Başyazı: Sermayenin ve emperyalizmin orman kanunlarına son!

başyazı temmuz

Ülkede keyfî yönetim yani istibdad rejimi var. Anayasa yok hükmünde. Ülkeyi yöneten bir grup sivil ve asker kişinin keyfi, Anayasa’nın da yasaların da üstünde. Halkın feryatlarına kulaklarını tıkayanlar sermayenin ve emperyalizmin bir dediğini iki etmiyor. Amerikan şirketlerini toplayıp “güvenceniz benim” diyen Erdoğan polis şefine “ağzını açanı gözaltına al” dedirtiyor. İstibdad rejiminde sermayenin ve emperyalizmin orman kanunları işliyor!

Bir öğretmen Erdoğan’a sesleniyor: “atama yapın lütfen!”. Erdoğan, ihtiyacımız kadarını aldık diye cevap veriyor. Milli Eğitim Bakanlığı 97 bin, Sayıştay 138 bin öğretmen açığı var diyor. Atanamayan yüz binlerce öğretmen atama, dersleri boş geçen öğrenciler öğretmen bekliyor. Kimin ihtiyacından bahsediyorsunuz?

Demirören’e yandaş medya kurması için Ziraat Bankası 750 milyon dolar kredi vermiş. Bir kuruşu geri ödenmemiş. Öğrenim kredisini gençlerden işe girer girmez ilk maaşından kesmeye başlayan, çiftçinin traktörüne kadar haciz koyanlar nerede?

İşçi, emekçi anayasal hakkını kullanıyor ve sendikaya üye oluyor. İşten atmalara, baskılara göğüs geriyor, seneler süren mahkemeleri aşıyor. Arkalarını istibdada dayayan patronlar ne Anayasa, ne yasa ne mahkeme kararı tanıyor. Gebze’de Baldur, Çorlu’da Bel Karper işçileri bunun için grevde, Dilovası’nda Systemair HSK, Çerkezköy’de Indomie Adkoturk işçileri kimisi haftalardır, kimisi aylardır bu nedenle direnişte… Bu mücadelenin sembolü olmuş Cargill işçilerinin Amerikan tekeline karşı direnişi 1180 günü aştı!

Devlet, gücünü Anayasa’yı ve yasaları uygulamak için değil, hakkını aramak için yollara düşen işçilere gösteriyor. Kadın cinayetleri durmak bilmiyor ama devlet gücünü “şiddetin faillerini değil kadınları koru” diyen kadınları durdurmak için kullanıyor.

Gündüz gözüyle HDP’yi basan bir faşist cinayet işliyor. Binayı ateşe vermeye çalışıp Madımak’a selam çakıyor. Dün Madımak’ta “şükür ki dışarıdaki halka bir şey olmadı” diyen devlet bugün katile “senin adın ne abicim” diyor! Devlet dün neredeyse bugün de aynı yerde. Memleketin Kürdü Alevisi nefsi müdafaada!  

Türkiye Ankara’dan yönetilmiyor. Sabah akşam yerli millî masallar dinliyoruz. Ama Afganistan’a asker gönderme kararını Brüksel’den öğreniyoruz. Hani bir meclis vardı Ankara’da… Hani 1 Mart 2003’te ABD’nin istediği Irak tezkeresinin reddeden meclis! Daha sorarlar mı o meclise? Erdoğan ve Bahçeli el ele verip başkanlık sistemini ne için getirdi sanki?

Anayasa yok hükmünde. 12 Eylül’ün darbeci Anayasa’sını bile uygulamıyorlar. Faşistler kalkmış bir de “sivil Anayasa” taslakları hazırlamış. Güler misin ağlar mısın? Meclis zincire vurulmuş! Milletvekillerine figüranlık bile zor geliyor artık. Ya uğramıyorlar meclise ya da sıraların üstünde uyukluyorlar!

Seçilecekler figüran olduktan, orman kanunları hüküm sürdükten sonra seçim erken olmuş 2023’te olmuş ne fark eder! Sermayenin ve emperyalizmin orman kanunlarının hükmü sınıf mücadelesinin yasalarının başladığı yerde biter! Emekçi halkın iradesinin tecelli edebildiği mekânlar artık sadece sokaklar, meydanlar, grev ve direniş çadırlarıdır. Bu irade dalga dalga büyümeli, yasaksız, barajsız, eşit koşullarda yapılan seçimlerle oluşturulmuş tam yetkili, egemen ve zincirsiz bir Kurucu Meclis’in toplanmasını dayatmalıdır! Ekmek ve hürriyet hemen şimdi! Zincirsiz Kurucu Meclis için ileri!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2021 tarihli 142. sayısında yayınlanmıştır.