Latin Amerika alt üst oluyor

Latin Amerika alt üst oluyor

Bütün göstergeler dünya devriminin üçüncü dalgasının Latin Amerika’yı giderek etkisi altına aldığına işaret ediyor. Hatta denebilir ki devrim ve karşı devrim Latin Amerika çapında bir hesaplaşmaya doğru ilerliyor. Haiti’de bir buçuk yıldır süregiden isyan, Ekvador’da Ekim ayında hükümete geri adım attıran sokak savaşlarından sonra şimdi de Şili’deki dev mücadele,  Bolivya, Kolombiya ve bir dizi başka ülkedeki son gelişmelerle bir arada incelendiğinde tüm bölgenin bir barut fıçısına döndüğünü görmek mümkün.

Şili

Neredeyse iki aydır gösterilerin ve çatışmaların durulmadığı Şili’de Başbakan Piñera’nın tüm kabinenin istifasını alması bile yeterli olmadı. Kitleler Piñera’nın da istifasını talep ederken, ilk kez 23 Ekim’de düzenlenen ve 20 Kasım’da da tekrarlanan genel grevlerden sonra 25-26-27 Kasım’da da ülkede bir genel grev gerçekleşti. İşçi sınıfı içinde çok büyük bir ağırlığa sahip maden işçileri greve büyük bir katılım göstermediği hâlde başkent Santiago’da 50.000 emekçi yürüdü. Pinochet diktatörlüğünün izlerini taşıyan rejimin bir bütün olarak sorgulandığı Şili’de istifa etmemekte direnen Piñera devrilene kadar sürecek bir genel grev örgütlenmesi gerekiyor. Bu mücadele içerisinde bir devrime dönüşme potansiyeli taşıyan Şili halkının isyanı, biraz daha demokratik yeni bir anayasa ile yetinmek yerine halkın tüm ekonomik ve demokratik sorunlarına çare olacak devrimci bir yola girebilir.

Bolivya

Bolivya’da seçimlere şaibe karıştığı iddiasıyla ordu, polis teşkilatını ve sağcı burjuva güçlerini arkasına alarak emperyalist destekli bir darbe gerçekleştirdi. Bunun sonucunda Evo Morales istifa ederek ülkeyi terk etti ve Meksika’ya kaçtı. Ancak işçiler, köylüler, yoksul halk ve Amerika yerlileri darbeyi kabullenmeyerek derhal protestolara başladılar. Onlarca eylemciyi öldürmelerine rağmen darbeciler kitleleri bir türlü kontrol altına alamadılar. Bunu başaran şimdilik Morales’in kendisi oldu. Yakın zamanda tekrar seçime gidilmesi karşılığında Morales, kitlelerin sokaklardan çekilmesi için varını yoğunu ortaya koyarak burjuvaziye ve emperyalistlere güven vermeye çalışıyor. Üstelik bütün bunlar ordu içinde 60’ın üzerinde subayın eylemlere karşı güç kullanmayı reddederek istifa ettiği ve askerlerin hükümet merkezi La Paz’ı kuşatan eylemcilerle kardeşleşmeye başladığı sırada gerçekleşti. Yani tam da darbe kitlelerin gücüyle püskürtülebilecekken Morales ve partisi MAS darbeyi seçimlerle alt etme rüyasını hâkim kılmaya yöneliyor.

Kolombiya

Emperyalistler Venezuela’da kendilerine kafa tutan Chavezci Maduro iktidarını devirecek bir darbe tezgâhlamaya kalktığında, yanlarında Brezilya’nın faşist eğilimli başkanı Bolsonaro’nun yanı sıra Kolombiya hükümeti de yer alıyordu. O darbe kışkırtması başarısız oldu. Yetmedi, önce Haiti’de sonra da Ekvador ve Şili’de emekçiler devrimci bir çıkış yaptı. ABD’nin başını çektiği emperyalist kampın buna cevabı Bolivya’da kontratağa geçmek oldu. Darbe Bolivya’da henüz bir mutlak başarı elde etmeden bu kez Kolombiya işçi sınıfı ve köylüleri ayağa kalktı. Sendikalar 21 Kasım’da yeni iş yasasına karşı çok büyük bir genel grev örgütlediler. Öte yandan, FARC’la yapılan barış anlaşmasından yoksul köylülerin elde ettiği hakların uygulanmaması da mücadelenin temel bir eksenini oluşturuyor. Gösterilere saldıran polisle çatışmalar öyle bir noktaya vardı ki eylemcilerden 4 kişi hayatını kaybetti. Buna rağmen mücadele devam etti ve şimdiden sağlık sigortası sistemiyle vergi yasasını ilgilendiren konularda kısmi kazanımlar elde edildi. Bu satırlar yazılırken yeni bir genel grev örgütlendi. Emperyalistlerin ve Latin Amerika burjuvalarının işinin ne kadar zor olduğunu ispatlamak için bölge halklarının daha etkili bir cevabı kolay bulunamazdı.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2019 tarihli 123. sayısında yayınlanmıştır.