Çılgınlık Halleri: Savaş ve Kriz

Bugünkü (Cuma) gazetelere göz gezdiriyorum:

Beşiktaş'ın İspanyol yıldızı Guti, attığı golün ardından Beşiktaş formasının üzerindeki Türk bayrağını öptü. Beşiktaş'ın bir diğer yıldızı Almeida ise attığı üçüncü golün ardından asker selamı verdi…

Bayrak, asker selamı, sonumuz hayırlı olsun…

Egemen Bağış, Ajda Pekkan’la basına kapalı başbaşa icra ettiği toplantı sonrasında düzenlenen basına açık toplantıda açıklıyor:

"Ajda Hanım bu akşam Sayın Başbakanımızın davetine icabet ederek, Başbakanımızla birlikte Somali'ye gidecek. Orada yaşanan insanlık dramını kendisi bizzat gözlemleyecek ve bununla da kalmayacak. Türkiye'de Somali konusunda gerçekten acıları paylaşan birçok partnerle birlikte bir organizasyonun öncülüğünü de yapacak.

Dramın bizzat gözlemlenmesi, birçok partnerle yapılan organizasyonun öncülüğü, sonumuz iyice hayırlı olsun…

18 Ağustos Perşembe, saat 11:30, İstanbul’da Barış Meclisi basın toplantısı yapıyor.  Tek bir mesaj var: savaşı durduralım, oturalım, konuşalım.  Gazetelere bakıyorum, Cumhuriyet’te, Radikal’de, Taraf’ta basın toplantısından tek bir kelime bahis yok. Ajda Pekkan, Guti, Almeida’dan tabii ki bahis var.  Onları atlamamışlar, Barış Meclisi’nin açıklamasını unutmuşlar!

Radikal’de Avni Özgürel “Vurduk, bitti mi?” başlıklı bir köşe yazısı yazmış.  Başlıkta “vurdUK” oldu mu, yazıda ağzı ile kuş tutsa, kurmaya çalıştığı dengenin yarattığı mide bulanmasını teskin edemeyeceğini göremiyor.

VurdUK vb. çılgınlığı yayılıyor…

***

Tarafta Murat Belge’nin “Kriz!” başlıklı yazısını okuyorum: “Bugünlerde sosyalizm konusunda daha fazla yazmak istiyorum. Bu, yalnız içimden gelen, “ne hikmetse!” denecek bir şey değil sanki. Yaşadığımız nesnel hayatın bu ihtiyacı, şu son on, yirmi yıldır olmadığı gibi, önümüze koyduğunu düşünüyorum– buna seviniyorum da.

Kapitalizmin yeni bir krizinin içindeyiz. Şüphesiz bu da, dediğim ihtiyacın ortaya çıkmasına yol açan etkenlerden biri. Ben gene de bu “kriz” edebiyatına pek fazla kapılmamaktan yanayım….

Muhtemelen “kriz edebiyatı”ndan kastedilen benim gibilerin yazdıkları.  2008’de bir ara ben de sosyalizm konusunda daha fazla yazmak istemiş olmalıyım ki, kriz üzerine bir yazımı şöyle bitirmişim:

…önümüzdeki yıllar sosyalizmin cazibesini arttırabileceği gibi, barbarca düzenlerin de dayatılma ihtimalini besleyebilecek toplumsal, siyasal ve ekolojik gelişmelere, hattâ insanlığı yok edebilecek çılgınlıklara gebedir. Eğer yok edilmezse, insanlığın geleceği, tek tek insanların kendilerini aşan dinamiklerin şuuruyla davranabilen örgütlülüklerinin eseri olacaktır. Yaşadığımız derin kriz, bir yandan bu geleceği tahayyül ederken, bir yandan o örgütlülükleri kurma imkânını veriyor.

İnsanlığı yok edebilecek çılgınlıklara gebe olma eşiğini aştık, bizzat içindeyiz.

Geçen Pazar (14 Ağustos) akşamı NTV’de krizlerin tarihi üzerine Mahfi Eğilmez, Çağlar Keyder ve Sungur Savran’ın konuk olarak katıldığı bir program yayınladı (http://video.ntvmsnbc.com/#tarih-konusmalari-14agustos-2011.html). İzlenmeye değer çok iyi bir programdı.  Özellikle, program boyunca Marksist analizin zenginliğini ve açıklayıcılığını çok yetkin bir biçimde sunan Savran’ın “kehanetleri” karşısında, sonunda çözümün ancak kapitalizmin dışında, sosyalizmde olabileceğini eski Hazine müsteşarımız Mahfi Eğilmez’in bile kabul etmesi bayağı ilginçti.  Savran, krizin bizzat kendisinin (ve bence, bir ölçüde Belge’nin hafife aldığı krize ilişkin “edebiyat”ın da) gündeme, sistemi sorgulayan soruları, dolayısıyla sosyalizm alternatifini getirdiğini vurgulamasından sonra, programın yöneticisi Oğuz Haksever soruverdi:

--Mahfi bey, siz ne diyorsunuz bu sosyalizm fikrine?

Mahfi Eğilmez’in cevabı, bugünlerde sosyalizme duyulan çaresiz “ilgi”nin alameti farikası gibiydi.

Şu cümle çıkıverdi Mahfi beyin ağzından:

--Tabii, niye olmasın. O da bir alternatif. Kapitalizmin içinde bir çıkış yok.  Oturup düşünüyoruz burada bir çözüm yok…

Cenah genişliyor, hadi hayırlısı.

Bu yazı 20 Ağustos 2011 tarihinde BirGün gazetesinde yayınlanmıştır.