Dün verdiğimiz mücadele bugün de sürüyor yarın da sürecek!
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 12 Eylül 1980 askeri darbesinden çok kısa bir süre sonra, 6 Kasım 1981’de kuruldu. Kurulduğundan bu yana üniversitelerde bir baskı ve cezalandırma aygıtı, sermayenin başımızda salladığı sopa işlevini gördü. Şahlanan işçi sınıfına inen bu darbe, sınıfın en dinamik müttefiki öğrenci gençlik hareketini de bastırmak için attı bu adımı. YÖK, her dönem siyasi iktidarların üniversiteler üzerindeki tahakküm aracı oldu. Öğrencilere, akademisyenlere soruşturmalar açıldı, disiplin cezaları ile öğrenciler yurtlarından atılıp okullarından uzaklaştırıldı. İstibdad rejiminin ilan ettiği OHAL döneminde KHK’larla üniversiteleri muhalif seslerden temizlemek için faal şekilde çalıştı. Üniversite kapılarının sermayeye daha fazla açılmasıyla bilimsel araştırmalar, bilimsel gelişme ve emekçi halkın yararı için değil şirketlerin çıkarları doğrultusunda şekillendi. Yani kâr ettirmeyen araştırmalar hiçe sayıldı. Yetmedi, çetin mücadelelerin hâlâ devam ettiği köklü üniversiteler (İstanbul Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi…) sermayenin çıkarları için bölündü; öğrenciler, akademisyenler ve üniversite çalışanları mağdur edildi. YÖK bugün üniversitelerde koordinasyonu sağlamak için değil; üniversiteleri de şirketleştirmek, patronların eline teslim etmek için varlığını sürdürmektedir.
Sadece YÖK değil, hepsi gidene kadar mücadele!
YÖK’ün burjuva devletinin elinde bir oyuncak olduğunu biliyoruz. Bu durum devam ettikçe üniversiteler sermayenin kontrolünde birer özel işletmeye dönüşecektir. O halde bugün YÖK’e karşı mücadele sermayeye ve istibdada karşı mücadele ile birleşmiştir. Üniversitelerin şirket, bizlerin de müşteri olmasını istemiyorsak; geleceğimizi ipotek altına alanlara karşı mücadele etmeliyiz. Eğitimin piyasalaşmasına karşı eğitimin tamamen ücretsiz olması, şirketler için değil emekçi halk için bilim üretilmesi, üniversitelerde taşeron sömürüsüne maruz kalan emekçilerle birlikte taşeronun yasaklanması ve güvenceli iş taleplerini sahiplenip bu çerçevede örgütlenmeliyiz. YÖK’e, sermayeye ve istibdada karşı ancak örgütlü mücadeleyle başarıya ulaşabiliriz. Hepsini üniversitelerden def edene, Özgür Emekçiler Üniversitesini kurana kadar mücadelemiz devam edecektir! İhtiyacımız olan ise hep birlikte mücadeleyi sahiplenmek ve bir adım ileri taşımaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2018 tarihli 110. sayısında yayınlanmıştır.