Tüm dünyada halklar ayağa kalkıyorken Türkiye’deki hürriyet mücadelesi ne kadar ara verebilir?
Önce Kaz Dağları'nın Kanadalı bir emperyalist şirkete peşkeş çekilmesine karşı mücadele, ciddi bir kitlesellik kazandı. Ardından barolar, adli yıl açılış töreninin Beştepe'de yapılmasının, yürütmenin yargı üzerindeki sultasının açık bir simgesi olacağını söyleyerek Beştepe'ye gitmeyi reddetti. Bu, Erdoğan'ın davetini reddetmek, istibdada meydan okumak anlamına geliyordu. Aynı günlerde bambaşka bir alanda, kültürel alanda herkesi etkileyen bir olay yaşandı. Bir dizi rap şarkıcısının kolektif üretimi olan Susamam şarkısı bir anda yayıldı. Muhalefet dozu düşük, ele aldığı konular sınırlı olsa da önemli olan halkın bir anda teveccüh göstermesi, bir bakıma insanların hislerine tercüman olduğu için karşılık bulmasıydı. Tüm bunlar yerel seçimlerde AKP ve müttefiklerinin tam bir hezimet yaşamasının ardından gerçekleşti. Bu canlanma emarelerinin istibdad cephesi içindeki çelişkilerin yoğunlaştığı bir döneme denk gelmesi, sürecin bir yükselişe doğru evrilme ihtimalini güçlendiriyordu.
Ekim ayında Barış Pınarı harekâtının başlaması ile birlikte bunun aksi yönde bir rüzgâr esmeye başladı. İstibdad cephesi tüm bölünme ve çelişkilerin yarattığı ortamda gücünü konsolide ederek gemisini ilerletmek için yelkenlerini şovenizm rüzgârları ile doldurma yoluna gitti. CHP'den İyi Parti'ye Amerikan muhalefeti de aynı yönde kürek çekerek iktidara destek oldu. İstibdad cephesi seçim yenilgisinin yaralarını sardı, tamamen iyileşmese de hiç değilse ağrısını, sızısını duymaz oldu. Ama bütün bunlara rağmen, harekât öncesinde var olan eğilimin tersine döndüğü, canlanma ile birlikte bir yükseliş ihtimalinin ortadan kalktığını söylemek mümkün değil. Çünkü hem halkın bağrında mücadele dinamikleri tamamen sönmedi hem de istibdad cephesinin kendi içindeki çelişkiler, derinleşen ekonomik kriz koşulları ve onun yarattığı etkiler devam ediyor.
Adli yıl açılışında Beştepe'ye gitmeyerek istibdada kafa tutan barolar yine sahneye çıktı. Daha önce İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Aydın, Adana ve Bursa baroları, "yargı bağımsızlığını zedelediği" gerekçesiyle, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu'na olağanüstü genel kurul çağrısı yapmış ancak kendileri olağanüstü genel kurulu toplamak için yeterli sayıya ulaşamamıştı. Metin Feyzioğlu bir televizyon programında, “eğer silahlı güçler sivilleri kendilerine kalkan yapıyorsa saldırıya uğrayan devlet sivillerin hayatını korumak zorunda değildir" diye konuşunca, başka barolar da harekete geçti ve olağanüstü genel kurul çağrısı için yeterli sayıya ulaşıldı. ODTÜ'de askeri harekatın yarattığı atmosferi fırsat bilerek, bayrak yürüyüşü adı altında yapılan faşist provokasyon, ODTÜ öğrencilerinin ve emekçilerinin kararlı duruşuyla engellendi ve boşa düşürüldü. Çapa'da, bambaşka bir konuda, depreme karşı dayanıksız binalarda hastaların ve kendilerinin can güvenliği olmadığı için emekçiler iş bıraktı. İşçi mücadeleleri de devam etti. Zeytinoğlu Holding'e bağlı Entil Endüstri, Tarkon Makine ve Hapalki Döküm işçileri Eskişehir'den Ankara'ya yürümek istedi. İstibdadın polisinin saldırısına maruz kaldı. Gözaltına alındı, yaralandı ama yoluna devam etti. Soma madencileri, jandarma ablukasına rağmen direnişini sürdürüyor. Eaton'da, Ataşehir ve Maltepe belediyelerinde işçiler mücadele ediyor.
ABD ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma ile askeri operasyona önce ara verilmiş 120 saat sonra da harekât durdurulmuştu. Halkın bağrında alttan alta gelişen canlanma göstergeleri açısından da belki sadece bir “ara verme”den bahsedebiliriz. Diğer yandan tüm dünyada yüreğimizi umutla ve heyecanla dolduran günlerden geçiyoruz. Dünyanın bir ucunda önce Ekvador'da şimdi Şili'de halk ayakta. Avrupa’da Katalonya, bizim coğrafyamızda Lübnan halkı isyan dalgasına katıldı. Komşumuz Irak'ta isyan dalgası bir an duruluyor gibi oluyor, sonra daha da yükseliyor. Devrimin dalgası yeniden yükseliyor. Düzenin bağrındaki çatlaklar ise olduğu yerde duruyor. Halkın hürriyet mücadelesinde gösterdiği canlanma kısa bir ara verdikten sonra tamamen durulacak mı yoksa kaldığı yerden devam mı edecek göreceğiz. Bize düşen ise hazırlanmak ve hürriyet mücadelesinin olası bir yükselişinin bir kez daha Amerikan muhalefetinin elinde yozlaşıp sönümlenmemesi için sınıfın içinde mevzilenmek, birleşik işçi cephesini ve bağımsız, sosyalist bir odağı inşa etmektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.