Af edersiniz, soykırım!
24 Nisan tarihi, bütün dünyada 1915 yılında Anadolu Ermenilerine uygulanan soykırımın sembol tarihi olarak kabul edilmiş durumda. Bu yıl 24 Nisan’da, olayın 100. yıldönümü vesilesiyle soykırım kurbanları başta Ermenistan’da olmak üzere yaygın olarak anılacak. Türk ve Kürt işçi ve emekçileri, soykırım tartışması açıldığında çoğunlukla rahatsız oluyorlar. Bu iddia emperyalizmin Türkiye aleyhinde bir yalanı olarak algılanıyor. Eğer Türk ise işçinin ulusal gururu yaralanıyor. Yok, Kürt ise, “ulusal zulüm bana yapılıyor, ben de mi yapmışım?” türü bir karmaşa yaşanıyor. Türk ve Kürt öncü işçiler şuna dikkat etmeli: Tayyip Erdoğan ve AKP, 24 Nisan soykırım anmalarının üstünü örtmek için 24-25 Nisan’a Çanakkale savaşı için bir 100. yıl töreni uydurdu. Çanakkale her yıl 18 Mart’ta kutlanırken neden bu yıl 24-25 Nisan? Türkiye’nin patronlar sınıfının, sınıf düşmanımızın temsilcileri soykırım tartışmasının üstünü örtmek istiyor. O zaman bizim, işçi sınıfının, biraz durup düşünmemiz gerekmez mi?
Emperyalist yalan mı?
Osmanlı’nın son döneminde, I. Dünya Savaşı içinde Ermenilerin soykırıma uğramış olduğu iddiasını ve buna karşı geliştirilen inkârcılığı değerlendirebilmek için meseleyi ayrıntısıyla tartışmak gerekir. Biz tek bir hatırlatma yapalım: 1914 yılında Anadolu’da bir buçuk milyon, belki de daha fazla Ermeni yaşıyordu. 1916 sonunda Anadolu’da yaşayan Ermeni sayısı 100 bin civarındaydı. Bu insanlar nereye gittiler? Malları mülkleri, evleri çiftlikleri ne oldu? Kiliseleri kutsalları, okulları hastaneleri ne oldu? İşte soykırım denen şey budur: Kaç Ermeni öldürülmüş olursa olsun, ister 300 bin, ister bir buçuk milyon, bir halk bin yıllardır yaşadığı, bütün atalarını gömmüş olduğu topraklardan bütünüyle kazınmıştır.
Ayrıca, emperyalistler Ermenileri savunmak için Türkiye hakkında neden yalanlar uydursunlar? Ermenistan küçük ve çok yoksul bir ülke. Büyük ölçüde de Rusya’nın etkisi altında. Ya Türkiye? NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip. Ortadoğu’nun en gelişkin kapitalist ekonomisine ve finans piyasalarına sahip. Batı sistemiyle en çok bütünleşmiş Müslüman çoğunluklu ülke. Bu yüzden bütün Müslüman çoğunluklu ülkelere örnek gösteriliyor. ABD ile “model ittifak” içinde. AB’ye üye adayı olan tek Müslüman çoğunluklu ülke. Ortadoğu, Kafkasya ve Afrika’da çeşitli ülkelerin ordularını NATO standartlarıyla eğitiyor. Say say bitmez. Emperyalizm Türkiye hakkında neden böylesine kuyruklu bir yalan uydursun ki?
Türk’ün ve Kürt’ün gururu nasıl korunur?
İşçiler ve emekçiler ancak hakikate dürüst gözlerle bakarlarsa gururlarının kırılmasına gerek olmadığını anlayacaklardır. Ermeni soykırımı Türk’ün ya da Kürt’ün ya da Müslüman’ın kötülüğünden, medeni olmamasından, vahşetinden falan doğmamıştır. Ermeni soykırımı, Anadolu’nun 20. yüzyıl başındaki koşullarında hâkim sınıfların kendi çıkarları uğruna işlediği bir toplu cinayettir. Soykırımın faili Türk ve Kürt ulusları değildir.
Soykırımın baş sorumlusu, 20. yüzyılın başında gelişmekte olan Türk patronlar sınıfının, Ermeni (ve Rum) tüccarın ve zanaatkârın ekonomik üstünlüğüne son vermek isteyen siyasi temsilcileridir. Yani Enver, Talat ve Cemal Paşalar önderliğindeki İttihat ve Terakki. Bunların temel iç müttefiki 19. yüzyılın sonlarından beri Sivas, Erzurum, Elazığ, Van, Bitlis, Diyarbakır ve çevresindeki bölgelerde Ermeni yoksul köylülüğünün ürünlerini yağmalamakta olan Kürt aşiret reisleridir. 1915-16’da Ermenileri öldüren ve mallarına el koyan işte bu iki sınıftır.
Türk patronlar sınıfının dış müttefiki ise Alman emperyalizmidir. I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın ve Britanya’nın Asya’daki hâkimiyetine son verip onların yerine kendi geçmek istediği için Osmanlı’yı Müslüman halkların üzerine salan Alman emperyalizmi bu projenin önünde bir engel olarak gördüğü Ermeni halkının kesilmesini ellerini ovuşturarak izlemiştir. Tarihi belgeler açıldıkça, muhtemelen bu soykırımın en azından kısmen bir Alman prodüksiyonu olduğu ortaya çıkacaktır. Soruyoruz: Türk ve Kürt işçi ve emekçilerinin işi Alman emperyalizminin tarihi suçlarının örtülmesine destek olmak mıdır?
Türk ve Kürt emekçiler de İttihat ve Terakki’nin ve Alman emperyalizminin savaş politikasından korkunç zarar görmüştür. Bir milyonun üzerinde Ermeni dışında, savaşlar, salgın hastalıklar, yoksulluk vb. dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu topraklarında belki iki, belki iki buçuk milyon insan hayatını yitirmiştir. Savaş bittiğinde ise Türk’ün ve Kürt’ün yurtları yabancı işgali altındadır. Bu politikayı mı savunacaktır Türk ve Kürt emekçisi?
Demek ki Türk ve Kürt işçi ve emekçisinin utanılacak bir tarihsel sorumluluğu yoktur. Evet, birçok yoksul insan askeri mecburiyetten veya bir küçük ev ya da toprak parçasına tamah ettiği için suça katılmış olabilir. Ama onlardan çok daha fazlası Ermeni komşularını kurtarmak için elinden geleni yapmış, kendi hayatını riske atmıştır! Türk olmaktan utanmak anlamsızdır. Esas sorumlu yağmacı patronlar ve aşiret reisleridir. Utanılması gereken bir şey varsa, hâkim sınıfların suçunun üzerinin örtülmesine yardım etmektir!
Geleceğimizi kurtarmak için!
Ermeni soykırımında hakikati savunmak, katledilen Ermeni kardeşlerimize sahip çıkmak, gelecekte aynı türden vahşi katliamlara karşı mücadele etmektir. Bugün Ortadoğu’da mezhepçilik temelinde etkisini arttırmak isteyen, sanki Enver Paşa’nın cihangirlik hayalinin benzeri bir hırsa kapılmış olan Tayyip Erdoğan’ın politikalarının yol açabileceği katliamlara karşı durmaya hazırlanmaktır.
Erdoğan Ermenilerden söz ederken hâlâ “af edersiniz, Ermeni” diyor. Biz işçi sınıfı olarak ona cevap verelim: Af dilenmesi gereken bir şey varsa o da soykırımdır! Ermeni işçisi ve yoksul köylüsü bizim sınıf kardeşimizdir!
Bu yazı, Gerçek gazetesinin Nisan 2015 tarihli 66. sayısında yayınlanmıştır.