Ölümünün 100. yıldönümünde büyük Bolşevik örgütçü: Sverdlov

Sverdlov

(Bu yazının kısaltılmış bir versiyonu Gerçek gazetesinin Mart 2019 tarihli 114. sayısında yayınlanmıştır)

Ölümünün 100. yıldönümünde büyük Bolşevik örgütçü: Sverdlov

Bundan 100 yıl önce, 16 Mart 1919’da, Bolşevik Partisi’nin ve yeni Sovyet Rusya devletinin en büyük önderlerinden biri olan Sverdlov, henüz 34 yaşını doldurmadan hayatını yitirmişti. Bu erken ölümün nedeni 1918-1920 arasında dünyayı kasıp kavuran, 50 ila 100 milyon arasında can aldığı hesaplanan, “İspanyol gribi” adıyla bilinen tarihin en büyük grip salgınıydı.

Yakov Mikhailoviç Sverdlov, ölüm onu aldığında, Bolşevik Partisi’nin Merkez Komitesi Sekreteri ve Bütün Rusya Sovyetleri Merkez Yürütme Kurulu Başkanı idi. Bu son mevkinin anlamı ve önemi ilk anda hemen anlaşılamayabilir. Sverdlov Bütün Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı idi. Bunun açıklaması şudur: Ekim devriminden doğan devletin iktidar organları Sovyetlerdir. Yani burjuvazinin parlamentosu ne ise, yeni işçi devletinin Sovyetleri de odur. Onun en üst seçilmiş organı olan Merkez Yürütme Kurulu’nun başkanı da devlet başkanıdır. Sverdlov devlet başkanıdır, Lenin’in Sovnarkom (Sovyet Halk Komiserleri) Heyeti Başkanı olarak konumu ise bugünün başbakanına tekabül eder.

Lenin’le kitleler arasındaki aktarma kayışı

Sverdlov 1885’te Urallar bölgesinde doğmuş, devrimci olduktan sonra liseden atılmıştır. 16 yaşından itibaren devrimci, 1903 parti bölünmesinden itibaren de Lenin’in önderi olduğu Bolşevik kanadın militanı olmuştur. Yeraltında çalışmış, hiç ülke dışına çıkmamış, devamlı hapse girmiş veya sürgüne gönderilmiş, her defasında kaçmış, yeraltında çalıştığı halde işçi kitleleriyle çok yakın bağlar kurmayı başarmıştır.

Bu inançlı, kararlı ve sistematik çalışması sayesinde, henüz 1913’te, 28 yaşında ve sürgündeyken kooptasyon yoluyla (yani kongrede seçilerek değil, tüzüğün ya da kongrenin verdiği yetki temelinde Merkez Komitesi kararıyla) Merkez Komitesi’ne seçilmiştir. Merkez Komitesi’ne seçimle girişi ise çok anlamlı bir şekilde, Nisan 1917’de yapılan ve Lenin’in Nisan Tezleri’nin parti tarafından kabulü dolayısıyla tarihi bir önem taşıyan konferansta olmuştur.

Büyük işçi ve asker kitlelerinin iktidarı almak amacıyla ayaklandığı, Bolşeviklerin önlerine düşmesi için onların karargâhı olan Kşesinskaya Konağı’na yürüdüğü, Lenin’in balkondan işçilere hitap ederek iktidarı almak için erken olduğunu söylediği ünlü Temmuz Günleri ayaklanmasını, Bolşevik Partisi’nin benimsediği çizgi doğrultusunda ustalıkla yöneten Sverdlov’dan başkası değildir. Temmuz günlerinin ertesinde, Lenin ve Zinovyev haklarında tutuklama kararı çıktığı için yeraltına girdiğinde, Trotskiy, Kamenev ve Lunaçarskiy ise tutuklandığında partiyi en zor günlerinde yöneterek ayakta tutan yine odur.

İşte bütün bu örgütsel başarıları dolayısıyla, 7 Kasım sabaha doğru, başında Trotskiy olan Devrimci Askeri Komite tarafından iktidar alınıp o gece toplanan Bütün Rusya İşçi ve Asker Sovyetleri İkinci Kongresi esnasında Sovyetlere devredildiğinde, henüz 32 yaşında bir genç adam olarak Sovyet Rusya’nın ilk devlet başkanı seçilmiştir.

1917 sonunda, devlet başkanı seçilmesinden sadece bir buçuk yıl sonra, ölene kadar Svredlov kısa hayatına başka büyük başarılar da sığdırmıştır. Bunlar arasında ikisi tarihi önem taşır. 1918 yılının Ocak ayında toplanan ve Sovyet iktidarının otoritesini kabul etmediği için çalışmalarına başlayamadan kapatılan Kurucu Meclis’in yaptığı tek oturumda meclis divan başkanı rolünü, o gergin atmosferde büyük bir soğukkanlılık ve kararlılık içinde başarıyla yürütmüştür. Daha sonra, Sovyet Rusya’nın anayasasını kaleme alan kişi de o olmuştur.

(Sovyet Rusya, Sverdlov’un ölümünden yaklaşık üç buçuk yıl sonra, 1922 Aralık ayında, Sovyet devriminin muzaffer olduğu öteki ülkelerle birleşerek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adını alacaktır.)

Bolşeviklerin ilk Eğitim Bakanı Anatoli Lunaçarskiy, şöyle demektedir: “Lenin ve birkaç başka insan devrimin düşünsel kılavuzluğunu yaparken, onlarla kitlelerin (Parti’nin, Sovyet hükümet aygıtının ve nihai olarak Rusya’nın tamamının) arasında, her şeyin çevresinde döndüğü bir torna mili gibi, her şeyi aktaran bir tel gibi Sverdlov vardı.”

Örgütçünün önemi

Sverdlov’un tarihteki önemi nedir? Onu sadece iyi bir Bolşevik, işçi sınıfına adanmış bir komünist olarak mı anmalıyız? Hayır, Sverdlov hayatıyla, kişiliğiyle ve yaptıklarıyla bütün komünistler için bir ders taşıyor.

Komünizm, stratejisi açısından, bir dizi başka devrimci hareketten, mesela gerilla stratejisinden, mesela fokoculuktan, mesela halk savaşından, en başta kitleleri örgütleme çabasıyla ayrılır. Komünizm ancak işçi sınıfının en bilinçli katmanlarını adım adım kazanarak ve bir mücadele partisinde örgütleyerek hem devrimde rolünü oynayabilir hem de daha sonra proletarya iktidarında o büyük kitleleri yönetebilir. İşçi kitlelerini kazanmak ve komünist harekete bağlamak için de devrimci partinin sapasağlam bir örgüt olarak çalışması gerekir. Yani parti örgütçülüğündeki titizlik komünizmin sınıfla stratejik ilişkisinin mantıksal sonucudur.

Lenin, Sverdlov’u tam da böyle anlatmıştır. Onun örgütçülükteki büyüklüğünü Bolşevizmin ya da komünizmin bütünlüğü içine yerleştirmiştir. Sverdlov’un ölümünden iki gün sonra, 18 Mart günü yapılan törende yaptığı konuşmada şöyle diyor:

“...bu devrimin çok daha derin ve kalıcı bir özelliği ve koşulu, proleter kitlelerin, emekçi halkın örgütlenmesiydi, örgütlenmesidir. Ve bu milyonlarca emekçinin örgütlenmesidir ki devrim için en büyük uyarıcıdır, onun en derin zafer kaynağıdır. Ve de proleter devriminin daha önceki devrimlerde hiç görülmeyen bu özelliğidir ki devrimimizin bu somut özelliğini, yani kitlelerin örgütlenmesini en iyi şekilde ifade eden önderleri mücadelenin seyri içinde öne çıkarmıştır. Devrimin bu özelliği, her şeyden önce bir örgütçü olan Yakov Sverdlov’u da öne çıkarmıştır.

Yoldaşlar, benim gibi, günbegün Sverdlov’la birlikte çalışma fırsatını bulan herkes, şimdiye dek o kadar gurur duyduğumuz, o kadar haklı nedenlerle gurur duyduğumuz şeyi bize verenin bu adamın istisnai düzeydeki örgütleme yeteneği olduğunu hep canlı biçimde görmüştür. O, bizim, uyum içinde, etkin, gerçekten örgütlü faaliyetler, örgütlü proleter kitlelere yakışır türden, proleter devriminin gereklerini yerine getiren faaliyetler yürütmemizi olanaklı hale getirmiştir...”