Sudan devrimi kanlı yol ağzında
Kahraman Sudan halkı, kendi içindeki her türlü bölünmeyi (ulusal, etnik, siyasi vb.) aşarak Aralık ortasından son günlere kadar verdiği büyük mücadele sayesinde, katil Ömer Beşir’in ve İhvan’ın 30 yıllık diktatörlüğüne son verdi. Ancak devrimin daha da ileri gitmesini engellemek için yönetime el koyan Askeri Geçiş Konseyi, devrimin yönetici gücü Özgürlük ve Değişim İttifakı’nın, yönetimin sivil bir konseye devredilmesi, bu kabul edilmediğinde iktidarın paylaşılması yolundaki taleplerine bir türlü onay vermedi. 6 Nisan’dan itibaren başkent Hartum’da Genelkurmay Başkanlığı binası önünde kurulan kamp, zaman zaman milyonları topladı, aralıksız talepleri dile getirdi. Ancak 3 Haziran'da Ömer Beşir’in kurduğu en vahşi silahlı güçlerden biri, eskiden Cancavid olarak tanınan Çevik Destek Gücü halka ateş açtı, Sudan Tabipler Birliği’nin açıklamasına göre 100’den fazla insanı öldürdü. Cesetlerden 40’ı Nil nehrinden çıkartıldı. Gerek Darfur’daki kamp, gerek Port Sudan ve Wad Medeni gibi başka kentlerdekiler dağıtıldı. Halkın zaman zaman sokağa çıkarak yaptığı protestolar derhal şiddetle bastırılıyor.
Saldırı, Suudi Arabistan ile onun yardakçısı ve Sudan’ın güçlü kuzey komşusu diktatör el Sisi yönetimindeki Mısır tarafından destekleniyor. Katliam, Suudi Arabistan’da üst üste düzenlenen Körfez İşbirliği Konseyi, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı toplantılarından hemen sonraya rastladı. Belli ki İran’a karşı geliştirilen saldırgan politikanın yanı sıra Sudan devriminin de idam kararı bu toplantıların bazılarında gizli olarak alındı. ABD ve Avrupalı emperyalistler ise Sudan halkıyla dayanışma mesajları yayınlıyor ve böylece devrimi kendi kontrollerinde tutmak istiyor, devrim önderliği içinde yer alan ılımlı unsurları güçlendirmeye, Sudan’ın bir iç savaşa girmesini engellemeye çalışıyorlar.
Bu felakette, Sudan devriminin yönetici güçlerinin de sorumluluğu var. Daha önceki Arap devrimlerinde de, günümüzde Cezayir’de de olduğu gibi, Sudan devriminin en önde gelen yönetici gücü Meslek Odaları Birliği’nin küçük burjuva önderliği de baştan itibaren devrimci halk kitlelerinin öz savunma kapasitesini geliştirmesine karşı çıktı, silahlanmadan kati bir şekilde uzak durdu. Oysa Genelkurmay Başkanlığı önünde iki ay süren dev kitlesel kampı olanaklı kılan, başlangıçta, yani 6-7 Nisan günleri, ordunun tabanından askerlerin halka ateş açan daha sertlik yanlısı güçlere ateşle karşılık vermesi olmuştu. Devrim muhtemelen tabandaki askerleri ve genç subayları kendi yanında örgütleyerek ilerleyebilirdi. Şimdi işler öylesine gülünç bir yere gelmiş durumda ki, Meslek Odaları Birliği halka açıklamalar yayınlayarak polisin görevinin halkı korumak olduğunu, kimsenin silahlanmamasını, ihtiyaç durumunda polise başvurmasını savunuyor. Askeri Geçiş Konseyi’nin elindeki devlet aygıtını, devrimin korunması için adres gösteriyor!
Sudan devriminin nasıl gelişeceğini dikkatle izlemeli, bütün dünyanın işçi sınıfı ve emekçileri olarak Sudan’ın kahraman halkına destek olmalıyız. Ama işi emperyalist devletlere havale ederek değil, kitle hareketini yeniden ayağa kaldırmanın yollarını bularak.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2019 tarihli 117. sayısında yayınlanmıştır.