Kolombiya’da solun seçim zaferi

Gustavo Petro

Soğuk Savaş’ın başlarından bu yana ABD’nin Latin Amerika’daki en sadık müttefiki olagelmiş ve hep sağcı hükümetler tarafından yönetilmiş Kolombiya’da ilk kez Gustavo Petro isimli solcu bir aday seçimden galip çıktı. Geçtiğimiz üç yıla yayılan halk isyanı, Kolombiya halkının yüzünü ilk kez kitlesel olarak sola çevirdi. Burjuvazinin ve emperyalizmin temsilcilerinin Donald Trump benzeri bir aday olan Rodolfo Hernández’in arkasına dizilmesine rağmen Petro, seçimin iki turunda da üstünlük sağlayarak mutlak bir zafer kazandı. Dahası, Petro’nun partisinin başını çektiği Tarihsel Anlaşma ittifakı, 108 senatörden 63’ünü, 186 milletvekilinden ise 114’ünü teşkil ediyor. Cumhurbaşkanının böyle ezici bir parlamenter çoğunluk sağlaması, Kolombiya tarihinde bir ilk.

7 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı makamına oturacak olan Petro, daha şimdiden bir dizi reformun sözünü vermiş, bu arada emperyalistlerin ve zenginlerin gönlüne korku salmış durumda. Kolombiya halkı, FARC (Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri) gerillalarıyla devlet arasında çok kanlı bir iç savaşa şahit olmuştu. Barış imzalandıktan sonra bile devlet eski gerillaları, sendikacıları ve muhalifleri katletmeye devam etti. Halkın en acil taleplerinden biri, devlet ve mafya şiddetinin son bulması ve katillerden hesap sorulması. Petro, tüm konuşmalarında bu alana yoğunlaşacağını söylüyor. Şimdiden değişimin kokusunu alan hukuk kurumları, iç savaş zamanı işlenen insanlık suçlarını mahkûm etmeye başladı.

Petro’nun rakipleri epey güçlü. Emperyalist Amerikan basınında Petro’nun gerilla geçmişini gündeme getiren kıyamet haberciliğinden geçilmiyor, ABD başkanı Joseph Biden’ın Petro’yu telefonla tebrik etmesi bile eleştiriliyor. Kolombiya’nın zenginleri Miami’den villa satın alıp ülkeyi terk etme telaşında. Silahlı kuvvetler komutanı Eduardo Zapateiro, daha seçim kampanyaları sırasında Petro’yu uyuşturucu kaçakçılarıyla işbirliğiyle suçlamıştı. Bir darbe hazırlığı gündemde olabilir.

Böyle bir durumda Petro’nun nasıl davranacağını kestirmek güç. Tutarlı bir devrimci bir programı yok, başında olduğu ittifak ise liberallerden eski Komünist Parti’ye kadar herkesi içeriyor. Latin Amerikalı öncülleri Dilma Rousseff (Brezilya) ya da Evo Morales (Bolivya) gibi emperyalistlerin ve burjuvazinin baskısına boyun eğip yine de koltuğundan olma yoluna gidebilir. Öte yandan, tüm umutlarını Petro’ya bağlamış Kolombiya işçi sınıfı ve ezilenleri, darbe durumunda Petro’yu da aşan biçimde sokaklara dökülebilir. Petro’nun devrimci bir yükselişe önderlik etmeyeceği aşikâr, ancak önünde engel oluşturacak mı zaman gösterecek.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2022 tarihli 155. sayısında yayınlanmıştır.