili gelişmeleri televizyondan izliyor. Bu rehavet bahane değildir. Sendikalar işçilerindir. İşçi sınıfı mücadele ettiğinde, harekete geçtiğinde tüm sendika bürokratları da harekete geçmek zorundadır. İşçi sınıfı sendikalarını denetlemez, yönetmez, sendikaları sendika bürokratlarının inisiyatifine terk ederse, önümüzdeki günlerde de yine işçi sınıfının canı yanacaktır.
Devrimci İşçi Partisi, kıdem tazminatının gaspına karşı tüm sendikaları hangi konfederasyona bağlı olduğuna bakılmaksızın seferberliğe çağırmaktadır. Tüm işyerlerinde tabandan inisiyatifler kurulmalı, kıdem tazminatının gaspına karşı emekçiler hazırlık yapmalıdır. Göstermelik iş bırakma kararlarının, basın açıklamalarının yaklaşan saldırıyı püskürtemeyeceği ortadadır. Genel grev genel direniş çizgisiyle mücadele edilmelidir.
Direksiyona biz geçelim
Sendika yönetimlerinin, bu mücadeleye önderlik edemeyeceği şimdiden belli oluyor. Örnek verelim. Türkiye’nin en büyük sendika konfederasyonu Türk-İş’in başkanı Ergün Atalay, otururuz konuşuruz diyor. Türk-İş son genel kurulunda “kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” kararına rağmen, pazarlık ve diyalog maskesi altında gerçek yüzünü göstermeye hazırlanıyor. Biz de hazırlanalım. Devrimci İşçi Partisi diyor ki, işçiler direksiyona geçmelidir. Kıdem tazminatının pazarlığı olmaz. Patronların kolayca işçi atmasını öngören bu saldırı oturup konuşulmaz.
İşçinin kıdemi genel grev sebebi!
Türkiye uzun yıllardır gerçek bir genel greve şahit olmuyor. Çünkü sendikaların çoğu, kendi tabanını ikna etmekten uzak hazırlıksız bir biçimde göstermelik grev kararlarını alıyor. Genel kurulda “grev yapmadı demesinler” mantığıyla işler yürüyor. Buna son verilmeli. Mücadeleci ve fiili yöntemleri benimseyen bir sınıf hattına ihtiyacımız vardır. Bu hattın temel sloganı, “İşçinin kıdemi genel grev sebebi!” olmalıdır.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2016 tarihli 76. sayısında yayınlanmıştır.