Memlekete çökenler

Memlekete çökenler

Son dönemde bir “çökme” meselesidir gidiyor. Konu Sedat Peker’in ifşaatıyla tekrar gündeme taşınan iddiaya göre, Bodrum Yalıkavak Marina’yı Mehmet Ağar oğlu Tolga Ağar’la birlikte ele geçiriyor. 1 milyar dolar değerinde olduğu söylenen marinanın 33 milyon dolara el değiştirdiği söyleniyor. Azerbaycanlı işadamı Mübariz Mansimov (Gurbanoğlu) safdışı bırakılıyor, ardından da FETÖ iddiasıyla tutuklanıyor. Mesele karışık. Mehmet Ağar, bu konuyla ilgili hesap kitap yapıp kendince açıklamalar getirdi. Marinanın sahibi değil yöneticisi olduğunu ve bu görevi kendisine Azerbaycan ve Türkiye devletinden önemli kişilerin rica ettiğini söyledi. Daha sonra eğer biz olmasaydık buraya mafya çökecekti diye de ekledi. Daha önce bu marina, önünde Mehmet Ağar, Korkut Eken, Engin Alan ve Alaattin Çakıcı’nın çektirdiği resimle de gündeme gelmişti.

Bizce pek çok yönüyle araştırılması lazım gelen bir konudur. Meselenin Mansimov ile geçmiş ticari ortaklıkları dolayısıyla Erdoğan ailesine uzanan boyutları olduğu herkesin bildiği bir sır. Takipçisi olmak gerekir ve olacağız da. Ancak zenginin marinası züğürdün çenesini yormasın. Biz doğrudan emekçi halkın birikimlerine nasıl çöküldüğünü konuşalım. Türkiye tarihinin en büyük “çökme” hikayesi Tüpraş’tır. Ne yasa ne hukuk ne mahkeme kararı tanınmış Koç Holding ve Shell ortaklığı Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşuna, yıllık cirosu 10 milyar dolara yaklaşan bu devlet malına, bizzat devletin desteğiyle çökmüştür. Doğal tekel konumundaki rafinerinin kârları Koç-Shell ortaklığına peşkeş çekilmiştir.

Daha sonra Tüpraş’ın açtığı yoldan Petkim’e de çöktüler. Petkim de Türkiye’nin en büyük 6. sanayi kuruluşudur. Bu sefer alıcı Azerbaycan enerji devi SOCAR’dı. “İki devlet tek millet” mi dediniz? Yine üçüncüyü unuttunuz. Hazar Denizi’nden Aliağa’ya kadar uzanan Şah Deniz, TANAP, Petkim, Star Rafinerisi, İngiliz petrol tekeli BP olmadan olur mu? Goldman Sachs da SOCAR’a ortak edilmiş! ABD’nin haracı unutulur mu? İşin yerli ve milli ortakları ise zaman içinde değişmiş. Merkezinde Petkim ve SOCAR’ın olduğu sermaye ortaklıklarındaki değişim Türkiye’deki siyasi gidişat ile neredeyse birebir örtüşüyor. İlk dönemde 2006’dan 2014’e kadar Gülen cemaatini ön planda görüyoruz. 2014’te 17-25 Aralık’la rüzgâr dönüyor. Cemaatin komiserleri firar etmeye ya da kenara çekilmeye başlıyor. 15 Temmuz 2016’dan sonra Mansimov’un tutuklanmasına kadar varacak bir başka dalga daha görüyoruz. Ağar ve meşhur resimdeki saz arkadaşları hem marinadaki hem siyasetteki etkilerini arttırıyor. İşin ilginç yanı tüm bu gelişmelere Star, Kanal24 gibi medya organlarının Fettah Tamince’den Ethem Sancak’a satılması gibi olaylar da eşlik ediyor. SOCAR’ın Türkiye ayağındaki ortaklardan Kalyoncuların da ATV-Sabah grubunu kontrol ettiğini biliyoruz. Bu noktada Petkim’in tekel kârlarıyla, sadece belirli sermaye çevrelerinin ihya olmadığını, aynı zamanda iktidarın medya ayağının da finanse edildiğini öğreniyoruz.

Tüpraş özelleştirmesi de siyasi bir operasyondu ve elbette ki bu operasyonun da medya ayağı vardı. TÜSİAD ve Koç Holding’in basın gücünü oluşturan Doğan medya, Tüpraş karşılığında AKP’yi reformcu bir iktidar olarak övmekteydi. AKP’nin liderliğindeki AB yolculuğuna övgüler düzmekteydi. AKP sadece topladığı oylarla değil, merkez medyadan aldığı icazetle de iktidara yerleşiyordu. Ancak ne Tüpraş Koç’un gözünü doyurdu ne de Doğan’ın Erdoğan’a desteği sınırsızdı. Erdoğan Batıcı-laik medyaya alternatif olacak ve bugünkü gibi militanca kendini destekleyecek bir medya istiyordu. Bunu ona uzun bir süre cemaat sağladı. Görüyoruz ki bu hizmetin finansmanı da “himmet” kadar Petkim’e çökenler tarafından sağlandı.

İttifak bozuldu, AKP içindeki cemaat fayı kırıldı. Ardından bugünlerde havuz medyası dediğimiz yapıya gelindi. Bu yapı önce Doğan’ın merkez medyasına alternatif oldu, sonra da onu yuttu. Doğan çok uğraşmıştı. Gezi’de halk isyan ederken penguen belgeseli yayınladı, kâr etmedi. Binası kurşunlandı, sıcaktan camlar çatlamış diye olayın üstünü kapattı olmadı. Abdülkadir Selvi’yi baş yazar yaptı yine yaranamadı. Hürriyet’i bastılar, Ahmet Hakan’ı dövdüler, milyarlık vergi cezaları kestiler! Nihayet Demirören’e Ziraat Bankası’ndan 700 milyon dolar kredi verdiler. Doğan medya oldu Demirören medya… (128 milyar dolar nerede?)

Güzel memleketimin güzel insanları… Zenginin marinasını konuşalım da önce milletin Tüpraş’ına Petkim’ine, Tekel, Şeker, Tank Palet fabrikalarına, madenlerine, ormanlarına nasıl çöktüler onu da konuşalım. Milletin birikimlerini yağmaladılar. Senin emeğine, alınterine çöktüler. Senden çaldıklarıyla sana kendi Türkiyelerini kendi bekalarını anlattılar. Kandırıldık dediler yine kandırdılar. Yine kandırırlar ve kandıracaklar. N’olacak şimdi? Dış güçlerin yeni bir oyununa karşı, milletin bekası için “dik dur eğilme” mi diyeceğiz? Demokrasi için Amerikan muhalefetine mi alkış tutacağız? Tüpraş’a çökenleri mi Petkim’e çökenleri mi tutacağız?   Hayır! Biz işçi sınıfından tarafız. Kendi hesabımızı kendimiz soracağız. Biz Tüpraş’ı Petkim’i ve bu arada Marina’yı da kamulaştıracak olanlarız!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında yayınlanmıştır.