İstanbul 1 Mayıs’ının en net mesajı (dersi): Taksim dâhil gasbedilen tüm haklarımız için işçiler birleşin, ayrı gayrı yok!

İstanbul’da 1 Mayıs çeşitli alanlarda kutlandı. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin öncülüğünde düzenlenen 1 Mayıs kutlaması Kadıköy’de gerçekleşti. Türk-İş Konfederasyonu Kartal’da miting düzenledi. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak üzere Şişli Camii önünde toplanma çağrısı yapan, 1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi çatısı altında bir araya gelen yapılar ise yoğun bir polis ablukası ve gözaltı saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. İstibdadın yasadışı ve gayrimeşru fiilî OHAL uygulaması sadece, Taksim’e çıkmak isteyen grupların geniş kitleleri bir araya getirmesine engel olurken 600’ e yakın gözaltı yaşandı. Türk-İş, Petrol-İş sendikası Gebze Şubesi gibi istisnalar dışında büyük oranda işyeri temsilcileri ve şube yöneticileri ile Kartal meydanına giderken, en kitlesel gösteri ve en yoğun işçi katılımı Devrimci İşçi Partisi olarak bizim de yer aldığımız Kadıköy’de yaşandı. Özellikle DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası fabrika kortejleriyle işçileri alana taşıyarak sanayi proletaryasını alanda temsil etmekte öne çıktı. Geçtiğimiz yıl Saraçhane’de sadece Chen Solar, fabrika kortejiyle alana gelmişken bu yıl katılım çok daha kitlesel oldu. Emekliler ve belediye işçileri de nispeten kalabalık kortejlerle alanda yer aldılar. Kamu emekçileri KESK saflarında, çok sayıda üniversite ve lise öğrencisi ise üniversite pankartlarıyla ve gençlik örgütlerinin farklı kortejleriyle 1 Mayıs’a katıldılar.

1 Mayıs’ın ana gündemi sınıfın gündemini ülkenin gündemi yapmak ve ülkenin gündemine işçi sınıfının damgasını vurmak olmalıydı

1 Mayıs öncesinde Taksim gündemi üzerinden yoğun bir tartışma yaşandı. İstanbul Valiliği DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin Taksim başvurusunu derhâl reddetti ve Taksim’i bir kez daha haksız ve hukuksuz biçimde yasakladı. Bunun üzerine sendikalar ve demokratik kitle örgütleri, çok sayıda siyasi parti ve örgütün onayı ile izin verileceği bildirilen Kadıköy’de kutlama yapma kararı aldı. Bu kararın ardından 1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi’ni oluşturan gruplardan ve son dönemde yükselen öğrenci hareketi içinden Kadıköy’de kutlama kararı veren sendikalara ve siyasi yapılara yönelik yoğun eleştiriler yükseldi. Devrimci İşçi Partisi olarak bu tartışmalara sosyal medya üzerinden dahil olmaktan imtina ettik ve uzak durduk. Bununla birlikte işçiler ve öğrenciler içerisinde görüşlerimizi doğrudan ve açıkça ifade ettik. Taksim işçi sınıfının hakkıdır ve yasaklanamaz dedik ancak her hak gibi Taksim’in de verilmeyeceğini, alınması gerektiğini vurguladık. Taksim’i kazanmak ancak Taksim’i kazanacak gücü yani işçi sınıfını bu mücadeleye taşımakla mümkün olabilirdi. Bugün 1 Mayıs ve Taksim gündemi etrafında bunun olanağının olmadığı, sınıfın içinde olan, sınıfın içinde yaşayan, sınıfın içinde mücadele eden herkesin apaçık görebileceği bir şeydi. Bu 1 Mayıs’ın ve genel olarak günümüz mücadelesinin esas amacı, işçi sınıfının gündemini ülkenin gündemi haline getirmek, sermayeden, emperyalizmden ve devletten bağımsız bir sınıf siyaseti ile ülkenin gündemine işçi sınıfının damgasını vurmak olmalıydı. Bunun için de izinli ve kitlesel katılıma uygun bir alanın tercih edilmesi makul ve doğru olandı.

Taksim ve Kadıköy tartışması düzen siyasetinden kopamadı: Taraflar 1 Mayıs’ı 19 Mart’ın uzantısı olarak görmekte ortaklaştı

Kadıköy ve Kartal işçilerin ve sınıfın gündemlerinin daha fazla alana taşındığı 1 Mayıs’lar olsa da Kartal’da Türk-İş bürokrasisi, Kadıköy’de ise DİSK bürokrasisi sınıf bağımsızlığını ortaya koymaktan çok uzaktaydı. Tartışmaların odağındaki Kadıköy-Taksim ekseni açısından da karşıtlıklar ne kadar sert şekilde ifade edilirse edilsin her iki tarafın da 1 Mayıs’ı 19 Mart sürecinin bir devamı olarak görmekte ortaklaştığını da belirtmek gerekiyor. 19 Mart konusu ve öznesi itibariyle burjuva sınıf karakterine sahip CHP ve İmamoğlu’nun merkezinde olduğu bir süreç. Bu yüzden 1 Mayıs, 19 Mart sürecinin bir devamı olmamalı, sınıfın bağımsız siyasetinin yükseldiği alanlar olmalıydı. 1 Mayıs öncelikle işçi sınıfının, hangi partiye oy vermiş olursa olsun tamamının yaşadığı en yakıcı ekonomik ve sosyal sorunları gündeme taşımalıydı. 19 Mart süreciyle ilgili olarak da istibdadın haksız ve gayrimeşru saldırısına, seçme seçilme hakkının gasbına karşı 1 Mayıs, sınıfın düzen siyasetinden bağımsız karşı çıkışının sergilendiği bir meydan olmalıydı. Fabrikalarda ve işyerlerinde siyaset yapan herkes, istibdadın grev yasaklarına, baskılarına ve hukuksuzluklarına karşı olmanın işçileri birleştirdiğini, bu karşı çıkışın patron partisi CHP’ye destek biçimini almasının ise bölücü bir etki yarattığını görebilirdi. Böyle bir etki ortadayken sınıfın güçlerini Taksim için istibdad güçleriyle fiilî bir çatışma için seferber edilemeyeceği, bu doğrultuda bir çabanın sonuçsuz kalacağı, başarısız çabaların geleceğe güç biriktirmeye hizmet etmeyeceği de açıktı.

Devrimci İşçi Partisi 1 Mayıs’ı işçi sınıfının içinde örgütledi ve alana sınıfın yakıcı taleplerini taşıdı: İşçi düşmanı OVP çöpe! İngiliz Mehmet Go Home!

Devrimci İşçi Partisi olarak bu perspektifle 1 Mayıs sürecini örgütledik. Çalışmalarımızı fabrikalarda, tersanelerde, işyerlerinde ve emekçi mahallelerinde yoğunlaştırdık. Gençlik içindeki faaliyetlerinde Saraçhane’de CHP tarafından yalnız bırakılan ve CHP güdümündeki sendikacılara da tepki içinde olan öğrencilere, burjuvaziden koparak ve işçi sınıfıyla buluşarak hürriyet mücadelesini zafere ulaştırabileceğimizi anlattık. Nihayet Devrimci İşçi Partisi olarak biz de en kitlesel katılımın gerçekleştiği Kadıköy meydanında, DİSK’in bulunduğu kolda, “İş, Aş, Hürriyet!” pankartıyla yerimizi aldık. İşçi sınıfının gündemini ülkenin gündemi yapma perspektifimiz, kortejimizin sınıf taleplerini öne çıkaran sloganlarında ve “İşçi düşmanı Orta Vadeli Program çöpe! İngiliz Mehmet Go Home!” pankartında yansımasını buldu. Birçok yoldaşımız da işçileri alana taşımak üzere canla başla çalıştıkları sendikalarında saf tuttular. Metal işçileri ve tersane işçilerinin yanı sıra emekçi mahallelerinin sakinlerinden öğrencilere, üniversite hocalarından hukukçulara, kamu emekçilerinden emekçi kadınlara sınıf kavgasında, anti-emperyalist, anti-Siyonist ve enternasyonalist mücadelede buluşanların birlikte yürüdüğü Devrimci İşçi Partisi korteji yoğun yağışa rağmen coşkusunda ve disiplininde azalma olmaksızın alana ulaştı.

Filistin parolası 1 Mayıs meydanında!

Bu yıl da 1 Mayıs’a Gazze’de emperyalizmin ve Siyonizmin soykırım saldırısını sürdürdüğü bir süreçte girdik. Devrimci İşçi Partisi “İncirlik ve Kürecik’i kapat! NATO’dan çık! NATO’yu yık! Soykırıma değil direnişe ortak ol!” pankartının ardında Filistin bayrakları ve Filistin direnişinin sembolü olan kırmızı küfiyelerle özel bir kortej oluşturdu. Filistin bizim için hiçbir zaman herhangi bir gündem gibi olmamıştır. Filistin halkının kadın çocuk demeden katledilmesine karşı insani tepki göstermemek mümkün olamaz! Bununla birlikte Filistin davası sadece mazlumların sesini duymak ve duyurmak değildir. Filistin sadece Türkiye’de değil tüm dünyada emekçi halkları ve ezilenleri birleştiren bir direniş parolasıdır. Dahası Türkiye’de iktidarın kendisi istediği kadar Batı emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşıt gösteren bir hamaset kullanırsa kullansın, NATO’nun en büyük ordusu olarak övünmekte ve İsrail’le ticareti asla kesmeyerek soykırıma ortak olmaktadır. Anti-emperyalist ve anti-Siyonist mücadele istibdada karşı hürriyet mücadelesinin kopmaz bir parçasıdır. 1 Mayıs’ta bu parolayı alana taşımak sadece Devrimci İşçi Partisi’nin değil tüm sosyalistlerin ve dahası tüm sendikaların da görevi olmalıydı. Ne yazık ki Türkiye’de temel hak ve hürriyetler için Batı emperyalizminin sahte demokrasisinden medet umulması hâli, solun saflarında anti-emperyalizmi ve anti-Siyonizmi dumura uğratmaktadır. CHP’nin güya Filistin için Taksim yürüyüşü yaptıktan sonra 1 Mayıs meydanına hiçbir şekilde ne Filistin’i ne de herhangi bir anti-emperyalist söylemi taşıması tipiktir. Filistin davasına ikiyüzlüce yaklaşarak iktidarın ikiyüzlülüğü ve işbirlikçiliği teşhir edilemez!

1 Mayıs her milletten memleketten işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin meydanıdır!

Kadıköy meydanı binlerce emekçiyle, sosyalistlerle ve son dönemde hürriyet mücadelesini yükselten öğrenci gençlikle doldu. 1 Mayıs meydanında her milletten memleketten işçiler, emekçiler, gençler kol kola işçi bayramını kutladı. Devrimci İşçi Partisi korteji işçi sınıfının birliğinin halkların kardeşliğinden geçtiği bilinciyle “Yaşasın 1 Mayıs” sloganını her seferinde Kürtçe “Bijî Yek Gulan” olarak da attı. İstibdadın emperyalizmin himayesinde yürüttüğü sahte açılımlara karşı “Kürtlerle Barış, ABD’yle Savaş” şiarını yükseltti. Kadıköy meydanında binlerce işçi, emekçi ve gençle hep bir ağızdan Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte Enternasyonal ve 1 Mayıs marşlarını okuduk.

1 Mayıs’ta sadece burjuvaziye yer yoktur!

Miting kürsüsünden tertip komitesinin ve İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin bildirisi okundu ayrıca bir işçi, bir kadın, bir emekli ve bir genç de meydana ayrı ayrı konuşmalarla hitap etti. Haksız şekilde hapiste tutulan Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu’nun mesajlarının okunması istibdadın haksızlıklarına karşı öfke dolu olan meydandan alkış topladı. Bu mesajların okunması (özellikle İmamoğlu’yla sınıfsal ve siyasal karşıtlığımıza rağmen) makul kabul edilebilir ve anlaşılabilir. Ancak kürsüde burjuva partisi CHP’ye ayrıcalık tanınarak Özgür Özel’in halkı selamlaması için çağrılması, 1 Mayıs’ın sınıfsal içeriğine ve işçi sınıfına ait bu günün sermayeyle uzlaşmazlığına tamamen aykırı bir tutumdu. İşçi sınıfının kürsüsünde burjuva düzen partilerine ayrıcalık tanınması kabul edilemez. Devrimci İşçi Partisi olarak bu tutumu protesto ettik.

Sendika bürokrasisini aşın! Düzen siyasetinden kopun!

İstanbul 1 Mayıs’ı iki ayrı alanda yapılan kutlamalar ve Taksim yolunda kendini gösteren polis şiddeti ve saldırılarıyla geleceğe ikirciksiz bir şekilde şu mesajı bıraktı: İşçiler birleşin, ayrı gayrı yok! Sadece Taksim’i kazanmak için değil ondan önce ağır vergilere, zamlara, özelleştirmelere, düşük ücretlere ve işten atmalara karşı safları sıklaştırmak zorundayız. İşçi düşmanı Orta Vadeli Program işçi sınıfının kıdem tazminatı hakkına saldırı, sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi ve emeklilik haklarının toptan gaspı gibi maddeler içeriyor. Bir sonraki 1 Mayıs’ı nerede kutlayacağımızdan daha önemli olan kimle ve nasıl kutlayacağımızdır. Konfederasyonların sınıfın talepleri doğrultusunda ortak tutum almasına ve birleşik eylemine yönelik aşağıdan yukarı baskı durmaksızın arttırılmalıdır. Bu yıl konfederasyonların ortak bildiriler yayınlaması, ayrı ayrı da olsa aynı gündemlerle mitingler yapması bir adımdı. Bu sürecin sonucunda bu sene Türk-İş bürokrasisinin 1 Mayıs’ı yıllardır İstanbul’dan kaçırmak için yaptıklarının aksine tekrardan İstanbul’da kutlamak durumunda kaldığını gördük. Aynı şehirde olmak yetmez, aynı meydanda olmalıyız. Tek bir sendikayı ve işçi örgütünü dahi dışarda bırakmamalıyız. 1 Mayıs meydanında yeri olmayanlar sadece burjuvalardır! Burjuva siyasetini aşarak ve sendika bürokrasisini zorlayarak işçiler birleştiğinde sadece Taksim’in değil bambaşka bir ülkenin de kapıları açılacaktır! 1 Mayıs’ta ve her zaman haykırdığımız gibi: Memlekete hürriyet işçilerle gelecek!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2025 tarihli 188. sayısında yayınlanmıştır.