EEK - DİP ortak bildirisi: Kıbrıs halkının yanındayız!
Aşağıdaki bildiri, Güney Kıbrıs’ta doğan ve bütün Avrupa’yı tehdit eden ekonomik kriz bağlamında, Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden İnşası Koordinasyonu içindeki kardeş partimiz Yunanistan’dan EEK ile birlikte Devrimci İşçi Partisi tarafından yayınlanmıştır. Bildirinin orijinali İngilizce hazırlanmıştır. Burada yayınlanmakta olan, İngilizce metnin Türkçe çevirisidir.
Kapitalist haydutlarca soyulmaya hayır!
Rum ve Türk Kıbrıslılar, birleşin ve mücadele edin!
Birleşik sosyalist Kıbrıs için ileri!
AB’yi defedin! Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri için ileri!
Troyka, Kıbrıs’ta elini yaktı. Haddini aştı, o yüzden de Kıbrıs halkına dayatmaya çalıştığı hunhar tedbirler geri tepti. Hazır Rus kara para aklayıcılarına bir defalığına yüzde 10 vergi salmaya kalkışmışken, adanın küçük tasarruf sahiplerine de yüzde 7’ye yakın bir vergi dayatmaya kalkıştı: yani işçinin köylünün, dulun emeklinin, yıllar içinde güç bela edindikleri birikime el koyup onları soyacaktı! Kıbrıs halkı derhal sokaklara akın ederek bu tedbirleri defetti. Güney’deki Kıbrıs Meclisi’nde yapılan oylamada, halkın çoğunluğu tarafından seçileli daha bir ay bile olmamış Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü tedbirlere tek bir milletvekili bile kabul oyu vermedi! Avrupa’nın yeni çariçesi Merkel için mutlak bozgun! Avrupa emperyalizmi için yüz kızartıcı bir yenilgi! AB’nin toplam GSYH’sinin ancak yüzde 0,2’sini üreten minik Kıbrıs şimdi tüm sistemi çökme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor!
Hiç kimse yanılmasın! Bütün bu tedbirler, ekonomik krizin bir acil durum yarattığı Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve pek yakında muhtemelen bunlara katılacak İtalya gibi Avrupa devletlerinin tümünde Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve İMF’den oluşan Troyka’nın (üçlünün) işçi sınıfına karşı yürütmekte olduğu saldırının, olsa olsa en aşırı ve bariz biçimidir. Başında Angela Merkel olmak üzere AB, Avrupa’nın IMF’si gibi davranarak kapitalist sınıf tarafından yaratılmış krizin bütün yükünü işçilerin, köylülerin, emeklilerin, kadınların, gençlerin, fakirin fukaranın, garip gurebanın omuzlarına yüklemeye çalışıyor.
Bu kriz, muazzam boyutlarda bir krizdir. Sadece Kıbrıs’ı değil, sadece genel olarak Avrupa’yı değil, bütün dünyayı pençesine almış bir afettir. Japonya, depresyonunun üçüncü on yılına adım atıyor. İngiltere ve Avro bölgesi ekonomileri yeniden resesyonda. Güç bela büyümekte olan ABD’nin eli kolu hem GSMH’sini aşmış devasa bir kamu borcuyla, hem de ekonomisini genişlemeci politikalar yoluyla canlandırma olanağını kısıtlayan bir bütçe açığıyla bağlı durumda. Çin, Hindistan, Brezilya ve diğer “yükselen” ekonomiler de yavaş yavaş emperyalist ülkelerdeki duraklamanın etkisi altına giriyor. Yani Troyka’nın sunağında kurban edilen Güney Avrupa ekonomileri, olsa olsa, dünya çapında iflas etmekte olan kapitalist ekonominin en ağır vakaları olarak görülmelidir. Bu kriz, kapitalizmin tarihsel gerilemesine işaret eden bir krizdir.
İtalya’daki seçimlerle yeni bir evreye girdik. Bu bağlama yerleştirildiğinde, Kıbrıs’taki olaylar sadece bu ülke için değil, bütün Avrupa için infilak etmeye hazır bir ortam oluşturuyor. Tahmin edilebileceği üzere, Avrupa’nın her köşesinden insanların bankacılık sistemine güvenleri ortadan kalkmış durumda. Zaten Kıbrıs, aslında diğer ülkelerin başına geleceklerin test edileceği bir arena idi. İnsanlar bunu anladıkları için bankalardaki paralarını çekmeye başladı. Geniş çaplı bir banka paniğinin şartları olgunlaşıyor. Avrupa ekonomisi bir kez daha uçurumun kıyısına gelmiş durumda. Kısa vadede bu akıbete bir çare bulunabilse bile, bu krizden işçi sınıfı iktidara gelmeden ve ekonomi Avrupa çapında sosyalist temellerde yeniden yapılandırılmadan çıkış mümkün olmayacak.
Ayağa kalkmanın vakti geldi de geçiyor! Yunanistan’ın emekçi yığınları sendika bürokrasisinin mücadele kaçkınlığı yüzünden engellerle karşılaşan bir savaş yürütüyor. İspanya işçileri ve gençleri öfkelerini tekrar ve tekrar sergilemekte. İtalyan halkı kemer sıkma şampiyonlarını sandığa gömdü. İşçilerin ve gençliğin hiddetinden nasibini almamış ülke kalmadı. Ama bütün bunlar hâlâ yeterli değil. İhtiyacımız olan, kapitalistlerce ve bankacılarca istiflenmiş borcu tanımayı reddedecek, bankaları işçi denetimi altında kamulaştıracak ve AB emperyalizmine karşı savaşacak uluslararası bir hareket. Bütün bu ülkelerdeki mücadeleci güçlerin bir araya gelerek savaşmaları, bu mücadeleleri de henüz krizin aynı derecede acilen etkilememiş olduğu ülkelere yaymaları gerekiyor.
Kıbrıs bir ilk kıvılcım çakabilir. Burası ulusal meselenin neredeyse yarım yüzyıldır yakıcılığını koruduğu bir ülkedir. İngiliz emperyalizmi, Türk’ü ve Rum’u birbirine karşı oynayarak Kıbrıs halkını bölmüş, üzerine titrediği askeri üsleri muhafaza etmek için vaziyeti ustalıkla idare ederek adayı dillere pelesenk olmuş “uçak gemisi” haline getirmiştir. Kıbrıslı Türklerin ve Rumların, yaşamış oldukları bütün eziyetin müsebbibinin, ister emperyalist ABD’si, İngiltere’si, AB’si olsun, isterse bunların biraz daha çeperine konuşlanmış Türkiye ve Yunanistan’ı olsun, burjuva devletler olduğunu idrak etmelerinin vakti gelmiş de geçmektedir. Şimdi bu aynı emperyalist ülkelerdir ki, yok Avrupa burjuvazisinin çıkarları, yok “rekabet edebilirliği”, yok “ekonomisi” diye diye, işçi ve emeklilerin cılız tasarruflarını yağmalamakta, ücretleri sadaka seviyesine düşürmekte, işlerini ellerinden almakta, onları sosyal hizmetlerden yoksun bir başlarına ortada bırakmaktadırlar!
Emperyalist kapitalizmin, milliyetleri aralıksız birbirleriyle savaşmaya kışkırttığı bu adada, işçi sınıfı ve gençliğin öyle bir enternasyonal cephesini inşa edelim ki, artık birbirleriyle değil kapitalist haydutlara karşı savaşsınlar! Türk ve Rum arasında öyle bir birleşik cephe kuralım ki, krizin maliyetini işçilere ve yoksullara değil kapitalistlere ödetme hususunda örnek olsun! Zira kriz, hükmünü sadece Rumların yoğun olduğu Güney’de icra etmiyor. Bir süre önce, Türklerin yoğunlukta olduğu Kuzey’deki Lefkoşa belediye işçilerinin kahramanca mücadelesi ara ara çatışma biçimlerine dahi bürünmüştü. Bir sene öncesindeyse, işçi sınıfının devasa ölçülerde kitlevi bir hareketi Kuzey’deki yönetimi sarsıyordu. Yani kapitalizmin krizi Kıbrıs işçi sınıfını nesnel olarak birleştiriyor. O zaman gelin bu tarihi davete icabet edelim, Kuzey ve Güney’deki işçi sınıfı güçlerinin birleşik cephesini inşa ederek günün ihtiyaçlarına öznel karşılığını verelim!
Kuzey’deki sendikalar derhal Güney’deki sınıf kardeşleriyle dayanışma eylemlerine girişmek zorunda. Bunlar, ortak eylemle tamamlanmalı, ortak eylem de adanın her iki kesiminde birden ilan edilecek ve işçi sınıfı taleplerini hükümet aygıtlarına dayatacak bir genel grev ile taçlandırılmalı. İşçilerin birlik olduğu geçmişin şanlı günleri adaya geri dönmeli!
Ancak bu takdirde adanın hızla yaklaşmakta olan ekonomik yıkımı engellenebilir. Kimse tehlikenin atlatılmış olduğunu zannetmesin. Dün, sadece kitlelerin basıncı yüzünden değil, aynı zamanda Rus velinimetleriyle olan gizli anlaşmaları nedeniyle dayatılan tedbirlerin aleyhinde oy kullanmış olan burjuva milletvekilleri, yarın dönekleşip “ekonomik gerçekçilik” adına AB emperyalizminin basıncına boyun eğeceklerdir; yeter ki Rus kara para aklayıcılarının gazabını davet etmeyecek tarzda yeni durumu kurtarma tedbirleri üzerinde ittifak edilebilsin. Rus oligarklarını kurtaracak, işçi ve yoksulları ise ortada bırakacaklardır. Demek ki şu an içinde bulunduğumuz durum rehavete yol açmamalı. Ya işçilerin bağımsız eylemi, ya da Yunanistan usulü sosyal yamyamlık!
Kıbrıs’ın her milliyetten işçileri! Birleşin ve mücadele edin! Kaybedecek hemen hiçbir şeyiniz yok, ama kazanacağınız birleşik bir ülke ve çocuklarınız için yaşanılası bir gelecek var!
21 Mart 2013
Devrimci İşçi Partisi (EEK, Yunanistan)
Devrimci İşçi Partisi (DİP, Türkiye)
Declaration of the EEK (Greece) and DIP (Turkey): Defend of the workers and labourers of Cyprus!
Διακήρυξη του Ε.Ε.Κ. (Ελλάδα) και του D.I.P. (Τουρκία): Είμαστε στο πλευρό του Κυπριακού λαού