DİSK 16. Kongresi: “Emeğin Türkiyesi” için “başkanlar”ın değil işçilerin DİSK’i gerek
“2020’lerin DİSK’i Emeğin Türkiye’si” başlığı ile toplanan DİSK 16. Kongresi üç günün sonunda 16 Şubat’ta yapılan seçimlerle sonuçlandı. DİSK yöneticileri bu kongreyi tarihi bir kongre olarak nitelendirmişti. Ancak DİSK Genel Merkezi’nin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması dışında tarihi nitelikte olan herhangi bir karar alınmadı. Bu karar da DİSK’i işçi sınıfından uzaklaştırıp devlete yaklaştırdığı için olumlu değil olumsuz anlamda bir tarihi nitelik taşıyordu. Kongrenin bir başka önemli sonucu DİSK yönetim kurulunun bağlı sendikaların genel başkanlarından oluşturulması oldu. Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun Genel Başkan, Birleşik Metal-İş sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun Genel Sekreter olduğu yönetim kurulunda Genel-İş, Tekstil, Gıda-İş ve Sosyal-İş de Genel Başkan seviyesinde yerini aldı.
DİSK’te sınıf işbirliği rüzgarı
Ne var ki bu başkanlar DİSK 16. Kongresi’ne gelinen süreçte büyük sınıf mücadelesi başarılarına imza atmış, direnişlere, grevlere öncülük etmiş değillerdi. Tam tersine Arzu Çerkezoğlu başkanlık görevini yürüttüğü sürede CHP’li belediyelerle yakın bir görüntü vermesiyle, TİSK’in düzenlediği ve Türkiye’nin Davos’u olarak adlandırılan “Ortak Paylaşım Forumu”na katılmasıyla eleştirilmekteydi. Adnan Serdaroğlu ise çok yakın bir zamanda metal işçisinin grev kararını AKP’nin Çalışma Bakanı’nın nezaretinde Ankara’da iptal etmiş ve Türk Metal ile MESS’in imzaladığı sözleşmenin aynısını kabul ederek geri dönmüştü. Delege sayısı açısından kongrenin tek başına çoğunluğunu oluşturan Genel-İş sendikası ise bu gücünü sınıf mücadelesindeki performansına değil ağırlıklı olarak CHP’li ve HDP’li belediyelerde örgütlü olmasına borçluydu.
DİSK’in kongresinde açılıştan başlayarak DİSK’in sınıf mücadeleci tarihine ve geleneğe tam karşıt bir biçimde sınıf işbirliği havası hakim oldu. Açılışta Ekrem İmamoğlu’na ev sahibi denerek imtiyazlı bir muamele yapılması ilk sinyaldi. İmamoğlu, İstanbul’un her yerinde Belediye Başkanı sıfatı ile ev sahipliği iddiasında bulunabilir belki ama orası DİSK’tir ve İmamoğlu’nun oradaki tek sıfatı DİSK üyesi belediye ve genel hizmet işçilerinin işvereni olmaktır.
Daha sonra İyi Parti’ye verilen sözden başlayarak kongre havası gitti yerine Millet İttifakı mitingi havası geldi. Kuliste DİSK’in geleneğini anlatan sergide “faşizme ihtar eylemleri”nden mücadele fotoğrafları, içeride faşist parti fraksiyonunun temsilcisinin nasihatleri… DİSK’in sınıf işbirlikçi anlayışı içine sindirmiş yöneticilerinin marifeti olan bu manzara Kılıçdaroğlu’na bir burjuva partisinin başkanı olduğu halde kendisini “bizden biri” olarak sunma ve DİSK’li işçileri saygısızca eleştirme cüreti veriyordu. Haddini bilmezlik öyle bir seviyeye vardı ki Kılıçdaroğlu, Marx’ın yüzyılları belirlemiş, milyonlarca işçi ve emekçiyi sınıf mücadelesinde seferber etmiş bir savaş sloganı olan “bütün ülkelerin işçileri birleşin” şiarının geçersiz olduğunu iddia etti. Sermaye sınıfının iki yüzlü demokratlığını pazarlayıp, işçi sınıfını patronların arkasında hizaya getirmeye çalışan bu densizliğe sadece sırası geldiğinde Devrimci İşçi Partisi cevap verdi. On binlerce işçinin temsilcisi olarak orada oturan başkanlar ise DİSK’in tarihine ve DİSK’li işçilere yapılan hakaretlere gülüp geçtiler.
İşçiye noter muamelesi
Kongrenin ikinci günü, DİSK’in gerçek ve tek ev sahibi olan işçilerin tartışıp, kararlar alacağı gündü. Ne var ki Limter-İş’li tersane işçisi Hakkı Demiral dışında sadece sendika başkan ve yöneticileri konuştu. Başkanların konuşmaları genelden güncele, soyuttan somuta inmeyen, hükümeti eleştiren ama sermayeyi karşısına almayan konuşmalardı. Kılıçdaroğlu’nun sınıf işbirliği çağrılarının başkanlar nezdinde karşılık bulduğu görülmekteydi. Ancak tersane işçisi Hakkı Demiral patronlarla asla aynı gemide olmadık olmayacağız diyerek farklı bir sesi yükseltti ve bırakın onların gemisi batsın diyerek sınıf mücadelesi doğrultusunda vurgularda bulundu. Bu konuşma haricinde delegeler kürsüye çıkmadılar. Delegelerin söz hakkı olduğu bölümde eski DİSK yöneticilerinden Süleyman Çelebi ve Musa Çam’a söz verilmesi de işçi demokrasisinin işletilmesinin değil sembolik konuşmalarla günü geçirmeye çalışmanın bir göstergesiydi. En trajikomik sahne ise genel merkezin Ankara’ya alınması gündeme geldiğinde yaşandı. Divan başkanı Rıdvan Budak, ortak listedeki sendika başkanlarının hepsinin İstanbul’da ikamet ettiğini söyledi. Kendince Ankara’ya taşınmaya muhalefet eden Rıdvan Budak bu sözleri söylediğinde oylamaya geçilmemişti. Seçim yapılmadan ortak listeye seçilmiş muamelesi yapan Rıdvan Budak uyarıldıysa da divan başkanının usul hatası kongrenin müsamereye dönüşen halini tam anlamıyla yansıtıyordu. Kongrelerden seçilerek DİSK kongresine gelen delegelere noter muamelesi yapıldı.
DİSK bürokrasisinin özrü kabahatinden büyük
Büyük sendikaların ortaklaştığı listeye tek muhalefet Nakliyat-İş sendikasından geldi. Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu direnişlerde sendikasını yalnız bırakmakla itham ettiği Arzu Çerkezoğlu’nu işçi atan Ataşehir belediye başkanı ile açılışa katılması ve TİSK’in Ortak Paylaşım Platformu’na gitmesi gibi konularda da eleştirdi. Bu eleştirilere verilen cevaplar vahametinin boyutunu gözler önüne serdi. Çerkezoğlu, işten çıkartmalar yapan Ataşehir belediye başkanı ile birlikte yaptığı açılışı, açılışı yapılan dönerci dükkanı patronunun aslında solcu olduğunu söyleyerek izah etmeye çalıştı. TİSK’in düzenlediği sınıf işbirliği platformunda yer almasını savunurken ise bunun DİSK’in tüm kurullarının ortak kararı olduğunu söyleyerek sınıf işbirliği anlayışının DİSK’in içine ne kadar derinden nüfuz etmiş olduğunu itiraf etmiş oldu. Direnişlere destek konusunda da Nakliyat-İş genel başkanı ile arasındaki diyalog sıkıntısını gerekçe gösteren Arzu Çerkezoğlu’nun açıklaması yine ikna edici değildi. Zira MESS’e karşı grev kararının tarihinin ilan edileceği Gebze mitinginde de DİSK’in desteği temsili olmanın ötesine geçmemişti. DİSK, grevi sahiplenmemiş onun yerine destek ve dayanışma içinde olacağını açıklamıştı. Yine aynı DİSK, MESS grevi ile ne yapacağını konuşmak üzere grev tarihi olan 5 Şubat’tan iki gün öncesinde yapılacak başkanlar kurulu toplantısını işaret etmişti. DİSK bu toplantıyı yapmadan Birleşik Metal imzayı çoktan atmıştı. Yani direnişlere, grevlere olması gerekenden uzak sermayeye ve düzen partilerine olmaması gereken kadar yakın olan pratiğin izahı elbette ki sadece diyalog eksikliği olamazdı.
Başkanların birliği işçilerin birliğini sağlayamaz
Nakliyat-İş sendikası direnişçi Real işçilerinden Kader İpek Altınbulak’ı Genel Başkanlık görevine aday gösterdi. Rıdvan Budak’ın divan başkanı olarak Altınbudak’ın DİSK üyeliğini sorgulaması hukuki gerekçelerle izah edilse de başkanların mutabakatına karşı çıkan sesi susturmak ve itibarsızlaştırmak için yapılan bir müdahale niteliğindeydi. DİSK delegasyonu sendikaların konfederasyona ödediği aidat nispetinde belirlendiği için Nakliyat-İş’in sadece 2 delegesi vardı. Ancak Altınbudak’ın 25 oy alması eleştirilerde Nakliyat-İş’in yalnız olmadığını gösterdi. Bizler de kürsüde söz hakkı alamayan çok sayıda DİSK delegesi işçinin kuliste yaptıkları değerlendirmelerde, yaşananlar karşısında eleştirel bir tutum içinde olduklarını biliyoruz. Nihayet başkanların mutabakatının da kırılgan ve samimiyetten uzak olduğunun ortaya çıkması üzün sürmedi. Mutabakat listesinde Genel-İş’in bazı adaylarının üzerinin çizilmesi ve düşük oy almaları kongrenin son kısmında gergin bir ortamın oluşmasına sebep oldu. Bu durumun bazı sendikaların Genel-İş’e karşı bir tutum içinde olmasının mı yoksa bizzat Genel-İş içindeki bir tepkinin mi yansıması olduğunu kestirmek mümkün değil. İşçi demokrasisi bürokratik bir müsamereye feda edilmeseydi delegelerin özgürce yapacağı konuşmalardan bunun sebebini herkes öğrenebilirdi.
2020’lerin DİSK’ine “başkanlar” değil sınıf mücadeleci işçiler damgasını vurmalı
DİSK 16. Genel Kurulu’na başkanlar damgasını vurdu ama aynı başkanlar sermayeye, istibdada ve emperyalizme karşı bizleri bekleyen sert bir mücadele dönemi için işçi sınıfına umut vermediler. Umut bir kez daha başkanların değil fabrikalarda ve işyerlerinde mücadele eden ve direnen işçilerin birliğindedir. 2020’lerin DİSK’i başkanların önderliğinde adım adım bir sivil toplum örgütüne dönüşür. Kavellerden 15-16 Haziranlardan gelen DİSK geleneği ise sınıf mücadeleci işçilerin tabandan yükselecek iradesiyle yeniden ayağa kalkacaktır.