İ.Ü. ayağa kalktı: “Rektör soruştur hepimizi soruştur!”
İstanbul Üniversite’si YÖK yasa taslağı ile ilgili forum yapan öğrencilere ve öğrencilerin toplantısında konuşma yapan iki araştırma görevlisine soruşturma açılmasıyla ayağa kalktı.
İ.Ü. Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlileri Barkın Asal ve Cemil Ozansü hakkında rektörlük tarafından soruçturma açıldığının öğrenilmesinin ardından İ.Ü. Araştırma Görevlisi Temsilciler Kurulu bir bildiri yayınlayarak üniversite çalışanlarını, öğretim elemanlarını ve öğrencileri eyleme çağırdı. Temsilciler Kurulu tarafından yayınlanan 13 no.lu bildiride araştırma görevlileri hakkında “Yeni YÖK tasarısını protesto etmek amacı ile toplanan öğrenci grubuna konuşma yapmak” suçlamasıyla soruşturma açıldığı ifade edilerek bu hayali suçun işlendiği Hukuk Fakültesi’nde buluşarak soruşturmanın protesto edilmesi çağrısı yapıldı.
Bu çağrı öğretim elemanları, üniversite çalışanları ve öğrencilerden karşılık buldu ve 21 Şubat Perşembe günü yüzlerce kişi Hukuk Fakültesi koridorunu doldurdu. “Bu üniversitede akademik özgürlük yoktur!” yazılı pankartın asıldığı Hukuk Fakültesi’nde İ.Ü.’de araştırma görevlisi olarak çalışan Levent Dölek’in yaptığı ilk açıklamada isnat edilen suçun hayali ama gösterilen birlik ve dayanışmanın gerçek olduğu vurgulandı. Soruşturma açılan Barkın Asal ilk sözü alarak YÖK yasa taslağının iç yüzünü ortaya koydu ve sermayenin üniversitelere yönelik girişimlerinin YÖK yasasından ibaret olmadığını söyledi ve örnek olarak YÖK taslağında üniversite üretilen bilginin ticarileştirilmesini öngören Bilgi Lisanslama Ofisleri ile amaçlananın Sınai Haklar Kanunu adı altında Bakanlar Kurulu’na sunulmuş olmasını verdi. Barkın Asal’dan sonra söz alan Cemil Ozansü ise açılan soruşturmanın üniversitenin bittiği yer olduğunu, soruşturmaya konu olan forum günü üniversitenin tüm amfilerinin kapılarının kilitlendiğini ve öğrencilerin koridorda toplantı yapmak zorunda kaldığını, üniversitede asli görevi öğrencinin ve öğretim elemanının özgürlüklerini korumak olan rektörlüğün tam tersine polis yönlendirmesiyle bu özgürlükleri çiğnediğini vurguladı. İTÜ’nün direnişçi asistanlarından Umut Gündüz mücadeleden gelen kararlılığı ile dayanışma duygularını ifade etti ve eğer YÖK yasa taslağının içyüzünü teşhir etmek suçsa bu suçu açtıkları çadırla İTÜ’de her gün işlediklerini ve işlemeye devam edeceklerini söyleyerek kendisini ihbar ettiğini açıkladı.
Üniversitede idari çalışan olarak görev yapan Eğitim-Sen İ.Ü. işyeri temsilcisi Arif Ekinci yaptığı konuşmada tüm üniversite emekçileri ve sendika olarak yapılan haksızlığın karşısında olduklarını ifade etti. Arif Ekinci’nin konuşmasının ardından basının İ.Ü. rektörlüğü tarafından kampüs içine alınmaması protesto edilerek Beyazıt Meydanı’na yürüyüş başlatıldı. Rektörlüğün önünde bir süre duran yürüyüş kolu burada açılan soruşturmalar dolayısıyla rektörlüğü protesto etti. Özellikle İ.Ü. Rektörü’nün twitter vasıtasıyla soruşturmadan haberinin olmadığını iddia etmesi konu edilerek üniversitenin kim tarafından yönetildiğinin bir kez daha sorgulanmaya başlandığı ifade dildi.
Beyazıt Meydanı’na ana kapıdan “Rektör soruştur hepimizi soruştur” ve “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarıyla çıkan yürüyüş kolu meydanda pankartların açılmasının ardından basına açıklama yaptı. Önce Çapa Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve Demokratik Üniversite Girişimi sözcüsü Prof.Dr. Raşit Tükel, ardından da Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. semih Gemalmaz ile İktisat Fakültesi öğretim üyesi İzzettin Önder konuşma yaparak görüşlerini ve desteklerini sundular. Daha sonra gün boyu İ.Ü. rektörlüğüne protesto faksı çekme eylemi yapan Eğitim- Sen Ankara 5 no.lu Şube’nin dayanışma mesajı okundu. Eğitim-Sen İstanbul 6 no.lu Üniversiteler Şubesi Başkanı İsmet Akça sendika adına yaptığı açıklamada soruşturmaları kınadı ve soruşturmaya konu YÖK yasa taslağının bir üniversite A.Ş. projesi olduğunu söyleyerek bu saldırıya geçit vermeyeceklerini vurguladı.
Son olarak İ.Ü. Araştırma Görevlisi Temsilciler Kurulu adına Cemil Ozansü basın açıklamasını okudu. Ozansü, “Bir hukuk fakültesi asistanı, bir kanun taslağı hakkında öğrencilerine konuşma yapamayacaksa, üniversitede kim nerede ve nasıl konuşabilecektir? İzinsiz toplanıldığı iddia ediliyor. Bir akademisyenin ifade hürriyetini izine tabi kılma cüretini nereden alıyorsunuz? Öğrencilerin hayatlarını doğrudan ilgilendirecek bir konuda toplantı yapmaları, böyle bir yasama planını protesto etmeleri tabiî bir hak değil midir?” diye sorduktan sonra taleplerini şu şekilde sıraladı: “İki meslektaşımız ve öğrencilerimiz aleyhine açılan disiplin soruşturması hiçbir hukukî mesnede sahip değildir, bu nedenle karar geri çekilmelidir. Akademisyenleri ve öğrencileri anbean takip eden gizli polisin görevlendirilmesine derhal son verilmeli ve emniyet fezlekelerinin üniversite özerkliğini fiilen yok eden tarzda doğrudan işlem görmesine müsaade edilmemelidir.”
Eylem soruşturma kapsamında ifadelerin alınacağı 27 Mart tarihini akademik özgürlük günü haline getirmek özere tekrar buluşma çağrısıyla sona erdi.