Antalya'da KCK davası ve Kürt sorunu paneli yapıldı
Daha önce sitemizde duyurusunu yapmış olduğumuz, DİP Girişimi olarak BDP ile beraber düzenlediğimiz “Kck davası ve Kürt Sorununun Çözümü” başlıklı panel 28 Kasım Pazar günü saat 12.00'da Antalya Cam Piramit Düden Salonu'nda gerçekleştirildi.
Panelde ilk sözü, Türkiye Barış Meclisi üyesi Hakantemen Tahmaz aldı. 2007'de Kürt sorununun yeni bir evreye girdiğini söyleyen Tahmaz, Güney Kürdistan'da Kürtlerin yönetiminde bir bölgenin olmasının, Kürtlerin son Irak seçiminde ABD'ye rağmen bölgede güçlerini göstermiş olmasının önemine dikkat çekti. Türkiye'de de PKK'nin sistem açısından bir tehdit olduğunu söyleyen Tahmaz, AKP'nin son dönemde Kürtleri din ekseninde çözmeye çalıştığına, KCK operasyonlarının ise AKP'nin Kürtler üzerindeki planlarının başarısızlığı sonucunda yapıldığına vurgu yaptı.
İkinci sözü alan partimiz kurucu üyesi ve KCK avukatlarından Şiar Rişvanoğlu ise, KCK operasyonlarının bir rehine operasyonu olduğunu, ortadaki durumun hukuki anlamda tartışılmasının doğru olmadığını söyledi. Rişvanoğlu, Kürt sorununun aslında 4 parçadan oluşan Kürdistan'ın birliği sorunu olduğunu söyleyerek, emperyalizmi görmezden gelerek sorunun tartışılmasının mümkün olmadığını açıkladı. Konuşmasında, ittifaklar meselesi ile ilgili olarak son dönemde Kürt hareketi ve CHP'nin adının beraber anılmasına dikkat çeken Rişvanoğlu, CHP'nin burjuvazinin en kirli örgütü olduğunu, füze kalkanına hayır diyemeyen, NATO'dan çıkmayı savunamayan bir örgüt olduğunu, asıl acı durumun ise bir sürü koca koca sosyalist örgütün CHP ile beraber adlarının geçirilmesine karşılık kalkıp da “bizi CHP ile beraber düşünmeyin” dememesi olduğunu söyledi. Rişvanoğlu, Kürtlerin önündekinin bir maraton olduğunu, Kürt hareketinin Tekel dersleri ekseninde yüzünü işçi sınıfına dönmesi gerektiğini, burjuvazinin sultasından çıkılması gerekliliğini, bugün Özal'ı ve bakanlarını kimse hatırlamazken, Kemal Pir'in, Mazlum Doğan'ın ve Deniz Gezmiş'in unutulmadığını vurgulayarak sözlerine son verdi.
Üçüncü konuşmacı, KCK davası avukatlarından Cihan Aydın ise, KCK davasının seyri ile ilgili bilgiler verdi. Ardından, 2004 seçiminin AKP'nin bölgede yükselişi açısından önemli bir milat olduğunu, ama bu dönemde edindiği söylemsel tarzın daha ileriye gitmediğini ve sonraki seçimde dersini aldığını, KCK davasının bunun sonucu olduğunu söyledi. Davanın ilginç bir biçimde Kürt hareketinin siyasallaşmasının önünde engel olduğunu ve sivil siyaset yapma alanını tıkadığını söyleyen Aydın, bu davanın bir yol ayrımı olduğunu, AKP'nin bu tavrının sürmesi halinde barışa çok uzak olunduğunu, en basitinden, PKK'nin ateşkes koşulları arasında davanın ve Kürt siyasetçilere yönelik baskıların son bulmasının yer aldığını açıkladı. Aydın, sözlerini Kürt hareketine yönelik saldırıların hep askere yönelik gözaltıları takip ettiğini, AKP'nin bu yolla kitlelere “sadece ordu ile değil, Kürtlerle de uğraşıyorum” mesajını verdiğini vurgulayarak bitirdi.
Panelin soru-cevap kısmında ise Şiar Rişvanoğlu, kendisine yönelik sorulara cevaben, üçüncü cephenin neden bir emek ve özgürlük cephesi olması gerektiğini açıkladı. Demokrasi ve barış ekseninin burjuvaziyi de kapsayacağını, bu hatanın 1991 ve 2004'te yapıldığını ve tekrarlanmaması gerektiğini vurgulayan Rişvanoğlu, Kürtlerin yüzünü işçi sınıfına dönmesi gerektiğini ısrarla vurguladı. Buna karşılık, ilerleyen dakikalarda, Barış Meclisi üyesi Hakan Tahmaz ve avukat Cihan Aydın'ın ısrarla CHP'nin BDP ve Kürt hareketi açısından bir ittifak olabileceğini ileri sürdüğü görüldü. Bu konudaki tartışmanın seyri, panelde ele alınan ittifaklar konusunun devrimci Marksistler açısından önemini ve ezilenlerin örgütleri arasında tartışılması gerekliliğini kanıtlar nitelikteydi.
Polisin, Kürt halkının ve devrimcilerin birlikteliğinden duyduğu korkudan olsa gerek, salon dışında Toma ve panzerlerini yerleştirdiği panel, yapılan tartışmaların ardından sona erdi.