Üniversitelerde OHAL’in yürütücüsü YÖK’e karşı mücadele edelim!
İşçi sınıfına büyük bir darbe vurmuş, başta Kürt halkı olmak üzere toplumun ezilen kesimlerini büyük katliamlardan geçirmiş, sindirmiş 12 Eylül darbesinin ürünü YÖK (Yükseköğretim Kurulu) 6 Kasım 1981’den beri varlığını sürdürüyor.
Sözde eğitimde koordinasyon sağlamak amacıyla kurulan YÖK, gerçekte üniversitelerin sermayeye teslim edilmesinin yolunu açmak, kampüslerde siyasi iktidarın hegemonyasını kurmak görevini görüyor. Reform adı altında üniversiteleri ticarileştiren, bu süreçte burjuvazinin önüne çıkan engelleri kaldırma, muhalif öğrenciyi, muhalif emekçiyi, muhalif akademisyeni baskılama görevi gören bu gerici kurum hâlâ görev başında.
Üniversitelerin sermayeye peşkeş çekilmesi, ticarileşmesi konusunda en hızlı adımların atıldığı AKP döneminde de YÖK, burjuvazi için üniversiteleri birer yatırım alanı haline getirme yolunda güvenilir bir araç olarak işlev görüyor. Aynı zamanda Erdoğan’ın inşa ederken birçok engelle karşılaştığı istibdad rejimi yolunda çok korktuğu üniversiteleri evcilleştirmek için sürekli olarak öğrenciye, emekçiye sopa gösteriyor. Hiçbir meşru temele dayanmayan OHAL’in üniversitelerde yürütücülüğüne soyunuyor.
Yeni dönem saldırılarla açıldı
Kampüslerde yeni dönem, birçok üniversitede muhalif, solcu, devrimci öğrencilere yönelik soruşturma dalgası ile açıldı. Örneğin İstanbul Teknik Üniversitesi’nde geçen sene rektörlük ve polis ile işbirliği içerisinde, arkadaşlarımıza saldıran tekfirci-mezhepçi çetelere karşı eylem yapan üniversitelilere 1 yıla kadar varan uzaklaştırma cezaları verildi. Okullar açıldıktan sonra faşist saldırılar yaşandı, ÖGB her zaman olduğu gibi öğrencilerin güvenliğini sağlamak için değil onları sindirmek için kullanıldı, polis birçok kez kampüse girerek öğrencileri gözaltına aldı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde rektörlük adeta OHAL ilan etti, geçen seneden beri süren rutin çanta araması ve kimlik kontrolleri sırasında ÖGB öğrencilerin çantasındaki kitapları, gazeteleri dahi kontrol eder oldu. Üniversitelerdeki baskıların doruk noktasını ise 10 Ekim katliamının yıldönümünde gördük. Türkiye tarihinin bir emekçi eylemine yönelik en büyük terör saldırısının sorumlularından hesap sormak için alanlara çıkan üniversite öğrencilerine polis ve ÖGB saldırdı. İstanbul Üniversitesi’nde çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. 10 Ekim katliamının yıldönümünden yalnızca birkaç gün sonra bu sefer Kocaeli Üniversitesi’nde senenin başından beri devam eden polis ve faşist provokasyonların bir yenisi yaşandı ve 38 öğrenci gözaltına alındı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okulda kahvaltı verilmesi talebiyle imza toplayan öğrenciler dahi güvenliğin engeliyle karşılaştı.
Saldırılar emekçileri de hedef alıyor
Yalnızca öğrenciler değil, eğitim emekçileri de YÖK’ten nasibini alıyor. ÖYP'lileri 50d'ye geçiren KHK ile araştırma görevlilerinin iş güvencesi kaldırıldı. Binlerce kamu emekçisi haksız ihraçlarla işinden oluyor, yüzlercesine soruşturma açılıyor. ODTÜ’de yoldaşımız Mert Kükrer OHAL fırsatçısı rektörlük tarafından devlet memurluğundan çıkarılmak isteniyor, üç üniversite emekçisi için kınama cezası isteniyor. Bir sendika üyesine ise kademe ilerlemesi durdurma cezası verildi. Ancak ODTÜ emekçileri başlattıkları direniş nöbeti ile ne soruşturmalarla ne polis saldırılarıyla üniversitelerde mücadelenin dizginlenemeyeceğini kanıtlıyorlar. Emekçiler işi için, sendikal özgürlüğü için, demokratik hakları için direniyorlar. Öğrenciler de direniş alanını bir gün bile yalnız bırakmıyorlar, dayanışmayı büyütmek için alanda forum düzenliyorlar. Üniversitelerde YÖK’e karşı mücadelede ODTÜ yol gösteriyor! Öyleyse bu yolu takip edelim; üniversitelerde YÖK’e karşı tüm üniversite bileşenleri ile beraber omuz omuza mücadele edelim!
Polis saldırılarıyla, gözaltılarla, faşist ve tekfirci çetelerle, soruşturmalarla, uzaklaştırmalarla kampüslerimizde kurulan ablukayı dağıtalım!
Şirketler için değil, patronların çıkarı için değil; halk için, işçi sınıfı için özgür bilim üretmek için mücadele edelim! Ar-Ge’lerle, kariyer kulüpleriyle ve sermayenin başka aygıtlarıyla üniversitelerin birer şirkete dönüştürülmesine izin vermeyelim! Özgür bilim için, akademik özgürlüğü ve iş güvencesini savunalım, üniversite emekçileriyle birlikte direnelim! YÖK’ün kaldırılması için mücadele edelim; ancak bununla da yetinmeyelim.
Tüm öğrencileri parasız, eşit, bilimsel ve anadilde eğitim için mücadele bayrağını açmaya çağırıyoruz! Toplum yararına bilim üretecek Özgür Emekçiler Üniversitesini kurmak için örgütlenmeye çağırıyoruz!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2016 tarihli 85. sayısında yayınlanmıştır.