Fabrikalardan haberler - Mayıs 2019
"Fabrikalardan Haberler'' köşesinden, farklı sektörlerde çalışan işçi arkadaşlarımızın deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz. Bu sayıda Bursa, İstanbul ve İzmir'den işçi arkadaşlarımızın yazdığı yazılara yer veriyoruz.
Direnişimiz birinci yılını doldurdu - Tek Gıda-İş Suat KARLIKAYA ve Cargill direniş işçileri
Cargill direnişi 17 Nisan 2018 tarihinde Cargill yönetiminin NBŞ kotasının düşürülmesini bahane göstererek 14 tane Tek Gıda-İş sendikası üyesi işçiyi işten çıkartması ile başladı. 17 Nisan 2019 tarihinde Cargill işçileri olarak İstanbul Ataşehir’de Paladium Towers’ta bulunan Cargill genel müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Burada bu basın açıklaması ile önümüzdeki süreçte planlarımızı, mücadeledeki kararlılığımızı ve taleplerimizi hem kamuoyuna hem de Cargill yönetimine tekrar ilettik. Üzerinden 1 yıl yani 4 mevsim geçen direnişin geldiği noktada ne kış aylarının soğuğu ne bahar aylarının yağmurları ne yaz sıcakları nede yapılan baskılar Cargill işçilerini bir adım geri attırmadı, geri adım atmaya da hiç niyetleri yok. Bu mücadele emek dostlarının destekleri ile katkıları ile bu noktaya geldi. Bu vesile ile bu güne kadar bizleri hiç yalnız bırakmayan Devrimci İşçi Partili dostlara ayrıca tekrar teşekkür ederiz.
Katkı niye önemli destek niye önemli; çünkü Cargill işçileri sadece 14 işçi tekrar Cargill fabrikasında işbaşı yapsın diye mücadele etmiyorlar kendileri gibi haksızlığa uğrayan işçilere yol gösterebilmek için direniyorlar. Önümüzdeki süreçte işçilerin kıdem tazminatlarına bir saldırı planlanıyor. Biz işçiler birlik olamazsak kati ve net bir tavırla fabrikalarımızda üretimi durdurup son kalemiz kıdem tazminatlarımızı koruyamazsak artık koruyabileceğimiz hiçbir hakkımız kalmayacak. Kıdem tazminatı hakkımızı mücadelemizle koruyabilirsek bu aynı zamanda işçi sınıfına kavga etmeyi öğretecek. Çocuklarımıza daha adil daha korunaklı ve emeğimizin hakkını alabileceğimiz bir çalışma hayatı bırakmak bizim borcumuzdur. Cargill işçileri olarak diyoruz ki kıdem tazminatımız son kalemizdir ve bu kaleyi kimseye teslim etmeyeceğiz. Bütün emek dostları ile haydi dostlar mücadeleye.
Tersanede ve fabrikada çekilen çileler aynı, birleşelim! - Tuzla Kuzey Star Tersanesi’nden bir işçi
Merhaba arkadaşlar. Ben Tuzla tersanelerinde yer alan ve bir ay önce vincin devrilmesiyle bir arkadaşımızın bacağının kırıldığı ve yüzlerce işçinin ölümden döndüğü bir tersane olan Kuzey Star tersanesinde çalışmaktayım. Tersane içinde bin bir tane sorun var tabi bunlardan en önemlisi iş güvenliğidir.
Tersanede ne gemi merdivenleri sağlam ne vinçler ve çelik motorlu merdivenler olan kıpırlar sağlam. Mecburen bunları kullanan işçi arkadaşlarımızın aşırı çalışma sonucu oluşan yorgunluktan dolayı ufak bir dalgınlığının bedeli canı oluyor. Gelgelim bu dikkatsizlik denen şey sanki işçilerin keyfi olarak iş ortamında bulunup dikkat etmek elindeyken dikkat etmiyormuş gibi algılanması. Tersane içerisinde biz işçilere karşı çok büyük baskılar yapılıyor bu durum yorgunluğun yanında stresi de getiriyor. Zaten iş güvenliği önlemleri yeterince alınmıyor bir de baskılar olunca daha fazla ölüme yaklaşıyoruz. Yorulunca insan ister istemez sırtını bir yere yaslamak ister ama Tuzla tersaneler bölgesinde yer alan Gemak tersanesi patronu buna da bir çözüm bulmuş. Yorulan işçiler iki dakika bir yere oturduklarında tersane kartları iptal ediliyor bu durumda yemek yiyemiyorlar.
Bu satırlar yazıldığında hala midemin ağrıdığını belirtmek isterim. Öğle yemeğinde gelen bezelye ile birçok işçinin midesi bulandı, bir arkadaşımızı ise eve göndermek zorunda kaldılar. Yemekhane kirli ve bunu şikayet ettiğimiz halde göstermelik bir temizlikten başka hiçbir şey yapılmadı.
Dostlar, tüm tersaneler ve fabrikalarda sorun aşağı yukarı aynı. Ölümler tersane fabrika ayırmıyor, hak gaspları işçilerin milletini ayırmıyor. Tüm bu çekilen çilelerin nedeni ailelerimiz ve geleceğimiz içindir ama hakkımızı da canımızı da korumak çile çekmekle değil bize yaşattıkları bu sömürü düzenine sendikalı sendikasız, Türk Kürt demeden yek vücut olup cevap vererek olur.
Ekonomik reform değil, işçinin hakkını gasp etme projesi - İzmir’den bir gıda işçisi
Merhaba dostlar, ben İzmir'de catering şirketinde çalışan bir işçiyim. Ekonomik krizin etkisiyle uçuk fiyatlara ulaşan gıda hammaddeleri, patronun işlerini de fazlasıyla etkiledi. Bunun bize yansıması çok daha şiddetli hale geldi. İşten çıkarmalar, mobbing ve ücretlerimizin geç yatırılması ve bazen de alınamaması durumları ortaya çıktı. İstisnasız her gün işten çıkarılma ile tehdit ediliyoruz. 12 saati bulan çalışma günlerinde mesai ücretlerimizi alamıyor hatta mesaiye kalmama gibi bir durum dahi kabul edilmiyor. Sesini ufacık çıkardığında direkt kapının önü gösteriliyor. Ülkenin gündemi de çok farklı değil. Beka sorunuydu, oyların tekrar sayılmasıydı derken seçimler bitti. Ancak biz işçi ve emekçilerin daha da derine battığı ekonomik kriz bitmedi. Bitmeyeceğini, işçilere baharın gelmeyeceğini elbette biliyorduk. Soğanın kilosunun 10 lira, patatesin 8 lira olduğu bugünlerde, mevcut sistemde karşı konulamaz olan bu kriz daha da şiddetlenerek devam edecek. Seçim öncesi birbirini yiyen, birbirlerine hakaret eden tüm patron partileri, seçim sonrası ortak paydada buluşuverdiler. Ekonomide reformlar! Reform adı altında, bizim tek güvencemiz ve kırmızı çizgimiz olan kıdem tazminatı hakkımızı fona aktaracaklarını söylüyorlar. Zamanında deprem ve işsizlik fonunun nasıl toz olup uçtuğunu biliyoruz. Oluşturacakları bu kıdem tazminatı fonunun da sonunun böyle olacağı şimdiden aşikar.
Açlıkla terbiye edeceklerini düşünen bu alçaklara en gür sesimizle cevabımızı vereceğiz. Kıdem tazminatımıza dokundurtmayacağız! Sendikalı olacağız, sendikamızı denetleyeceğiz. İş yerlerimizde, sokaklarda, mahallemizde, toplu taşımalarda her yerde işçi kardeşlerimizle konuşup örgütlü mücadeleye davet edeceğiz.
Kendileri kebapla beslenirken bize simit hesabı yapıyorlar! - Bursa’dan Migros depo işçisi
Hükümet artık krizin çıkış adresi olarak işçi ve emekçilerin haklarını talan etmeyi önüne koydu. Yıllarca vergilerle fonlarla hiçbir derdimize derman olmayan maaşımızı yağmaladıktan sonra artık gözlerini son kalemize, kıdem tazminatımıza diktiler. Yapısal reform adı altında açıkladıkları saldırı planının patronlar için yapıcı işçi için yıkıcı olduğunu, konuştukları her cümlede ortaya koydular. Kıdem tazminatını sözde fonla ortadan kaldırmak isteyen hükümetin, sadece kıdem tazminatıyla kalmayacağını da zorunlu BES sistemini getirmek istemelerinden anlayabiliyoruz. Zaten üç kuruş olan ve her sene vergilerle kuş olan maaşlarımızı bir de BES sistemiyle iyice küçültecekler. Biz bu maaşlarla pazardan hiçbir şey alamazken, yöneticiler hükümet saraylarında her şeyi istedikleri gibi yiyip içmeye devam ediyorlar. Kendileri kebaplarla beslenirken bize simit hesabı yapıyorlar. Onlar krizden çıkışı bizim haklarımızı yağmalamak olduğunu düşüne dursunlar biz ne krizin faturasını ödemeyi ne de son kalemizi onlara bırakmayı düşünmüyoruz. Kıdem tazminatı için gereken tüm mücadeleyi vereceğiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2019 tarihli 116. sayısında yayınlanmıştır.