İstanbul’da ölümünün 75. yılında Trotskiy toplantısı: Lenin ve Trotskiy işçi sınıfına ışık olmaya devam ediyor!
Büyük proleter devrimcisi Trotskiy’in ölümünün 75. yılı vesilesiyle yapılan faaliyetler dizisi içinde Devrimci İşçi Partisi İstanbul örgütü Okmeydanı’ndaki parti bürosunda bir toplantı düzenledi. Kalabalık bir kitlenin katıldığı toplantının açılışını DİP üyesi tersane işçisi bir yoldaşımız gerçekleştirdi ve toplantıyı da o yönetti. Yoldaşımız Devrimci İşçi Partisi’nin 3. Kongresi’nde aldığı kararla 2015 yılını Trotskiy yılı ilan ettiğini hatırlatarak, partinin Trotskiy’i işçi sınıfına ve sosyalist harekete tanıtmak ve onun fikirlerini savunmak için yaptığı bir dizi faaliyetten bahsetti. Yoldaşımız açılış konuşmasında Trotskiy’in işçiler için çok önemli bir lider olduğunun, gerek siyasal faaliyetinde gerekse de Kızıl Ordu’nun komutanlığını üstlendiğinde, fabrikalarda ve kışlalarda işçi ve emekçi kitleleri nasıl etkilediğini ve onları devrimci ajitasyonuyla nasıl harekete geçirdiğinin altını çizdi. Trotskiy ve Lenin işçi sınıfına ışık olmuştur ve olmaya devam edecektir diyen yoldaşımız konuşmasını zafere kadar sürekli devrim sloganıyla bitirdi.
Daha sonra sözü Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran aldı. 75 yıl önce 20 Ağustos’ta Trotskiy’in başına inen buz baltasının Bolşevizmin yaşamakta olan beynine indirilmiş bir balta olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Savran, burjuvaziyle anlaşma içinde, Stalinist bürokrasinin çıkarlarını gözeten bir suikasta kurban gittiğini vurguladı.
Sungur Savran, Trotskiy’in düşüncelerinin ve mücadelesinin, neden bugün verdiğimiz mücadelede son derece önemli olduğunu ortaya koyman bir konuşma yaptı. Sürekli devrim teorisinin ve programının, geri kalmış ülkelerde demokratik devrimin sosyalist devrime dönüşmesi anlamında 20. yüzyıla damgasını vurduğunu, ulusal bağımsızlık mücadelesinin sosyalist devrime dönüştüğü Çin, Küba, Vietnam gibi örneklerle aktardı. Buna karşılık Cezayir, Mısır, Hindistan, Endonezya gibi sosyalist devrimle taçlanmayan ulusal mücadelelerin ise ülkelerine ne tam bir bağımsızlık getirdiğini ne de yoksulluktan kurtarabildiğini söyledi.
Trotskiy’in bir işçi sınıfı devrimcisi olduğunu hatırlatan Savran, bir işçi örgütü olan Petrograd Sovyeti’nin hem 1905’te hem de 1917’de başkanlığını yapan büyük devrimcinin işçi sınıfını iktidara taşıyan Ekim Devrimi’nin ustabaşı olduğunu vurguladı. Lenin’in Ekim Devrimi’nin mimarı olduğunu, bu anlamda devrimin tasarımının esas olarak onun eseri olduğunu ancak Trotskiy’in bizzat Askeri Devrimci Komite’nin başkanı olarak ayaklanmayı yönettiğini ve daha sonra iç savaşta Kızıl Ordu’yu kurarak, cepheden cepheye dolaşarak devrimi savunduğunu hatırlattı, onun Lenin’in tasarımını pratikte uygulamak anlamında devrimin ustabaşı olduğunun altını çizdi.
Trotskiy’in askeri konularda Mao’dan, Giap’tan ve Che’den eksiği olmayan bir uzman olduğunu söyleyen Savran, Engels’in savaş konusuna özel ilgisini ve zaman zaman “Marx’ın generali” olarak anımsanmasıyla benzerliğini vurguladıktan sonra Trotskiy’in Engels’ten farklı olarak pratikte başarılı bir komutanlık gerçekleştirdiğini söyledi.
Trotskiy’in bürokrasi ile ilgili analizinin Marksizm açısından hayati önemde olduğu meselesi Sungur Savran’ın özellikle üzerinde durduğu bir konuydu. Liberalizmin, Marksizme saldırırken Sovyetler Birliği’nin çöküşünü açıklayamadığını iddia ettiğini aktaran Savran, Trotskiy’in bürokrasi tahlili sayesinde Sovyetler Birliği’nin Marksizmin uygulanması dolayısıyla değil tersine Marksist programın uygulanmaması nedeniyle çöktüğünü ispatlayabildiğimizin altını çizdi.
Sungur Savran, Trotskiy’in faşizm teorisinin de yine başta Avrupa olmak üzere faşizmin ya da faşizm öncesi oluşumların yükselmekte olduğu bir dönemde doğrudan mücadelenin ihtiyaçlarına ışık tuttuğunu bu anlamda son derece değerli olduğunu vurguladı.
Devrimci İşçi Partisi’nin son dönemde başlattığı “işçinin gündemi, işçinin çözümü” kampanyasına da değinen Savran, taşeron sorunundan, yoksulluğa ve iş güvencesine kadar gündeme getirdiğimiz işçi sorunlarının hepsinin nihai olarak sosyalist bir devrimle çözüm bulabileceğini vurguladı. Savran, bu sorunları pratikte çözen Ekim Devrimi’nin önderi olarak Trotskiy’in önemli olduğunu vurguladı.
Aynı şekilde kadın sorununda da Ekim Devrimi’nin yaptığı atılımları, sanatta, şiirde, bilimde insanlığın gerçekleştirdiği pek çok atılımla birlikte aktaran Savran, Trotskiy’i öğrenmenin ve ona sahip çıkmanın Ekim Devrimi’ne sahip çıkmak olduğunu vurguladı.
Kürt halkının ve gençliğinin verdiği mücadeleyi selamlayan Sungur Savran, tüm ulusal mücadeleler gibi Kürt ulusunun mücadelesinin de nihai kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu Lenin ve Trotskiy’in önderi olduğu devrimin ulusal sorunda getirdiği kazanımlarına işaret ederek ortaya koydu. Sungur Savran devamla Ekim Devrimi’nin ezilen inançlara da, özellikle de Çarlık despotizmi altında ezilen Müslümanların elde ettiği haklar temelinde dikkat çekerek önemli kazanımlar getirdiğini anlattı.
Sungur Savran son olarak Trotskiy’in de “hayatının en vazgeçilmez işi” olarak gördüğü IV. Enternasyonal üzerinde durdu. Savran, uluslararası proleter önderliğinin önce sosyal demokrasi sonra da Stalinizm tarafından parçalandığını ve Trotskiy’in IV. Enternasyonal’i kurarak uluslararası proleter önderliği yeniden devrimci Marksist temellerde inşaya giriştiğini ve bayrağı yeni devrimci kuşaklara bu şekilde devrettiğini ve Devrimci İşçi Partisi’nin de bu yolda dünya devrimi için IV. Enternasyonal saflarında savaştığını, geleceğin her yerde devrimci Markzim’in olacağını vurguladı.
Toplantı çeşitli konularda yapılan tartışmalarla ve soru cevap bölümüyle sona erdi.