ABD’de sendikalaşma hareketi yaygınlaşıyor
Amerikan işçi sınıfı, kırk yıllık neoliberal taarruzun getirdiği sendikasızlaştırma ve sendikaları karalama tuzağından yeni yeni kurtuluyor. Pandemi başlamadan hemen önceki resmî rakamlara göre yüzde 10’a kadar gerileyen sendikalı işçi oranı, pandeminin yarattığı dehşet verici koşulların etkisiyle yükselmeye başladı.
Bu yeni sendikalaşma dalgasının ilk büyük meydan muharebesi yaklaşık bir yıl önce Alabama Bessemer’de rezil koşullarda çalışan siyahî Amazon depo işçilerinin sendikalaşma talebiyle greve çıkması üzerine yaşandı. Pandemi sürecinde kurye hizmetlerinin artmasıyla daha da zenginleşen Amazon, işçilerine örgütlenme hakkı tanımamak için elinden geleni yaptı. ABD’nin gerici çalışma kanunlarına göre bir işyerine sendikanın girebilmesi için orada çalışan işçilerin en az %51’inin oyu gerekli. Amazon şantaj ve rüşvet yoluyla Bessemer’deki işçilerin bu orana ulaşmasını engelledi, fakat geçtiğimiz Kasım ayında ABD’nin Ulusal Çalışma İlişkileri Kurumu (NLRB) oylamayı geçersiz ilan etti. Yeni oylama 25 Mart’ta yapılacak.
Sonra dünyanın en prestijli eğitim kurumları şebekelerinden biri olan Kaliforniya Üniversitesi (UC) asistanlarından sendikalaşma talebi yükseldi. Bu üniversitelerde ders asistanlığı yapan doktora öğrencileri United Auto Workers (UAW, Birleşik Otomotiv İşçileri) sendikasına üye, ancak laboratuvarlarda çalışanlar bu yıla kadar örgütsüz ve tamamen işveren laboratuvarlarının insafına kalmış vaziyetteydi. Parasal zorluklardan tutun işyerindeki kimyevî maddeler ya da eski makineler gibi sebeplerden kaynaklı iş güvenliği sorunlarına kadar sayısız güçlükle karşılaşan asistanlar, bir yıldan uzun süren pazarlıkların sonucunda bir şey elde edemeyince Kasım’da greve çıkacaklarını açıkladılar. Bu açıklamayla UC’nin sendikalaşma talebini kabul etmesi bir oldu!
Nihayet, geçtiğimiz yılın sonunda Buffalo, New York’ta bir Starbucks şubesinin çalışanları sendikalaşma talebiyle eylem yaparak taleplerini elde etti. Bu zaferin ardından talep hızla ülke genelinde diğer şubelere yayıldı. Şu anda 100 civarı şube ya zafere ulaştı ya da hâlâ mücadele içinde. Müşterilerin de yoğun desteğini alan işçiler, şirketin tüm baskı ve tehditlerine rağmen mücadelelerinde kararlı. NLRB, sendikalaşma konusunda işçilerden yana tavır koyuyor gözükse de işçilerin tek tek şubeler özelinde değil bölge genelinde sendikalaşma talebini reddediyor. Bu durum da Starbucks’ın işçileri bölüp ezmesini kolaylaştırıyor. Yine de sendikalaşma oranı %1 olan gıda hizmeti sektöründe böyle bir dalga, gelecek zaferlerin habercisi olabilir.
Sendikalaşma dalgası, sendikalı işçilerin grevleriyle paralel yürümeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl gıda imalatı ve metal sektörlerinde büyük zaferlere imza atan sendikalı kesimler, sendikasız sınıf kardeşlerine de dayanışma eli uzatmaktan geri durmuyor. Şu anda sınıfın önündeki en büyük iki engel, sektörler arası dayanışmayı kısıtlayan ve 1947’den beri yürürlükte olan Taft-Hartley Yasası ve teslimiyetçiliğiyle nam salmış sendika bürokrasisi. Ancak yıllardan beri neoliberal ideolojinin etkisiyle sendikaları “tembellik abideleri” olarak gören Amerikan halkı, koşulların dayatmasıyla fikrini değiştirmiş görünüyor. Amazon ve Starbucks işçilerine işyerinin dışından gelen destek bunun göstergesi.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2022 tarihli 150. sayısında yayınlanmıştır.