Kapitalizm zehir saçmaya devam ediyor
12 Nisan sabahı, 06:30’da Tekirdağ Çerkezköy’de Boytek isimli fabrikada patlama meydana geldi. Reçine ve kimyasal maddeler üreten fabrikadaki yangın sonucu ortaya çıkan dumandan ve gazdan etkilenen 150’den fazla işçi zehirlendi, Çerkezköy ve Çorlu’da bulunan hastanelerde tedavi altına alındı. Fabrikanın bulunduğu Organize Sanayi Bölgesi’nden ise 5 bin kişi tahliye edildi. İlçedeki sağlık kuruluşları özellikle çocukların dışarıya çıkarılmaması gerektiğini, zehirli gazların insan vücuduna zararlı olduğunu vurguladı.
Bu yangın ve akabindeki gelişmeler yalnızca bir ihmalin sonucu muydu, yoksa kapitalist üretimin getirdiği kâr hırsının kaçınılmaz sonucu mu? Yangınlar, patlamalar, iş kazaları burjuva gazetelerinde, devlet yetkililerinin açıklamalarında, patronların sözlerinde bazen ufak bir ihmal, bazen bir işçinin hatası, bazen de “fıtrat” olarak açıklanır. Fakat gerçek hiç de böyle değil. Her yıl daha da artan iş cinayetleri, 2016 yılında Türkiye’de en az 1970 işçinin canını aldı. Ayrıca yangının meydana geldiği fabrikanın geçtiğimiz Şubat ayında yaptıkları bile böyle bir yangının yaşanmasının ne kadar kaçınılmaz olabileceğini gösteriyor.
Söz konusu fabrika Şubat ayında zehirli ve kötü kokulu kimyasal atıkları ayrıştırıp imha etmek yerine doğrudan kanalizasyona boşaltmıştı. Çerkezköy 10 gün boyunca ağır bir koku altında yaşamış, çocuklar okullarına maske ile gitmek zorunda kalmıştı. Boytek fabrikasının patronu doğayı ve halkın sağlığını kendi cebine girecek olan kârı artırmak için hiçe saymıştı. Şimdi aynı patron neden makinelerin, kazanların bakımlarını düzenli olarak yapmak yerine, fabrikada çalışan işçinin, ilçe halkının canına kast etmesin? Kapitalist üretimin kendi mantığı bu sorunun cevabını her gün yaşanan iş cinayetlerinde, talan edilen ormanlarda, kirletilen derelerde cevabını veriyor zaten; kâr arzusu, karşısında hiçbir ahlaki değer, hiçbir engel tanımıyor.
Biz, işte bu kapitalist üretim sisteminin sömürdüğü işçi ve emekçileriz. Patronlar fabrikalarda, inşaatlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almadığı için iş kazalarında sakat kalan, iş cinayetlerine kurban giden bizleriz. Bir zamanlar balık tutulan derelerimizde şimdi fabrikaların saldığı sanayi atıkları akıyor. Ciğerlerimiz maliyetli diye doğru düzgün filtrelenmeyen fabrika bacalarından çıkan dumanları soluyor. Patronların cebine giren para bizim emeğimizden, sağlığımızdan, canımızdan damıtılıyor. Kapitalizm yakıyor, zehir saçıyor. Bunu ancak işçiler, emekçiler yani bu kazalardan en çok etkilenenler dolayısıyla fabrikaları hakkıyla denetleyebilecek olan bizler durdurabiliriz. Öyleyse işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri için, üretimde işçi denetimi için mücadeleye! Emeğimiz için, can güvenliğimiz için, çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir dünya için mücadeleye!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2017 tarihli 91. sayısında yayınlanmıştır.